Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Herturluyazar

Bu üye Çaylak

Bu üyenin profil sayfasına git

775 entry 478 konu hiç puanı yok
08.03.2016 22:35 son işlem tarihi takip etme takip et

Emret Akşam Namazını Rusya'da Kılalım

Güçsüz bir deli seni öldüreceğim derse pek aldirmazsiniz. Korkmazsiniz da ama tedirgin olursunuz. onun bulunduğu tarafa devamli bakar olursunuz bir şey yapacak manyak diye.

İnsan bedeni silah geçirir ve ölür. Ama bu yüreğe sahip kaç beden bulunur dünyada. Abarti da olsa, lafta da kalsa, korkusuz olduğumuzu bilsinler yeterli. Hep çekineceklerdir bizden. Ayrica Türkiye güçsüz bir deliden çok daha fazlasidir. Bilirsiniz bizim deliler savaşa en önde kefenle gider, öleceğini bile bile. o yüzden rusya değil bir çok karşimizda bulunan devlet bizden korkar. kuyruk acilari vardir yunanistan vs gibi diş bilerler kin güderler ama uzaktan bakmaktan başka bir şey yapamazlar. daha korku salacağimiz günler gelmedi. Biraz sabirla dünyanin en çilgin irkini taniyacak tüm dünya. Eskiden internet , tv yoktu da tam anlayamamişlar. Bir sonraki sefer geldiğinde bu sefer anlayacaklar. Ama şimdi değil. Daha sabretmemiz ve susmuş gibi yapmamiz gereken yillarimiz var.

tnm: abartili kurulmuş tehdit cümlesi. Yüreğin yaninda biraz da zeka kullanmaliyiz. o zaman kayip vermemize ölmemize de gerek kalmaz. Ama gerekirse de göz kirpmadan 5dk içinde de can verebiliriz hiç sorun yok. Ben giderim ali gelir veli gelir. Ama birisi mutlaka gelir kimsenin gözü arkada kalmasin.

02.03.2016 04:25
  1. zamana karşı yarışmak

    stresli zor bir iştir. zamanın azalması stres oranını artıracağı gibi karna ağrılar da sokabilir. hayata karşı zaten yarışıyoruz demek pek inandırıcı değildir. insanın hissedebileceği daha küçük bir zaman dilimi lazımdır bunu anlayabilmek için. ya ertesi güne yetişmesi gereken bir rapor yada 100 soruya 100dk verilen bir sınav. hem yapılan işe karşı yarışılır, hem de zaman artı engelleyici bir faktör olarak karşımıza çıkar. yoksa tek başına zamanla yarışmak diye bir şey bir durum dışında mevcut değildir, o da vücudun ve yüzün hayata karşı olan savaşı. yaşlanmak. onu da biz anlamayız. birden oluverir, aynaya bakınca yıllar sonra anlarız.

     
  2. boyalı civcivler

    çocukluğumda kısa süreliğine sahip olduğum civciv cinsi. türkler tarafından genleriyle oynanarak, boyanmak suretiyle ayrı bir ırk yaratılmıştır. yeşil, kırmızı, beyaz, mor.. o kadar güzel dururlar ve ses çıkartırlar ki, sahip olmak için içiniz gider. ama sonuç olarak nedeni belli olmayan şekilde ölürler. öldüklerinde asıl üzüntü o zamandır. alamadığınızda değil. o yüzden alınmayarak annelerinden ayıran bu gen oynayıcılara prim vermemek en iyisidir. zaten büyütmeyi başarsanız da nolacak ki? boyalı olarak kalmayacaklar, bunun boyası çıktı diye iade edemeyeceksiniz. kesip yeseniz gönlünüz el vermeyecek, evin içinde bık bık bık diye gezen bir canlı siniri bozacak. amaç neydi ki?

     
  3. başka ülkede yaşamayı istemek

    gençlik yılları diye tabir edilen yıllarda görülebilen, bazen insanın çocukluk hayali olmasından gerçekleşen yada ortaya çıkan isteme halidir. çoğu kişide biraz daha yaşadığı çevreyi sevdiğinde geçebilen bir istektir. ölümüne bu istek geçmiyorsa, gidip doğumunu gerçekleştiren kişiyle yüz yüze gelmesi tavsiye edilir. ne kadar dil sorunu, yabancılık hissetme sorunu olmasa da, özlemek sorun olacaktır. genellikle çalışma koşulları türkiye'den daha zorlu olacaktır. şayet üst düzey bir görevde değilseniz.

    dayım... çocukluk hayali. jeoloji mühendisi.. migros müdürü oldu. yine aynı şirketten bir gıda veterineriyle evlendi.. aylık gelir 10-12bin.. yaş 42.. 5 yaşında bir kız.. risk tüm her şeyden vazgeçmek.. kazanılacak, sadece macera.. kızın okulundan tutun işlerine kadar riske edip gidilen yer sydney. avustralya.. açılan migros tarzı bir büyük market. promosyonlar, indirimler türk tarzı.. 100 dolarlık alışveriş yapana 5 kg pirinç 99 cent...

    sonuç: mağaza sahibi olduğundan mağazadan hiç ayrılamama, sabahın 6'sında açıp gecenin bir yarısı kapatma... mutsuzluk.. geri dönerek tükürdüğünü yalamak istemediğinden kapalı bir yol.. daha çökmüş bir surat.. zoraki gülümseyen yanaklar.. gelir, çok daha fazlası..

    para yada yurtdışı sizi mutlu yapmaz.. amaç yurtdışı değil mutluluk olmalıdır. sabah 9 akşam 5 beni mutlu etmek için yeterlidir.

     
  4. sarımsak ve soğan yiyene tavsiyeler

    bol bol yemeye devam etmesi ve yedikten sonra insanların yüzlerine yüzlerine konuşmamasını kapsayan tavsiyelerdir. sağlık açısından çok faydalı olsa da ve vücut direncini artırdığı bilinse de kötü kokusu nedeniyle sosyal ortamlarda yenmesi tavsiye edilmez. şayet yeniliyorsa, herkesin bir anda yemesi de bir çözüm olabilir. kokuya çare olarak da nane kökü içeren şekerler (sakız o kadar etkili değil) ve karanfil çiğnemesi tavsiye edilir. ancak kokusu içten içe gelmeye devam edecektir. o yüzden bu durumu göz önüne alarak yemesi tavsiye edilir.

     
  5. iş görüşmesi için kıyafet seçmek

    erkekler için çok sorun olmayan, klasik bir eylem. klasikliği eylemden değil, renklerden geliyor.

    rüzgar mira okan'dan aldığım derslerle renklerin nasıl businesstan casual'a döndüğünü öğrenmiştim.

    siyah en olması gereken business giyim tarzıdır. lacivert de olabilir ancak siyah birinci sıradadır. buna kahverengi ayakkabı ve kahverengi kemer eşlik ettiğinde business casual'a dönmektedir. yani erkeklerin seçimi belli. amaç gidilen yerin patronu gibi giyinmek. çalışanı gibi değil.

    siyah yada lacivert takım, beyaz gömlek, siyah ayakkabı, kırmızı kravat. mavi kravat da güven verebilir ancak ilk görüşmede tavsiye edilmez. gerisini kızlar düşünsün, bizimki bu kadar. saatle desteklenebilir.