Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

sofestai

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

2,366 entry 149 konu hiç puanı yok
13.04.2018 09:48 son işlem tarihi takip etme takip et

kırlangıç çığlığı

Ahmet Ümit'in seri katilli yeni bir başkomiser nevzat macerası.

300 bin adetlik ilk baskı sayısıyla Everest yayınlarından çıkmış. bu, okuma oranının düşük olduğu ülkemiz için hayli dikkat çekici bir rakam. ancak bana kalırsa roman daha fazlasını da satacaktır.

seri cinayet olgusu bizim toplumumuza biraz yabancı olsa da romanda aynı zamanda çocuk tacizcileri, Suriyeli göçmenler, organ mafyası gibi tanıdık sorunlarımız da var.

yazarın "vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir ki cehennem? sorusunun ardına düştüğü bu eseri de diğer kitapları gibi çok satanlar arasında yerini alacaktır.

12.04.2018 15:41
  1. hakikat,görünmeyenle görünenin birleştiği noktada bulunuyor

    evet zihin egzersizlerine devam edelim bakalım...;

    şimdi efenim... gerçek, sözlük anlamıyla; el ile tutulup göz ile görülebilecek şekilde tam anlamıyla var olan, varlığı hiçbir biçimde yadsınamayan bir durum, olgu, nitelik veya nesne olarak var olan demek.

    hakikat ise nesnel gerçeğin düşüncedeki yansısını ifade eder.

    yani gerçek nesnel gerçekliği, hakikat ise bu nesnel gerçekliğin zihnimizdeki öznel yansısını ifade ediyor.

    Aslında her ne kadar hakikat nesnel değerlere bağlı olsa da görecelidir. Misal dışarıdan bakınca herkese "çınar ağacı" olarak görülen nesnenin, kişinin ona yüklediği anlama göre hakikati değişebilir.

    Bu durumda kafamda oluşan aydınlanmanın etkisiyle Yılmaz Erdoğan derin konuşmuş yine diyebilirim. Adam, artık genel değerlere göre değil kendi kıymetlendirdiklerime göre yaşıyorum demiş kısaca. Yaşam derslerinden, tecrübelerinden, düşüncelerinden oluşturduğu hayat algısını hakikat kılmış. görünmeyenle görünenin birleştiği nokta diyerek gerçeğin zihne yansıdığı noktayı işaretlemiş. ben bunu anladım, naçizane...

     
  2. noktalama işaretlerinden bihaber olan yazar

    Yazıya karakterini veren, anlamını tamamlayan, metnin doğru anlaşılabilmesi için elzem bir unsur noktalama işaretlerini kullanmak.

    noktalama işaretleri kullanılmadığı taktirde nefessiz konuşan insan izlenimi veriyor. nerede durulduğu, nefes alınacağı, vurgunun hangi kelimeye ait olduğu, coşku mu hüzün mü içerdiği yoksa ironi mi yapıldığı anlaşılamıyor, her şey o minik işaretlerin aldığı konuma göre değişiyor cümlelerde.

    sözlük için konuyu ele alırsak; bir yazar veya şair olma iddiamız olmayabilir ancak anlaşılma kaygısıyla bu işaretlerin kullanımını önemsememiz gerekir diye düşünüyorum.

    tanım: cümlelerini nefes nefese koşturan, paragraflarını İstanbul trafiği gibi kilit hale getiren yazardır.

     
  3. beğenmediysen sen yap

    annem çocukken yemek beğenmediğimizde kullanırdı bu cümleyi. tabii yalnız kızları için... oğluşları için elcaazlarıyla gider onların sevdiği yemeği yapardı.

    okuldan gelip kabak yemeğiyle karşılaşınca bu cümleyi kulağıma takıp kendi yemeğimi yapardım.

    sonuç olarak aşçı yetiştiren sözdür bu.

     
  4. mükemmeliyetçi insan

    etrafına genelde mutsuzluk veren insandır. çünkü bu tipleri memnun etmek çok zordur.

    çocuğu sınavdan 90 alsa, neden yüz almadın diye problem yapar. 3+1 evi olsa neden dubleks evim yok diye ağlar, onu bulsa başkasına takar.

    takar da takar, kurar da kurar... bu arada hayatın aslında küçük mutluluklardan ibaret olduğunu, noksanlıkların bazen mükemmelliği tamamlayan şeyler olduğunu kaçırır.

     
  5. çocuğunun eylemlerinden bahsederken çoğul konuşan anneler

    bu tiplerden o kadar çoğuz ki, (birinci çoğul şahıs eki kullanıyorum çünkü zaman zaman benim de aynı hataya düştüğümü farkettim.) sözlükteki her yazarımızın bu tarz cümlelere şahit olduğunu tahmin ediyorum.

    sanırım türk annelerine has bir anlatım bozukluğu konusu bu... davranışlara da sirayet ediyor üstelik. zaten dil kişinin aynası... önce düşünceye, sonra dile, en son davranışa gidiyor bu haller. minik cikciklerine uçmasını öğütleyip sonra kanatlarını kırarak kucağına alıp kendisi gideceği yere götüren anaç kuşlar gibiyiz.

    bir adı da var bu tarz ebeveynlerin. helikopter anne-baba diyorlar adına. pek çok kişilik bozukluğunun veya eksikliğin temelinde bu tarz sorunlu anne babalar yatıyor maalesef.

    not: şu entrylerin kısayolunu kopyalama işlemini yapamıyorum bir türlü. sanırım kullandığım pc ile alakalı. o nedenle sayın üşengeç ve benden hızlı düşünen yazarımıza yanıtı bu şekilde verebiliyorum affına sığınarak. bükemediğim eli takdir ederim, sizin kaleminiz beni döver kabul, ancak bir gün sizi yakalamam ve geçmemin önünde gösterilmesi gereken biraz gayret var sadece. yalnız şu da var ki anne olmayı siz hiç bilemeyeceksiniz. (gülücük)