Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

buşra

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,459 entry 376 konu hiç puanı yok
03.12.2021 04:19 son işlem tarihi takip etme takip et

Bütün kadınların kafası karışıktır

"evet onlardan biriyim ben de" diyerek katıldığım başlık..

hayır yani, herhangi bir şeyden değil de, bu kitabı aldığıma eminim, nerede, kimde bilemiyorum. karışık kafam anlayacağınız. dosta uğramak lazım vesselam..

17.02.2019 21:43
  1. Terörden Boşalan Köylere ahıska türklerinin yerleştirilmesi
     
    (Bkz: kimi yaşadığını yazar,kimi de görmek istediğini)
  2. Terörden Boşalan Köylere ahıska türklerinin yerleştirilmesi

    yerlerinden, yurtlarından, köklerinden kopartılan insanların yerlerine -planın bir parçası- getirilen bir kesimin yerleştirilme işlemi.

    evet, zaten kendi yurtları olan topraklarda, katlanarak çoğalmaları göze batan iğneydi! bir terör (!) bahanesiyle gitmeleri ve bağdan kovulmaları lazımdı..!

    çünkü "ama" diye başlayan cümlelerin merkeziydiler.

    çalan ve çırpanların, çalışma şekillerinden biri.

    haydi ters gele!

     
  3. ahmed arif

    ölüm yıl dönümünde anmak istediğim şiirin ölümsüz ustası.

    ustaya bir de mektup:

    saygım, sevincim, şaşkınlığım esas duruşa geçti, ama parmaklarım geveze, kırılgan ve muzip bir çocuk edasında şimdi..

    nasıl anlatmalı, nasıl bağırmalı Önce bir cigara mı yakmalı? yoksa okyanusun en dibine dalıp dalıp çıkmalı mı? senin cümlelerin bulaştı bir kez çocukluğuma, gençliğime... derin bakışlı ince nakışlı usta.

    çok şey var anlatılacak lakin, ne beynimde dans eden cümleler bir araya gelmekte, ne de ben pranga vurabiliyorum bu hallerine.

    bir kentin uzun ve derin çizgileri ve yaralarıyla bilenmiş yüzler toplamıyım. bir aynayım ben; soğuk, unutulmuş, hor görülmüş, ötelenmiş coğrafyanın. koyu kırmızıyım uzun zamandır. oysa maviye çalmalıydı gözler gibi düşler. berçelan'da, sat'ta halaya durmalıydı yine taze gelinler.

    "Ey xude, edim bese lo" ez stranek çiya ye cilo ye me. Çı ma ve qederi ne nivise, eyy xudaye mezin, ez evdele zeynikim, ez be pero be felekim, quştin hat reyame, govendek bımeşın..

    ..bak yine çocukluğum, gençliğim ayaklar altında. yüreğimden göç ediyor herşey. . "göç yolunu tutmuş bütün sözcükler" bağırıyorum çığlık çığlığa. hayına, zalıma. bir kibrit çöpüne varana..

    sürgün yemiş şimdi bu dil. sürüldü kendi toprağından. sürükleniyor bedenler, canlar. uyan anadolu! kalk ayağa! utan insanlık! sokaklara vuruyor kaderler, kaldırımlar körpe bedenlere bakmaya çekinir oldu. anamın pişirdiği taze tandır ekmeğinden bir kere daha yemeden ölsem, kör kurşunla vursunlar beni.

    ?Daye daye..bekesa mın waye..?

    amedin bağrı yanık çocuğu sen söyle; kaç can vurulup uzandı diyarbekir'in ortasında ve hep tanıdıktı o kahpe kurşun sesleri.. "diyarbakır ortasında vurulmuş yatarım, ben bu kurşun sesini nerde olsa tanırım"

    "de lorî berxemîn lorî

    Bavê te kuştin dayik bi gorî.."

    yüreğim yanıyor ustam. kör bıçak saplanıyor her gün, her an. santim santim ölüyor şiir yürekli çocuklar. elim kalem tutmaz benim aslında, tutamaz bu vasatlıkla. gel gör ki, bulut olup yağmak istiyorum ateşin ortasında kalanların yanı başına. kör, sağır, dilsiz olduk oh ne ala. "yılan bana dokunmadı ki.." tuzsuz aşım ağrısız başım misali, bol anasonlu ve çokça sahte gülücüklerin sindiği masalara kurban gitti elinde ekmeği ile evine gidenler..

    utanıyorum usta.. bunları yazarken bile kanırtıyorum dudaklarımı, halden bilen yok. anlatacak iyi çocuklar yok.

    üşüyorum usta.. kardan kıştan değil, yüreği çelikten, kalbi nasırdan çokça nasibi almışlardan. "ama"'lardan, "beter olsunlar"dan..

    ölmeden bitti bu mektup usta.. söz verdim çünkü.. çünkü "direnmektir bize kalan"

    Ez her dem saxım, ez her dem qırên gazı dıkım, ez vêcdanım..

     
  4. içimden gelenler

    dumanı üstünde paylaşmak istediğim ama tam olarak ifade edemediğim ve bir türlü tam olarak (!) gelemeyenlerdir.

    kaç zamandır zihnimin tavanına asılı duran sesler, şiddetli çatışmalara gebe. hatta kimileri loş bir ışığın altında sorguda. kimileri de bir köşeye sinmiş beklemekte.

    öylece geçip gidiyor ve de öylesine delip geçiyor hayat. nerede sevinip nerede üzüleceğimizi unutur olduk. ağlanacak hallerimize çokça tebessümler yağdırdık. kezâ, gülünecek hallerimizin kıtlığı malum..

    ***

    karın erimesine, yağmurun yağmasına, çiçeğin, böceğin doğadaki döngülerine mana yükledik. yüklettiler!.. kıl kaptık her bir şeyden!..

    paçalarımız kan kızılı ile tutuşurken, biz en afilli havaları oynadık parmaklarımızı şakırdatarak...

    "amann ne olmuş sanki" cümlesini meze niyetine hiç eksik etmedik sofralarımızdan... şükür (!)

    bir rahat etmedik, ettirmediler arkadaş! "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" şarkılarının eşlik ettiği deniz manzaralarına, şöyle iki tek atamadık keyifle. keyfimizi neden kaçırıyorlar diye diye sövdük durmadan.

    "ne yaptı ki size (?) " sorusunu gözlerine soka soka anlatmaya çalıştıysak da, anlamadılar. bir cahil (!) kesimin laf anlamaz söz dinlemez hallerine kaldık yıllarca.

    e ama, biz de insanız (!) yahu...

     
  5. aynı dili konuşmak

    aynı atmosfere girebilmektir aslında. dil dediğin nedir ki. her aynı dili konuştuğumuz, bizi anlayabiliyor yada anlatabiliyor mu?

    aynı dili konuşmak, anlamaktan geçer azizim. eğer anlamıyorsan susmayı bileceksin.