Türkiye'nin memur portalı

yalan olduğuna inanmadığımı belirtmek istediğim konu. en yakın arkadaşımla sınavlarda genelde yan yana otururduk ve öyle bir kopya çekerdi ki, nasıl başarıyor acaba diye düşünürdüm. cesaretli olan kişilerin çok rahatlıkla yaptığını, telaşlanmadıkları için öğretmenin dikkatini çekmediklerini, okulu çalışmayarak, kopya çekerek bitirdiğine şahit olduğum arkadaşlarım var.

özellikle müşteri hizmetlerini aradığımızda başımıza gelen olaydır. ne hikmetse bütün hatlar doludur ve hatlardan birinin boşalmasını bekleriz ve bu bazen yirmi dakikayı bile bulabilir, banka inat eder, biz inat ederiz. Zar zor ulaşılır ama bu seferde, başka birine yönlendirir ve bu seferde o hat meşguldür, sıkılmazsan, pes etmezsen beklersin de beklersin. tabi bu sırada sinirlerde harap olmuştur.

tanıdığın birini aradıysan ve telefonu sürekli meşgul çalıyorsa, artık kiminle bu kadar konuşuyor, olmaz ki bu kadar diye kendi kendimize sitem eder ve ulaşınca da karşı tarafa bir güzel kızarız.

klasik türk davranışıdır. ne hikmetse bir yabancı size birşey sorsa, dilini bilmesek bile el kol hareketleriyle anlatmaya çalışırız ve anlatırken de sanki sesimizi yükseltince, karşımızdaki kişinin bizi daha iyi anlayacağını düşünürüz. adresi tarif ederken önce turistin koluna girilir ve elinle işaret ederek önce sağa döneceksin sonra sola döneceksin diye bağıra bağıra yol tarif edilir. garibim turist ise bütün türklerin bağırarak konuştukları kanaatine varır.

işyerinde yeterli hijyen kurallarına uyulmadığının bir göstergesi olan durum. sonuçta yemek sektöründe olan işyerlerinin bu konulara dikkat etmesi gerektiğini düşündüğüm ve bir daha o işyerine gitmek istemeyeceğimi düşündüğüm ve işyeri sahibine bu konuda şikayet edilmesi gereken uzun tırnak vakası. garson kadın olsa bile, o tırnağın bile belli bir seviyede olması gerektiği ve birçok müşterinin garsonun cinsiyetine umursamadan uzun tırnaktan hoşlanmayacağını düşünen lokanta sahibinin dikkatli olması gereken durum.

insanların parasına, giyimine göre itibar gördüğünü belirten nasrettin hoca fıkrası.

"Nasrettin hoca, bir gün bir davete gitmiş ve hiç kimse ne hoş geldin demiş, ne hatırını sormuş. birde bakmış ki, üstü başı düzgün olanların itibarı çokmuş. hemen bir koşu eve gidip kürkünü giymiş ve sofraya oturmuş. tabi ikramın bini bin para, hemen nasrettin hoca sofraya doğru kürkün kolllarını sallayarak, "ye kürküm ye" diye söylemiş."