Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
sofestaiBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
ortaokuldayken tarih öğretmenimiz anlatmıştı;
türklerin fiziksel özelliklerinden biriymiş elmacık kemiklerinin çıkık olması.
teneffüste bütün sınıfı inceledik, tesbitimiz neticesinde gördük ki bizde o kemiklerden yok.
vay arkadaş hepimizin elma yanaklarına gömülü kalmış kemikler, iyi mi!..
hitler görse gülerdi halimize... tek kelimeyle "utanç verici"ydi.. pardon iki kelimeymiş.
tanım: kadınların allık sürdüğü, kulak, göz ve burun arası bir bölgede bulunan kemik.
evet soruları alabilirim artık.
okudum ama genel olarak sevmedim, belki okurken yeterince yoğunlaşamamamın etkisi de vardır bu hoşnutsuzlukta. bilemiyorum.
Harry haller ile yani roman kahramanı ile sanırım yazar kendisini anlatmak istemiş.
kişilik çatışmaları, ruhsal bunalımlar... kısaca bir insanın kendisini arama çabası da diyebiliriz bozkırkurdunun temasına.
roman karakterlerinden yazarın adıyla benzeşen Hermine ile ilgili bölümlere gelince, acaba yazar gay mı diye de bir soru geçti aklımdan.
ayrıca kitapta açıkça yer almasa da bazı ruh halleri, sapkınlıklar uyuşturucu kullanımını akla getiriyor.
zaman zaman altını çizmek istediğim güzel cümlelere de rastladım. ancak çizmedim tabii çünkü ben karalama sevmem efenim.
neyse... önermiyorum ama okursanız niye okudunuz demem. böyle bir kitap işte.
eski bir hobbit olan, konuşurken mideden sesler çıkaran, yüzüklerin efendisinin çift kişilikli, yüzüğü "kıymetlimiss.." şeklinde adlandıran karakteri. Diğer adıyla Smeagol...
benim gibi sonradan görmeler için suçluluk psikolojisine sokan tutkudur.
ilkokula giderken en fazla üç dört gün dayanan plastik ayakkabılardan giyerdik. kağıttan az hallicelerdi. diken batmasıyla içine su alması sıradan olaylardandı. çoğu zaman ayak yalın yürümeyi tercih ederdik. zaten farkı yoktu ha çıplak ayakla yürümüşsün ha onu giymişsin.
ama bazen biraz daha kalın plastikten üretilen mavi renk dora ayakkabılardan alırdı bizimkiler. o zaman en az bir ay dayanma ihtimali olurdu. bende de dünyayı almışlar sevinci... çünkü ayağım çizilmeden, yaralanmadan yürüyebilirdim.
şimdi ne zaman pahalı bir ayakkabı alacak olsam içimde bir vicdan azabı... genlerime işlemiş bu his, benden burjuva olmaz. bir yazıda okumuştum, nerede ne dolayısıyla hatırlamıyorum ama şöyle diyordu mealen;
insanların sınıf atlayabilmesi için en az üç kuşak gerekirmiş. kazancı artıp, refah düzeyi yükselse bile insanın kültürel olarak o düzeye gelmesi birkaç nesil gerektiriyor. yani bu durumda belki torunlarımın çocukları vicdan azabı duymadan keyif sürebilirler.
1. | Venn | |
2. | med-czr | |
3. | İnsallahmemurum |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |