Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

buşra

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,459 entry 376 konu hiç puanı yok
03.12.2021 04:19 son işlem tarihi takip etme takip et

büşra

#19pi entry'e cevap vermek istediğim başlık

eksik yazılmış bi kerem. ne demek yemek yenilmez, çay içilmez. kestane kabuğumuyuz biz alla alla

(tebessüm)

özlemiş hem de çok. iyidir özlemek diyorum ben de (ukalalık senden bulaştı editörüm idare et)

şimdi efenim, bu başlık mevzusu önemli evet benim için. sevgili rejiiii, şey pardon üst yönetim, lütfen ilgilenin.

yazacaklarım var daha da, malum işler güçler.

slaw u rez..

06.06.2018 12:47
  1. bablısok

    yolculuklarımda bana eşlik eden ucu bucağı olmayan bir ezgi.

    yanında bir taksimetre bulundur da, ne kadar km yaptığını bilelim diye takılmıştı bir arkadaşım bana. o kadar uzun zamandır yollardayım ki, kurtaramıyorum kendimi bu durumdan. göçebe hayatın en somut haliyim belkide. şehirlerden geçiyorum, yollarda yüreğimden... çok düşünüyor az konuşuyorum. sadece kulağımda ezgi(ler), uyumak yine yok. ve yazmamak da cabası. küstü bana harfler biliyorum. ama hala dalgalı yüreğim. ve hala kanatıyor harfler. cümlelerim yine çıktı yola. affedin..şimdi şarkının hakkını yemeden konuya dönsem iyi olur.

    koma hivron'un seslendirdiği bir parça. çok da severim. ve her çıktığımda yola mutlaka dinlerim. hem de defalarca.

    "dil çeme qula ye"...

    (gönül dertlerin nehridir)

     
  2. ekşi elmalar

    mükremin abinin başka boyutta aktardığı ve başka boyuta geçirdiği lezzetli bir film daha.

    hakkari'nin neredeyse bütün motiflerini görebilirsiniz

    ebriler,

    kofiler,

    heftrenkler,

    yemekler,stranlar, sözler, bakışlar ...vs uzar gider..

    gözlerim demet akbağ'ı aramadı değil. anne rolünde olsaydı keşke. belki de vizontele'deki siti anayı çok sevdiğimden ya da demet akbağ hayranı olduğumdan herhalde, neyse işte. ve de bir "berivane mal verane" gelseydi fena olmazdı hani, tam da yaylaya yol alınırken.

    yılmaz erdoğan, ne kadar asi ve sert bir baba rolünde olsa da, şiir okur gibi konuşmuş. sanki "sevebilme ihtimalini" dinliyorsunuz."ben senin tatlı elma olma ihtimali sevdim, olmasan eğer bak kesileceksin" diye de uydurduğum bir şiiri hem de (gülücük). kendisini terbiye etmek istiyordur belki de ama konumundan dolayı doğayı, doğal olanı terbiye etmeye çalışıyor hatta zorluyor, ama zamanın onu ters köşe edeceğini de hiç hesaba katmıyor. o kadar çok mesaj var ki aslında. sadece bir kültürü konu etmiyor bence.

    insanı anlatıyor. kabuk bağlamayan yaralar, hayaller, ulaşılmak istenen denizler. o nasıl etkili bir sahneydi. ilk defa deniz göre kadının sevinci çok etkileyiciydi gerçekten. oyuncu kadrosu çok iyi. hele o mühendis yok mu? kim der ki son golü o atacak.

    terbiye etmediği insanların en akılda kalan repliklerinden biri "terbiyesiz insan" kaç gündür dilimde. (tebessüm)

    filmin finali olmadığı için kısa kesildi bence. ve bence devamı gelecek bu filmin. kim bilir belki reisin çocukluk ya da ilk evlendiği hatta babası, dedesi ile olan zamanları da çekilir. deli emin'den beklenir çok güzel hareketler (tebessüm)

    bir kez daha ayakta alkışladım. çok keyifli bir filmdi. hatta filmden sonra arkadaşla çıkıp elma yedik bir de. hem de ekşi olanından (tebessüm)

    ve belki okur diye reis beye sesleniyorum; ikincisinde siti anayı unutma

    (tebessüm)

     
  3. keşke hep çocuk kalabilseydim

    yüreği çocuk kalmışların, çok da kullanmayacakları bir cümle

    peki, ya kendi çocuk, yüreği kocaman olanlara ne demeli. geçenlerde gördüğüm bir fotoğrafın etkisi hala üstümde. küçük bir çocuk, elinde bir parça ekmeği, tv ekranında açlıkla savaşan bir afrikalı çocuğun ağzına vermek için uğraşıyor. nasıl kahreden bir tablo.

    keşke büyüse bu çocuklar dedim. en azından hak arayışı kadar büyüseler.

     
  4. an

    yaşadığınız karmaşanın santim santim hesaplanıp şimdiki zamanda önünüze serilmesi eylemidir daha çok.

    çok yaşayıp görmenizin bir anlamı kalmıyor bazen. tek solukta biten ve başlayan cümleler silsilesi ile baş başa kaldığınızda, bir yutkunmadan ibarettir aslında.

    yeriniz, yurdunuz, ekmek yediğiniz kabınız hatta ve hatta, başınızı koyduğunuz yastığınız bile o kısacık ama ömürlük zaman dilimine o kadar çok anlam yükler ki...

    yıllar sonra! belki de ilk defa dokunduğunuz harfler, tekrar bir yurt bulma özlemi ile karşı karşıya bırakır sizi. an/lam itibari ile, yatağınıza kavuşmanın hazzını hiç bir şeyde duyamayacaksınız.

    zamanın körelttiği duygular boşluklarla boğuşurken, siz etrafınızda olan bitene yetişemeyecek saatlerle uğraşır durursunuz.

    an işte. harfler beynimde cirit atıyor.

    rast gele...

     
  5. sen ve ben

    tek ruh, tek dünya.