Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
sofestaiBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
yaklaşık yirmi yıldır insanların "what is the matrix ulan?" sorusunu sormasına neden olan sinema filmi.
henüz bir bölümünü izlediğim, hikayesi 1800 lü yılların ingilteresinde geçen ingiliz-amerikan ortak yapımı yeni dizi.
dizide game of thrones dizisinden tanıdık yüzler de var. rob stark'ın eşini canlandıran ve Charlie chaplin'in torunu olan Oona Chaplin ve yüce rahip (high sparrow) rolündeki jonathan pryce...
dizi, babasının ölümünden sonra afrika'dan ingiltere'ye dönen, kendini maceraların ve maddi çıkar çatışmalarından kaynaklanan tehlikelerin ortasında bulan hafif paranoid bir adamla ilgili gibi. tek bölümle bu kadar anlayabildim, devam edip etmeme konusunda kararsızım.
söz üstadı, hazır cevap bir zeka, Allah vergisi şiirsel bir dil.
ne vakit karanlıkta yolları arşınlasam, dilimde "kaldırımlar" şiiri...
o'ndan önce seccadeye "öp beni alnımdan, sen öp seccadem!" şeklinde seslenen olmuş mudur acep?
kusurlarıyla güzellikleriyle koskoca bir çınardır, çok severim... Allah bize onun gölgesinden filizlenmiş yeni çınarlar nasip etsin, o'na da rahmetiyle muamele eylesin.
gayet doğal bir durumdur, adı üstünde; an-kara...
şimdi... kelimenin kökeninden gidersek olaylar şöyle gelişti,
her şey bing bang ile başladı...
efenim bundan milyonlaaar, milyonlarca yıl önce,
türkiye Amerika kıtasından kopup ortalarda yüzmeye başladıktan sonraları,
ilk Anadolu insanları izmir senin, İstanbul benim, Antalya kayınçonun şeklinde gezerlerkene,
bir bakmışlar ki deniz kaybolmuş...
allah allah! daha demin mavi şuradaydı, bu kara da kim la? diye söylenmeye başlamışlar.
bu arada boş boş dolaşırken canları sıkılmış, denizi ararken "al parayı bul karayı" oyununu icat etmişler.
tabii bunlar evden ırak, denizden uzak oldukları için de tehlikeli durumlara da maruz kalmışlar.
çoğunu mamutlar yemiş, dinazorlar kemirmiş. sadece bölgenin yerlisi olup karaya alışkın olanlar hayatta kalmış.
dışardan gelenler için o nedenle yerlilerden yardım rica etmek hayati bir durum olmuş.
yerlilere kısaca dayı demişler yabandan gelenler. çünkü ayılara karşı en etkili tür oymuş o zamanlar.
sonra efendime söyleyim, yardım isteği gel zaman git zaman dillerde bir deyim olmuş;
"an karayı al çarayı" diye diye yerleşkenin adını ankara koymuşlar.
yani sözlükçüm ankara bu, deniz olsaydı adı ahadeniz, bilemedin akdeniz olurdu.
ben başlığı okurken olmaması şeklinde okumuşum. giresun'da deniz var da sofis'e de gözlük şart. diye savunmamı verdiğim başlıktır.
1. | Venn | |
2. | med-czr | |
3. | İnsallahmemurum |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |