Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Herturluyazar

Bu üye Çaylak

Bu üyenin profil sayfasına git

775 entry 478 konu hiç puanı yok
08.03.2016 22:35 son işlem tarihi takip etme takip et

erkekteki en çekici kas grubu

uzun, upuzun yıllar bağzı kızlar tarafından kandırılıp bilgisiz kaldığım gruptur bunlar.

böyle çok iyisin, mikemmelsin, kas mı ıyykkk, kaslı erkek iticidir, ya aşkömm tabi ki sen daha iyisin vs.vs..

farklı kız lobilerince maruz kaldığım dünya dolusu yalanlardan bir kısmıydı. Ehh kafa bir yerden sonra da o kısmı siliyor. kaslı erkek iticidir kavramına gerçekten inanınca insan her insanda olan metabolizmanın nasıl çalıştığından tut, kas nedirine kadar fizyolojiden falan bihaber kalıyorsunuz.

neyse yıllar geçti, sonra nasıl olduysa yıllarca dolandırıcı kızlar gitti farklı düşünenlerin düşüncelerine maruz kaldım. olur mu yaa, erkek sırtı denen bir şey var???

+neyy??

-erkek sırtı diyorum erkek sırtı.

+ee nolmuş erkek sırtına?

-ya erkeğin en çekici yeri. Baksana şu resme allam gün ışığı vurunca bir kız buna nasıl dayanabilir?

+la bi git manyak.

?? mavi ekran.. erkek sırtı nedir? neden oluşur? sırt dediğin şey bildiğin sırt değil mi yahu? neyse hala beyin çalışmıyor bizde. beyin aynı randumanla devam ediyor derken, offf kız kalçası diyorlarda erkek kalçası asıl çok estetik

+neyyyy????

-erkek kalçası diyorum erkek kalçası.

+nolmuş erkek kalçasına? bidiğin kalça değil mi?

-hayır tabiki squat yapıp biraz kaslı olunca dolgun duruyor, kızlar dokunmadan duramaz

+la deli misin nesin kıyasladığın şeye bak kız kalçası vs erkek kalçası :o

-iyi de benim düşüncem değil ki tüm kadınlar böyle düşünür!!!

+neden hayatım boyunca denk gelmedim o bütün kadınlara?

-seni yemişler

yemişler?? beni?? masmavi ekran kararmaya başladı işte. yok ya dedim. öylesi denk geldi. Kas çirkindir ya ne kası. ne sırtı ne kalçası. Erkek kalçası dediğin şey sadece oturmaya yarar. bildiğin oturma organımız bu cidden deli olmalı. Kafa bir şeyler düşünmeye başladı ama hala ihtimal vermiyor olaya. erkekteki adonis kasını duyana kadar.

+neyyy???

-adonis ya adonis

+haa karın kası mı?

-hayır bee adonis yanlardaki kas. abdominaller de çok iyidir ama adonis erkeği erkek gibi gösterir.

+töbe bismillah o benim neremde ki?

-Bak işte buralar. ama sende görünmüyor ki. hani şurası var ya çizgi gibi işte orası.

+ya bi git orası benim böbreğim.

-şapşal böbrek bi kere arkaya doğru olur, orda böbreğin ne işi var?

ne işi var?? işi var??? böbrek?? kas?? beyin bende yavaş yavaş yanmaya başladı gitgide. yüzyıllık güvenilir bilgilerim sarsılıyordu. ama adonis kası nerden nasıl çıkar, sırt nasıl öyle olur hala bir şey yok. oralar sanki kafamda, fransa'da hiç gitmediğim bir köy gibi. var olduğunu biliyorum ama nasıl gidilir, orası neresidir, neden güzeldir bilmiyorum. sakal erkeğe çok yakışır.

+neyyyy???

-sakal diyorum sakal

+yahu siz değil misiniz zırlayan sakallar batıyor erkekler tıraş olsun diyen?

-orası başka ama biyerde gördüğümüzde de dibimiz düşüyor. bazı erkeklere sakal çok yakışıyor

+ya ben hayatım boyu sakal bırakmadım, hatta günübirlik tıraş oldum hep bebek poposu gibi gezdim??

-ya öyle iyi de sakal biraz daha sert gösteriyor, erkek dediğin daha se..

tammammmmm hepiniz beni çıldırtmaya geldiniz dimi? bildiğim hiç bir şey doğru değil??? şimdiye kadar bildiğim doğrular hep tecrübeyle edinilmişti ama? ama siz?? siz dünyalı değil misiniz?

ben oynamıyorum.

diyemedim. nefes alıyorsan oynamak zorundasın. hala oyundaydım.

bu olayı şuna benzetirim; ben küçükken belki 3-4 yaşımda çorabımı giymeyi öğrendiğimi hatırlıyorum. hep giyerdim ama bir gün o çorap ayağıma olmadı. deniyorum yok rahatsız ediyor. sonra babam geldi ve dediki bak çorabın topuk kısmını topuğuna denk getirip öyle giyeceksin diye eliyle gösterdi. Ben şok!!! kaç gündür giydiğim çorabın topuk kısmı mı olurmuş? kim ona o kadar dikkat edecek? bu ekstradan çaba ekstradan bilgi çöplüğü. neden topuk yaparlar ki çoraba? işte o çoraplarda topuk kısmı olduğunu öğrenmemle, erkeklerde kas olduğunu öğrenmemle eş değer tutarım.

zaten üst vücut denize gidince çıkar, o da iyidir ben beğenirim. akşam saçları yaparsın tişörtü geçirirsin güzelce bu. ne gerek vardı kasa şimdi? hala kasa masa gerek yok. bu sadece 3-5 deliye rastladım ben hepsi bu. derken bu konuda kaç kişiye sorduysam ister hayatıma girenler ister girmeyenler olsun o saatten sonra istisnasız hepsi erkeğin bi bölgesinden bahsetti. kimse tutupta kocaman bir kol demedi ama ya omuzlardan bahsetti ya kalçadan ya sırttan ya adonisten, tekrar ve tekrar. abartmıyorum onlarca kişi.

kabullendim tamam dedim ama yapabileceğim bir şey yok. zaten göbeğim hafiften yağlanmış 1 kaç kilo, hayatımda nefret ettiğim şeyi kırıp bi spora gideyim mi ben?? hadi gideyim..

korka korka gittim. nasıl olacak? ben lisede de askerde de eşofman giymemiş adamım, şimdi salona gelince eşofmanı nerde giyeceğim? evde mi giyeceğim? ne getireceğim? havlu ? başka?

bu kadar yabancıyım konuya. sonra dediler ki ne istiyorsun? body building mi fitness mı? gözüne ışık tutulmuş davşan gibi kaldım. ?? bilmem?? şuramda hani yağ var ya, hah işte onu eriteyim ehh biraz da bilmem ki ya nasıl olur?

sen bir başla biz izleyelim seni karar veririz ne yapacağımıza. başladım. yürüyorum yürüme bandında, elimi kadıncağız yanlara tutun alışana kadar dedi, bi tutundum 20dk bırakmıyorum. 15 dk bisiklet, ama bacaklarım nasıl acıyor, artık durmak istiyorum ama etrafta millet var, hoca da bakıyor nasıl dururum? zaten utanıyorum. sonra beni çıkartıyor ordan mekiğe sokuyor 30 taneden sonra bitmedi miiii diye ağladım ağlıcam nerdeyse. günler geçti. 2 hafta sonra bilinçsiz şekilde 8 kilo verdim maalesef. ne göbek kaldı ne yağ. sonra ağırlığa sokalım seni dediler. 3-5 gün makinalara soktular beni 3-5 kiloyla çalıştım zorlandım falan biraz güven geldi. dedim ki aşağı kata ne zaman geçeceğiz? ya orası olmaz sana derken 2 gün başlarının etini yedim tamam dediler aşağı indirdiler beni. boş barbell'in altına yattım. boş barbell dediğim halter var ya onun sapı ağırlıksız. dedim kaç kilo takacağız buna? kendisi bunun 20 kilo zaten dediler. hadi şurdan tut, şöyle kaldır hooooppppp.

kolum titremeye başlamasıyla barbelli elimden almaları bir oldu. sen olmamışsın sen yukarı dediler. kaldıramadım. ne utandım ama. boş boru ya. ağırlık falan takılmamış. üst kata çıktım 2 cehennem haftası daha yaşadım. sonra aşağı indiğimde yavaş yavaş kaldırabiliyordum. 8 aya kadar vücudum güzel olur mu dediğimi hatırlıyorum hocaya. o da tabiki 8 ayda şekle girer demişti. sonra 2 ay geçti ben büyümeye başladım. bu süre zarfında da okumaya. bu hareket neden orayı çalıştırıyor?kas nasıl büyür? kas neden oluşur, vücut hangi hormonları salgılar, besinlerin değerleri nelerdir, bu iş dedikleri gibi balon mu, söner mi, neremizde hangi kas var falan derken spor devam etti. hayatımda hiç hissetmediğim yerlerimi hissetmeye başladım. o güzel ya diyerek tişörtü geçirdiğim vücut değişmeye başlamıştı ve tişört farklı duruyordu ve neyin nolduğunu öğrenmeye başlamıştım. hocanın eşi dünya şampiyonu işin içine girene kadar. o zamana kadar ben çalıştığımı sanıyordum ve bir yerlere gelmiştim. ordaki insanlara bakıp utanarak geldiğim salonda artık ciddi ciddi baktıracak birşeyler ortaya çıkıyordu. aradan 1.5 sene geçmişti. günlük protein değerleri nasıl hesaplanır nasıl beslenilir derken beslenme düzenimden tut da haftalık yaşama düzenime kadar her şey değişmişti. şimdi o günlerde her farklı kıza verdiğim

neyyyy?? cevabının kökünü anlayabiliyordum. bu mu o mu? tabi ki bu. o kadar araştırdım o kadar bilgi edindim ki ekstra çabayla, artık diğer iranlı antrenör bakın bu da hocanız, o size yardım eder demeye başlamıştı. ne kadar zamandır bu sporu yaptığımı soranlar olmaya başladı. nerde o ilk geldiğim davşan halim nerde o zamanki halim. hatırlıyordum o günleri. buraya bir yazsam 100 sayfalık kitap çıkar öğrendiğim şeyleri. öyle dandik kaynaklardan da değil. dünya sağlık örgütünün günlük kolestrol ihtiyacını söylediği raporlara kadar okumuştum. bunlar olurken de adonis, sırt vs oluyordu. yahu bende trapez diye bir kas varmış bu büyür mü ki dememle, oha elimle bildiğin tutabiliyorum dediğim zaman arasında geçen vakitte uğradığım başkalaşımı sadece çektiğim acıya bağlayabilirim. no pain no gain. bu sporun tek temel atasözü.

o hani gördüğünüz iyyyy dediğiniz adamlar var ya, bakın böyle;

http://www.evolutionary.org/wp-content/uploads/2014/04/ronnie-coleman-posing.jpg

işte böyle istesek de asla olamayacağımızı öğrendim ben okuyarak ve yaşayarak. post cycle testosteron kürleri, temizlenme kürleri, iğneler, ilaçlar ve bunların üstüne 20 senelik spor geçmişi. 7 günün 5-6 günü kimsenin yapmadığı gibi ağır bir spor eziyeti, uyku, beslenme, harcanan milyonlar ve şanslıysan genetiğin de iyiyse işte bu resimdeki gibi olursun. onun haricinde böyle iyyyykkk demene gerek yok zaten kimse olamaz.

bakın http://www.vucutgelistirmeci.net/wp-content/uploads/2014/06/jeff-seid-beslenme-program%C4%B1.jpg bu vücut yarı doğaldır. 5-6 senede rahatlıkla yapılır ancak bazı yağ yakıcı kimyasal almak zorundasın çünkü yağ oranı çok düşük.

bu ise tamamen doğal olarak vücudun durumuna göre 2-3 senede yapılır;

http://www.aliveafter35.com/wp-content/uploads/2013/05/6-pack-abs.jpg

ve kimse çıkıp ıykkk diyemez. kaslı ve öyle 2 ayda da olmuyor.. 3 sene diyorum. genetiğin iyidir 2 senede yaparsın. ama kimse tutup da bu adam daha iyi diyemez;

http://store.donanimhaber.com/d7/48/85/d74885be9975ea72a4ebc95e6f01b4c4.jpg

(donanımhaberden çıktı google'da aratınca hehe)

hatta başlığı da şu; 2 aylık süreçteki gelişimim. adamın 2 ay spor yapmış hali bu.

peki sizce bu adam;

http://www.vucutgelistirmetv.com/files/galleries/image14183889571418388957T81.jpg

tutup 2012'deki haline dönmek ister mi? halbuki 2012'de oldukça iyi görünen (üstüne tişörtü geçirince ama) eli yüzü düzgün bir arkadaşmış. 2014'de kilo almasına rağmen daha zayıf gözükmüş. yanakları içine çökmüş ama daha ağır. bu da bu sporun marifeti.

bu yüzden şimdiye kadar beni neyyyy diye dumura uğratıp mavi ekran verdiren tüm arkadaşlara teşekkürü bir borç bilirim. artık kendim için yaptığım bir şey var. salondayken dünyadan kopup en üzüntülü anımda bile kafamı dağıtabildiğim bir ikinci evim var. yorgun hissetmediğim bir yaşantım var. en iyisi de bunu kimse için değil kendim için yapıyorum. ilk 6 ay itiraf etmeliyim ki bu düşünceler ışığında devam etsem de 6 ay sonrasıda geçti gitti. hobiden çok yaşam tarzına döndüğünde artık siz o şeyi başkası için yapmazsınız. sizin yaşam tarzınız olmuştur. severek yaparsınız ve en güzeli de size sağlık getiriyor. sigara içerim ben, etkilerini artık hissetmiyorum. takır takır öksürmüyorum, nefes nefese kalmıyorum, iki torba taşıyınca elim kolum sızlamıyor, yanaklarım bembeyaz solgun değil ve bu yaptığım şeyden hiç birşeyden zevk almadığım kadar da zevk alıyorum. hatta bi 500 bin tl param olsaydı gider kendime havuzlu saunalı falan bir gym açar işletirdim. spordan o derece nefret ederken bu derece hayatımın bir parçası olması da çok manidar. en büyük aşk nefretle başlamış oldu.

gelelim en çekici kas grubuna tekrardan. en çekici kas erkekteki kalp kasıdır. öğrendiğim diğer bir şey ise, kimseyi vücudu, yüzü vs için sevmeyin. o kalp kası sizin için kasılıp gevşiyor yani türkçesi sizin için atıyorsa en çekici kısım orası olmalıdır. diğer kaslar gördüğünüz gibi 2 senede yapılıyor. ve bu sporu doğru bilimsel şekilde yapan hiç kimse ben yapamam diyemez. herkes o hiç hissetmediği kasları çıkartabilir. çok zor. kolay değil. azim, sabır, istikrar, düzenli uyku, pahalı besinler, kısacası biraz da para. siz sevmezseniz bu spor sizi bırakır. bu yıla kadar vücudunuz da alıştığı yapıya geri döner bıraktığınızda. kaslar uyku moduna girer ve yeni yapısına vücudunuz alışamadan elveda der küsersiniz spora. bu arada atladığım kısım, o çekici atan kalp kasını görebilmek için sizin de beyin kasınızı geliştirmeniz gerek. sonra şöyle yaptı bana, böyle yaptı, diye depresyonlardan depresyonlara girersiniz çünkü yanlış kişiye güvenmişsinizdir. o kalbin sizin için attığından çok emin olun. yoksa hikayenin gerisini siz benden daha iyi biliyorsunuz.

not: ben bu entrye vallahi de billahi de böyle olsun diye başlamadım. anket başlıktan biraz sıyırıp, mizahla bilgiyi karıştırayım derken ortaya saçma sapan hayat hikayem çıktı. daha doğrusu son 2 senelik kısmı. neyse okudunuz dinlediniz teşekkür ederim. lol

20.02.2016 08:29
  1. boşanan kadına kötü gözle bakılması

    geçmişten gelen saçma sapan düşünce tarzına sahip insanların çocuklarını da öyle yetiştirmesi sonucu oluşan ön yargısal durumdur. onlara göre kadın boşandıysa, suçu olmasa bile kötüdür. her türlü muhakkak hoppa şeyler yapıyordur vs. üslubu bozmamak için bu insanlardan fazla bahsetmemek gerekir. onları suçlamak yerine onların ailelerini suçlamak gerekir. bu kısır döngü onların da çocuklarına yansıyarak devam edecek ancak çocuklarının daha iyi yerlere gelip kendilerini geliştirmeye başlamalarıyla azalarak bir gün bitecektir. günümüzde o kadar yaygın değildir artık. boşanan kadın eskiden kötü gözle bakarlar diye kafasını kaldıramazken artık star'a, fox tv'i falan basıp koca istiyorum diyorlar. o zaman şu an için en azından büyük şehirlerde bir sıkıntı kalmamış gibi. tabiki bu şehirlerin bazı semtlerinin arka sokaklarını saymazsak.

     
  2. çamaşır makinesinin sesi

    normal şartlarda rahatsız edici sestir. hatta çamaşır makinesinin evi dolaşmaya başlamasıyla, yerdeki taşlar da bu sese yardımcı başka senkron sesler çıkartabilir. çamaşır makinesinin üstündeki eşyalar da titreyerek mutluluklarını gösterirler. bu ses rahatsız edici ise, çamaşır makinesinin değişme zamanının geldiğinin anlaşılması gerekir. yeni makineler neredeyse sessiz çalışıyor. yüksek devirde olsa bile, sadece o makinenin bulunduğu odanın yada banyonun kapısı kapatılarak ses insan kulağının anlamayacağı seviyeye geliyor. yani bizler için "0". bu susturucudan yararlanmak için en güzel alternatifler siemens'in sanıyorum ki sonra da bosch'un yeni modelleri..

     
  3. karınca yuvası

    kuzeye doğru toprak biriktirmiş yada olduğu gibi çember halinde toprak biriktirmiş deliklere sahip karmaşık yuvalardır. askerde can sıkıntısından 2 farklı ırka ait karınca yuvalarından alınan karıncalar bir diğerine konarak nasıl tepki verdikleri gözlemlendi. her defasında da görüldü ki, zaten birbirine yakın yuvalardaki farklı karıncalar çok kavga etmemekte yürüyüp kendi işlerine bakmaktadırlar. birbirlerini tehdit olarak görmemektedirler. sadece 1-2 saniyelik bir kavga ve hepsi o. gördüğüm görsel bir bilgiden yerin metrelerce altında da bu tünellerin devam ettiği ve çok karışık labirentlere sahip olan yuvalardır. yuvanın sonu kraliçe karıncaya çıkıyor. hatta yuvası dağılmış bir kraliçe karınca, diğer klona giderek, tam asker karıncalar ona saldıracakken kendi kraliçelerini öldürüp, onun kokusunu taklit ederek yeni kraliçe olmayı başarıyorlarmış. böyle de oyuncu hayvanlara ait olan yuvadır bu.

     
  4. battığını fark etmek

    yerin dibine doğru çekilirken anlık hissedilen acı duygu. çamurlu, killi yumuşak toprak sizi içeri doğru çektiğinde aniden durur, biraz çırpınır ve çırpındıkça daha çok battığınızı gördüğünüzde telaşla olduğunuz yerde kalırsınız. bir iki bağırmanız sonrası kimsenin yardıma gelmeyeceğiyle ümitleri tekrar kendinize toplarsınız. etrafta dal, ip, sağlam bitki ararsınız. meşhur monkey islan bataklık sahnesi hatırlanır. balon, bitki dikeni ve kamış kombinasyonuyla, sarmaşığa üfleyerek kurtulma.

     
  5. kar yağınca işe gidememek

    öğretmenlerin neredeyse her yıl yaşadığı sorun. hunharca yağan zalim beyaz kar, valiliğin tatil ettiği okulların kapanmasıyla ve sabahın köründe yankılanan vahşi kar topu oynayan çocukların sesleri eşliğinde, şehirde bir hüzün havası yaratır. işine gidemeyen öğrenciler ve öğretmenler o gün yastadır. ertesi gün kar yağmaya devam etmesin de okulumuza gidelim diye dua ederler. ahh öğrencilik yılları. sabahın köründe okula telefon ederdik, tatil mi değil mi? tatilse büyük sevinçle yatağa dönülür ama uyunamayıp kalkılırdı. tatil değilse, nasıl ya? bu kadar kara nasıl tatil olmaz diye acı acı sitem edilirdi.