Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

sofestai

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

2,366 entry 149 konu hiç puanı yok
13.04.2018 09:48 son işlem tarihi takip etme takip et

kırlangıç çığlığı

Ahmet Ümit'in seri katilli yeni bir başkomiser nevzat macerası.

300 bin adetlik ilk baskı sayısıyla Everest yayınlarından çıkmış. bu, okuma oranının düşük olduğu ülkemiz için hayli dikkat çekici bir rakam. ancak bana kalırsa roman daha fazlasını da satacaktır.

seri cinayet olgusu bizim toplumumuza biraz yabancı olsa da romanda aynı zamanda çocuk tacizcileri, Suriyeli göçmenler, organ mafyası gibi tanıdık sorunlarımız da var.

yazarın "vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir ki cehennem? sorusunun ardına düştüğü bu eseri de diğer kitapları gibi çok satanlar arasında yerini alacaktır.

12.04.2018 15:41
  1. kırık ekran

    sosyolog bir yazarın yaşaması nedeniyle merakıma mucip olan konu.

    terzi sökük diyeceğim sataşma düşüncesi olur diye dilimi ısırdım, söylemiyorum.

    o denli yaşanmış bir sinir harbinin sosyolojik bir temeli olabilir mi acaba? yoksa tamamen bireysel bir problem mi?

     
  2. filtre kahve

    tadını türk kahvesine en çok benzettiğim ve severek tükettiğim kahve çeşidi.

    filtre kahve diğer adıyla damla demleme denilen bu yöntemde su filtrenin içindeki çekilmiş kahve çekirdeklerinin üzerine dökülür. aynen çay demler gibi bir süre beklenerek demini alması sağlanır. bu süre içerisinde kahvenin içerisindeki yağ asitleri ve aroma maddeleri çözünerek yumuşak içimlik bir kahveyi oluşturur.

    kahve makinası veya french press (Fransız baskısı) denen pratik aparatlarla yapılır. sert tada sahip nescafe ve içerisine ne idüğü belirsiz kremalardan eklenen kahveleri sevmeyen benim gibi tipler için ideal soğuk hava yoldaşıdır.

    piyasada çeşitli kalitede ve markada çeşitleri var sanırım. benim tercihim tchibo'nun african blue'su...

     
  3. Jonathan Livingston Seagull

    Richard Bach'ın "Martı Jonathan Livingston" romanının orijinal adı.

    Hacmen küçük okunduktan sonra zihinde kapladığı alan bakımından geniş bir kitap.

    Kısaca farklı ve özgür düşünceye sahip bir martının kendini bulma çabasını konu ediniyor diyebiliriz.

    Martı Jonathan; yeme ve yaşamını sürdürmeyi ana varoluş gayesi olarak belirlemiş sürüsünden farklı olarak, özgürlüğe ve uçmaya tutkun, bunun için kendi anatomisinin handikaplarını yenmeye çalışan bir kuş.

    Güzel aforizmaları var. Okurken not ettiklerimden bazılarını şöylece paylaşayım;

    *

    "Neden Jon, söylesene neden?" diye inleyerek soru annesi. "Diğerleri gibi olmak bu kadar bu zor? Alçaktan uçmak pelikanların ve albatrosların işi, bunu onlara bırakmalısın. Hem niçin avlanmıyorsun oğlum? Artık bir kemik bir tüy kaldın."

    "Bir kemik bir tüy kalmak umurumda bile değil anne. Ben sadece havada ne yapıp yapamayacağımı öğrenmek istiyorum, anlıyor musun, hepsi bu. Sadece öğrenmek istiyorum."

    *

    Cennet diye bir yer yok mu?

    Hayır Jonathan, öyle bir yer yok. Cennet ne bir zamandır ne de bir mekan. Cennet yetkinliğin ta kendisidir.

    *

    En yüksek uçan martı en uzağı görendir.

    *

    Uçuş yetkinliği özümüzü dile getirmeye doğru bir adımdır. Bizi sınırlayan her şeye karşı çıkmalıyız. Yüksek hız denemeleri, yavaş uçuşlar, hava akrobasisi, bunların tümünün amacı sınırları yıkmaktadır.

     
  4. kuş gribi

    ilaç ve veterinerlik şirketleri, küresel gıda şirketleri ve tavuk lobisinin işi olduğunu düşündüğüm türetilmiş bir tavuk hastalığı. çocukluğumuzda yoktu böyle şeyler. çok mu komplo teorisyeniyim ne, her yeni hastalıkta nedense altında bir bit yeniği arıyorum.

     
  5. her evin önünde 3 araba duruyor bu israftır

    bizim evin önünde çok daha fazla araba duruyor, ancak nedeni zenginlik, görgüsüzlük veya israf merakı değil. çünkü her birinin sahipleri farklı. düzensiz ve plansız yapılaşma nedeniyle park yeri bulamayınca kaldırımlarımızı işgal eden araçlar bunlar. kınıyorum, ancak öncelikle müteahhitleri, mimarları, şehir bölge plancılarını, mühendisleri, en son da sürücüleri... bozuk para gibi harcadığınız yaşamsal haklarımız israftır, eziyettir, zuldür...

    tanım: Amerikan filmlerindeki müstakil evler gibi villalarda yaşayan vatandaşlarını uyaran sayın cumhurbaşkanımızın sözü, hiç üzerime alınmadım o nedenle. çünkü bizim apartmanda 12 daire 12 araç ancak sıfır otopark mevcut. bu durumda istatistiği patlatırız. (gülücük)