Türkiye'nin memur portalı

ülkemizde belki de romantizm ve dramın tavan yaptığı tek saat çeşididir. nedendir bilinmez bu çeşit saatleri kullananlarda bu saatlere karşı aşırı kuvvetli bir bağ oluşuyor. saati adeta bedenlerinin bir parçasıymış sanki bir evlatlarıymış gibi benipseyip öyle değer veriyorlar.

saati yandaki zımbırtısı ile çevirerek kurunca oluşan enerji yavaş yavaş içerideki çarklara iletiliyor ve saniye-dakika-saat kolları da sırasıyla harekete geçmeye başlıyor.

sapma oranları yüksektir ve belki de hergün tekrardan kurulması gerektiğinden ötürü sahiplerinde bu duygusal bağ olşuyor diyebilirim.

halkın gündemi televizyondan değiil de pencere kenarına konulmuş radyodan takip ettiği zamanlarda... bu saatlere sahip olan büyükler ellerinde saatle nöbetteki asker ciddiyetiyle trt'den gelecek saat 8 sinyalini bekler ve saatlerini kurarlar...

pille çalışan saat modelleridir.

içerisindeki mekanizma sayesinde kolun sallanması sonucunda açığa çıkan enerjiyle çalışan saatler. iyi güzel hoş seviyoruz kendilerini ancak ah şu sapma meselesi de olmasa.

çok uzatmadan, şuraya bakmanızda fayda olabilir:

perpetual calendar diye de geçen seiko teknolojisi. sanırım başka markaların da benzer sistemleri var ama ben şu ana dek denk gelmedim.

bu teknolojiye sahip olan saattlerde tarih ayarlama zahmetine asla girmiyorsunuz. meseka bendeki seiko kineti saati birkaç gün takmadığım zaman saat belli bir süre hareketsiz durunca otomatik olarak duruyor. çıkarıp tekrar taktığımda ise küçük bir harekette tekrardan çalışmaya başlıyor ve kaç gün geri kaldıysa hemencecik kendini o vakte geetiriyor. 2100 yılına kadar bu şekilde zamanı ayarlama işine girilmeyeceğini açıkladılar. neden 2100? sonrasında ne olacak? nasıl böyle çalışıyor? bunları ben de bilmiyorum açıkçası ancak acayip bir şey olduğuna eminim.

ha son olarak perpetual da sanırım dakik, sürekli işleyen manasına gelen bir ingilizce kelime.

ilk olarak seiko'nun ürettiği -üreten başka bir marka da yok diye biliyorum- güzelim saat teknolojisi.

otomatik saatleri babalarımızdan biliriz. işte kolumuzu sallayınca, hareket ettirince kendi enerjisini üretiyor ve bu da saatin çalışmasını sağlıyor. ancak bu güzelim özellik yani enerjisni kullanıcının hareketinden alan teknoloji maalesef ki saatin günde illa bir kaç dakika geri kalmasını engelleyememesi ve özellikle de uzun süre kullandıktan sonra bu sapmanın insanı iyice rahatsız edici seviylere ulaşmasından ötürü beni klasik otomatik saat edinmekten hep uzak tuttu. çünkü saatim birkaç saniye bile geri kalsa neden bilmiyorum ama oldukça rahatsız oluyorum, kolumdaki saat geri kalmayacak öne de kaçmayacak!

işte bu kinetik saat tam benim gibi hissedenler için üretilmiş galiba. peki mekanizma nasıl işliyor? saatin içerisinde kolun hareketinden ortaya çıkan enerjiyi depo eden bir pil mevcut. biz saati hareket ettirdikçe saatin çalışması için gerekli olan enerjiyi üretmiş oluyoruz, bu pil de -klasik şarjlı pillerden farklı olduğunu özellikle vurgulamadan geçemeyeceğim- ortaya çıkan bu enerjiyi depo ediyor ve pilin geri-ileri sapmadan çalışmasını sağlıyor.

bu saatlerden bir tane edindim ve gerçekten de kullanması insana ayrı bir keyif veriyor.

amaaaaa... şöyle de bir olumsuz durum var maalesef. hep övdük, biraz da hakkıyla yerelim. pil dedik, işte bu pilin her pil gibi bir dol-boşal kapasitesi var maalesef. yani belli bir süre sonra pilin şarj olma özelliği ölüyor tabiri caizse ve pili değiştirmemiz gerekiyor. bu pilin de her yerde bulunmadığını -saat çok yaygın olmadığı için- ve bulunsa da biraz pahalı olduğunu ayrıca belirtmem gerekiyor. ancak yine de klasik pillere göre çok uzun süre gittiğini de biliyoruz. (10-15 yıl arası)

öyle ya da böyle ben bu saatimi seviyorum.