Türkiye'nin memur portalı

ders çalışan öğrenci kızdır, ah canııım aynı ben...

yani bir zamanlarki ben...

biliyorsunuz ki;

beyin vücudumuzun en çok enerji tüketen organıdır. 1,5 kilo ağırlığında olmasına karşın bir şehre enerji sağlayacak miktarda enerji tüketimini gerektiren işler yapar. Ana kumanda merkezidir, uyku halinde bile enerji tüketir.

Sınav zamanları bu ihtiyaç pik yapar ve en kolay enerji kaynağı karbonhidrat olduğu için vücut doğal olarak tatlı yiyeceklere yönelir.

yine de adına kriz demeyelim de, isteği kelimesi daha doğru olabilir.

nutella kavanozu ve biz.. işte gerçek aşk!

ilk defa okudum bu güfteyi, besteyi de bilmiyorum haliyle...

şairin bir tek Allah belanı vermiş demediği kalmış, bu ne yau! sanki ulaşamadığı güle kara çalmaya çalışmış gibi...

ateşe benzermiş de küle dönmüşmüş de.. madem bu kadar beğenmiyorsun neden zahmete girip şiirine konu edersin Erdoğan ÜNVER, besbelli aklın kalmış kadında.

hahah güftenin kritiğini yapmış bulunuyorum, tanımı da vereyim de eksik kalmasın.(gülümseme)

şöyle yaz evladım;

tanım: kedinin ulaşamadığı ciğere mundar demesi şarkısı, evet kesinlikle böyledir, sanırım..

desteklediğim bir uygulama.

artık bir gün öncesinde gündüzken, bir gün sonrasında akşam karanlığında işten çıkma durumu yaşamayacağım. vücudun da bir saati var sonuçta, olağandışılığa alışmak zaman alıyor.

gemilerde balık veya deniz canlıları yakalamak için kullanılan ağ.

aynı zamanda İskandinav folkloründe geçen,korkunç gözüken bir mistik ve insanımsı devasa yaratığa verilen isim.

ancak en meşhur anlamı internet trollüğüne dair olup, internet ortamında sosyal medya aracılığıyla insanların keyfini kaçırmak, rahatsız etmek, dışlama veya tartışma ortamı oluşturmak için paylaşımda bulunmaya çalışan kişiye verilen addır.

aslında çok da kolay olmayan bir iş olup, insanlardaki fikirsel dinamiği harekete geçirmek başlı başına bir zeka ve hafıza işidir. genellikle takipçileri çoktur. bazı insanlar pozitif bazıları ise negatif güdülenmeyle hareket ederek etki alanında bulunurlar.

Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın 1912 yılında yazdığı "Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç" romanında dünyaya çarpacağı söylentileri konu edilen, çıplak gözle görülebilen ve uğursuz olduğu düşünülen yıldız.