Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

buşra

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,459 entry 376 konu hiç puanı yok
03.12.2021 04:19 son işlem tarihi takip etme takip et

idam geciktirilmemeli

pek bilmiş makamların sadece kendi çıkarları için öne sürdüğü söylem

son günlerde yaşananlar mide bulandırsa da, tesadüfü olmadığı kanaatindeyim. bu ülkede bir şey söylenip yapılmak istense, önce nabız yoklanır, hatta ve hatta öncesinde bir şeyler ateşlenir. (aklıma bile getirmek istemiyorum ama oklar o yönde)

madem bu kadar gözü pek bir makam/makamlar var, o halde hodri meydan;

bütün vekil dokunulmazlıklarını kaldırın ve yerine kadına, çocuğa ve hayvanlara aynı ayarla dokunulmazlık getirin.

slogan atarak, kem küm ederek, aba altından sopa göstererek çözülmez bu iş, yok öyle yağma!

cumayı kaldırımda karton üstünde kılan sakallı bey(!) secdeye inerken gelip geçen kadının bütün vücut hatlarına salyaların dökülerek bakma, oyarlar o gözünü.. sonra da idam gelsin diye nara atma!

kuranın emridir 7 yaşındaki kız çocuğuna nikah kıymak diyen bakanın partisine oy veren sözde islamcı ve pek muhterem akılsız, bu düpedüz tecavüze davet çıkarmak değil de nedir?

Yok efendim idam gelsin!

bu ülkede müebbet ile yargılanan

gazeteci var,

şair, yazar var

akademisyen var

milletvekili var

belediye başkanı var

şarkıcı var

sinemacı hatta ve hatta öğrenci var öğrenci !!!

idam gelse, önce bunlardan başlamazlar mı? hiç müebbet yiyen tacizci, tecavüzcü görüldü mü?

yemeyin artık bizi!! neyin peşindesiniz biliyoruz...

04.07.2018 16:16
  1. 33 kurşun

    muğlalı katliamı ya da özalp katliamı olarak tarihine geçen kara lekeye dair yazılan ahmed arif şiiridir.

    bu ülkenin kara kaplı defterinde, çokça kara lekeler var. ve her gün bir yenisi daha ekleniyor. tarih üç maymunu oynayanları da unutmayacak bu kesin. ama ne çare ki iş işten geçmiş olacak. her şeyin başını alıp nereye gittiği belli olmayan zihniyetin de, elbet bir sonu gelir diye düşünüyorum.

    bu katliamda; iran sınırından bölgeye gelen bazı kesimlerin, van'ın özalp ilçesinde yaşayan halkın hayvanlarına el koyması ile başlar. köylülerin o dönemdeki ilgili mercilere bu durumu bildirdikleri halde, herhangi bir müdahale yapılmadığı için, kendi çözümlerini üretme yoluna gidip, silahlanarak tek geçim kaynakları olan hayvanlarını kurtarmanın peşine düşerler. bir kısmını geri alırlar. olayın duyulmasının ardından, merkezden emir gelir ve dönemin cumhurbaşkanı olan inönü, mustafa muğlalı adındaki komutanı görevlendirip, halkın devlete karşı isyan başlattığı ve bu isyanın bastırılması gerektiği emrini verir. bu sebeple muğlalı gelir ve her evden alır bir kişiyi. toplamda 33 kişi, elleri arkadan bağlı bir halde köye uzak bir alanda kurşunlanır. katliamın gerçekleştiği sefo deresi daha sonra askeri tampon bölge olarak ilan ettirilip, bugüne kadar da cenazelerin hiç birisine yaklaşılmasına dahi müsaade edilmemektedir, yasaklı bölge hala bir kara lekedir. ve birbirine karışmış toprak üstünde bir avuç kemik şimdi 33 beden..bu olay ile ilgili gazeteci yazar günay aslan'ın uzun zaman önce kaleme aldığı "yas tutan tarih/33 kurşun" kitabında da geçmektedir.

    "vurulmuşum

    düşüm, gecelerden kara

    bir hayra yoranım çıkmaz

    canım alırlar ecelsiz

    sığdıramam kitaplara

    şifre buyurmuş bir paşa

    vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız.."

     
  2. uçurtma

    gökyüzüne bakmayı alışkanlık haline getiren araç.

    bir haber de çok anlamlı bir fotoğraf gördüm. başında yazması ve arkasında karlı dağları ve düz bir ovada, bir kadın uçurtmayı tutmaya çalışıyor.ve kendi kendime söylenmeye başladım..

    aslında en çok da çocuklar içindir gökyüzüne bakmayı alışkanlık haline getirmek ve bir de çocuk yürekliler için, mavi umutlar besleyip masmavi düşler kurmak için..

    ama, artık uçurtma uçuracak çocuğu kalmamış nice kentlerimiz var! ve kadınlar,o koca yürekli derin acılı analar..onlara kaldı yine her yük gibi bu da..onlar uçuruyor artık ucuna kan damlamış uçurtmaları..

    ve o kentlerin uçurtmalarına bırakıyorlar ağıtlarını, birileri belki duyar diye

    .

    .

    .

     
  3. erdal eren

    "beni ibret olsun diye asacaklar ama ben ölümden korkmuyorum" sözleri ile, tarihe mıh gibi kazınan, çakır gözlü, başı dik ve onurlu duruşu ile hafızalardan hiç silinmeyecek, cunta döneminin sadece bedenini(!) katlettiği insan yürekli insan..

    gökçe fidan.. erdal eren.. dal gibi bedeni ile demir (!) zihniyete başkaldırının en onurlu kişilerindendir. faşizanlığa boyun eğmeyen, mamak'ın kan kusan duvarlarına gölgesi düşmüş koca yürekli çocuk(!)

    "geldiğimizde otlar yemyeşildi

    ve kuzeydeydi güneş

    kömür deposu boşaldı işte

    mamak'a sonbahar geldi..."

    "asmayalım da besleyelim mi?" dediler ve beslemeden astılar. en kısa yoldan en kısa zamanda.

    "ankara adın kara

    nasıl kıydın erdal'a..."

    kimi çevrelerce "erken yeşeren dal" diye de anılmakta.

    ve mezar taşında adı, soyadı ve doğum tarihi (!) yani yaşı büyütülerek idam edildiği için bir gönderme niteliği taşıyan 1961 yazılmakta.

    peki tarihe geçen bu kara leke, ders oldu mu? tabiki de hayır!

    cunta dönemleri hiç bitmedi

    hala taptaze duruyor yanı başımızda

    hala düşünceler prangalanıyor

    hala insanlar özgürlük istediği için katlediliyor

    ..ve hala demir zihniyet iş başında!..

    ve de her yer hala kapkara!

     
  4. dengbej

    stranları(şarkı/türkü) dile getiren kürt sözlü edebiyatının ozanlarına verilen isimdir.

    deng-bej (söz/ses-söyleme/söyleyen).

    zaten, kürt edebiyatının geçmişten günümüze kadar gelmesinde en büyük payı olanlar dengbejlerdir.

    kız kaçırmalar, sevdalar, isyanlar, yıkımlar, sürgünler... hep bu dengbejlerin sesinden aktarılmıştır.

    dengbej, bir elini kulağına dayar ve başlar söylemeye. divanda bağdaş kuran mirler de uzak çok uzak zamanlara dalar. tütünden sararmış parmak uçları ile çektikleri tespihlerin çıkardığı ses ve odanın tavanında biriken tütünün dumanı, esir olur dengbej'in ağzından dökülen stranlara.

    bir kültürün, geleneğin kadim bekçileri. var olsunlar.

     
    (Bkz: evdale zeynike)
  5. yitik bir aşkın gölgesinde

    sürgünün uzun soluklu üstadı mehmed uzun'un ölümsüz eseri.

    "anılar insan aklının bir köşesinde gizlice yaşar ve anılar, insan yüreğine konar" der usta yazar bu ölümsüz eserinde. eserine ruh katmış kahraman memduh selim'in yitik aşkını konu alır. yüreği bazen mutluluktan,bazen de hüzünden coşan ve hiçbir zaman ondan uzaklaşmayanların hikayesidir.

    aşkın tarifini ise şöyle yapar;

    "aşk: üç harf, a-ş-k. küçük bir kelime.ancak anlaşılması güç bir dünya, bir ömür. tüm bir ömrün anlamaya yetmediği bir duygu. kelimelerin anlatmaya yetmediği bir deprem. akla değil, yüreğe sorulması gereken şey. yalnızca yoksul yüreğin taşıdığı, onun acısını damla damla hissettiği afet. yaşamın en ışıltılı, en canlı olduğu yerde çoğalan güzellik. aşk, yürek ve sözcükler. sözcükleri unutmamak lazım. duyguların içine akıp şekillendiği, duyguların onlarla süslendiği araçlar. yaralı yüreklerin imdadına yetişen ilaçlar. sözcükler; mutlu yüreklerde açan tomurcuklar."

    .

    .

    .

    'insanın insanlığa hizmet etmesi onu ölümsüz kılar. bu yüzden ben ölümden hiçbir zaman korkmadım'

    ölümsüzsün üstad! hizmetlerine minnet ve saygı ile..