en iyisini fissler'in ürettiği efsane tencere türü.

normal tencereyle 1 saatte pişecek bir besin maddesini bununla yüksek basınçta 8-10 dk içinde pişirebilirsiniz. daha az enerjiyle(yakıtla) işi hallettiği için çevrecidir.

yukarıdaki gibi alanında iyi markalarda patlama riskini düşüren mühendislik önlemleri vardır ama tabi 20 dk içinde altını kapatman gerekiyorsa tencere sadece sana bunu hatırlatır. "o kadar para verdik, kendi kapatsın kardeşim" deyip tvde kadın programı izlemeye dalarsan muhteşem bir patlamayla mutfağa yönelmen gerekebilir, eğer patlama sırasında hala hayatta kalacak kadar uzaksan tabi.

tam uzun uzun yazacakken son anda daha önce yazdığımı görüp vazgeçtiğim vasat başlık.

rusya batı avrupa ülkelerine hele hele abd topraklarına bir adet bile nükleer füze atamaz. korktuğundan atamaz demiyorum, atsa da yere ulaşmadan imha edilir diyorum. yukarıda 4 yıl öncesinin savunma bütçeleri arasındaki devasa farkı yazmışım, şimdi o fark kapanmak bir yana, daha da artıyor. bu konuda rusya abd'nin çekineceği bir güç değildir. her geçen yıl biraz daha büyük ekonomi, daha teknolojik silahlar ve abd'nin hala çok altında olsa da her geçen yıl artan savunma bütçesi ile çin mesela biraz zorlayabilirdi abd'yi.

ayrıca hadi bir tanesini berlin'e, londra'ya veya paris'e attı ve savunma sistemleri tarafından da engellenemedi diyelim. moskova'nın her bir km2'lik parseline bir adet nükleer füze düşecektir, bunu en iyi ruslar biliyordur. öyle eski sscb toprağı olan nato şemsiyesi dışındaki gariban ukrayna'yı bombalamaya benzemez bu işler.

son olarak korkunç katliamlar yaptığı ve hatta siviller üzerine tarihteki ilk ve tek nükleer saldırıyı gerçekleştirdiği halde abd kötünün iyisidir. mükemmel olmasa da bir demokrasidir, kendince o devasa gücünü frenleme mekanizması vardır. rusya'nın ve hele hele çin'in dünyanın tek süper gücü olduğu bir senaryo inanın ki çok daha distopik olacaktır.

güneş samanyolu galaksisinin sarmal kollarından birinde bulunmaktadır. çıplak gözle görebildiğimiz yaklaşık 9 bin yıldız da bizimle beraber aynı kolda dönme hareketi yaptığından konumlarında bir farklılık olacağını sanmıyorum. böyle bir farklılık oluşacaksa da gözlemlemek için insan ömrü yetmez.

gök cisimleri zaten stabil bir yörüngede hareket etmezler. gezegenler kütleçekim alanında bulundukları yıldızın etrafında dönerken eğer sistemde başka gezegenler varsa onların çekim kuvvetinden de etkilenirler, özellikle büyük kütlelilerden. bu konuda bizzat güneş sistemimiz içinde harika bir örnek vardır; neptün'ün keşfi.

teknolojinin gelişmesiyle daha güçlü teleskoplar yapılınca uranüs 1781'de keşfedilir. bir süre gözlemlendikten sonra matematiksel olarak izlemesi gereken yörüngesinde sapmalar ve yalpalamalar olduğu fark edilir ve bazı matematikçiler "uranüs'ten şu kadar daha uzakta, şu boyutta, şu bölgede bir gezegen daha olmalıdır" derler ve gerçekten de denilen gezegen bulunur; neptün.

uzayda yıldızların, gezegenlerin ve hatta galaksilerin çarpışmaları görülen bir durumdur ama sıklığı, insan ömrü için değil kozmik takvim boyutunda anlamlıdır. bizzat kendi ay'ımız, theia adlı antik bir gezegenle dünyanın çarpışması sonucu oluşmuştur -ki iyi ki çarpışma olmuştur, ay olmasa yaşam olmazdı-, satürn'ün halkaları büyük olasılıkla satürn'ün çekim kuvvetine yenilip paramparça olmuş bir uydusunun kalıntılarıdır, gelecekte andromeda galaksisi ile bizim galaksimiz çarpışarak birleşecektir. ama unutulmaması gereken bir şey var ki uzay çok çok çok büyük oranda boştur, dolayısıyla herhangi iki cismin çarpışmasını gözlemleme olasılığınız yılbaşı piyangosunun size çıkma olasılığından daha düşüktür.

uzayda düzeni(?) sağlayan bir şey yoktur çünkü uzayda düzen yoktur, uzaya kaos hakimdir. "ee ama bak dünya ne güzel, sorunsuz yaşıyoruz, ne kaosu?" gibi klasik sorular uzayla ilgili bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. birkaç insan ömrünün ve hatta birkaç milyon yılın kozmik takvimde bir önemi yoktur. dünya da birçok kez bu kaostan etkilenmiştir. 65 milyon yıl önce dinozorların -kuşlar hariç- soyunu tüketip biyosferi büyük ölçüde yok eden göktaşı buna örnektir.

adını roma savaş tanrısından almış, oksidasyon sebebiyle kızıl renge bürünmüş, eskiden, çok çok eskiden yüzeyinde okyanusların ve nehirlerin olduğu kanıtlanmış gezegen.

başlıkta yazılanları okumadım ama bir göz gezdirdim, birkaç ekleme yapılması gerek.

öncelikle newton'un kütleçekim yasası einstein tarafından yanlışlanmıştır. "e ama hala kullanılıyor, yanlışsa niye kullanılıyor?" çünkü ufak sapmaların kabul edilebileceği alanlarda ciddi sorunlar çıkarmadığı için kullanılıyor. atom altı parçacık boyutunda veya ışık hızında kullanıldığında ise yanlış sonuçlar görülüyor.

gezegenler tek bir düzlemde hareket etmez ama yörüngeleri -merkür hariç- 3 derecelik bir skala içindedir. yani "neredeyse" tek bir düzlemde denebilir. ayrıca güneşin konumu zaten sürekli değişmektedir. gezegenler nasıl sürekli güneş etrafında dönüyorsa, güneş de galaksi merkezinin etrafında dönmektedir ve bir tam tur yaklaşık 230 milyon yılda tamamlanmaktadır.

mars'a gelecek olursak, kütlesinin küçük oluşu sebebiyle koruyamadığı atmosferi her geçen saniye uzaya savrulmaktadır. kayda değer büyüklükte bir aya sahip olmadığı için de çekirdeğinde bir dinamo etkisi yaratıp manyetik alan oluşturamaz. dolayısıyla dünyadaki van allen kuşaklarından mahrumdur, bu sebeple güneşten gelen radyasyona karşı savunmasızdır. yani orada güneşlenmeyi düşünen arkadaşların 9332345028 faktör güneş kremi sürmeleri gerekmektedir. amerikalı zenginlerin ve nasa'nın orayı kolonileştirme düşünceleri insanların zannettikleri gibi değildir. radyasyondan, düşük basınçtan, düşük yerçekimi etkisinden ve sıcaklık değişimlerinden koruyacak özel kıyafetler olmadan yaşanamayacak bir yerdir. kaldı ki orada kalıcı bir yaşam kurmak için birkaç yüz insan götürmek yeterli değildir. oraya (veya başka bir gezegene) dünyadaki yaşam benzeri bir ekosistem kurmak için dünyadan 40 bin civarı canlı gönderilmesi gerektiği hesaplanmaktadır.

https://kuran.diyanet.gov.tr/ adresinden aldığım bir ayet meali ile katkıda bulunacağım başlık.

***

ahzab 37

Bir zaman, Allah'ın kendisine lutufta bulunduğu, senin de lutufkâr davrandığın kişiye, "Eşinle evlilik bağını koru, Allah'tan kork" demiştin. Bunu derken Allah'ın ileride açıklayacağı bir şeyi içinde saklıyordun; öncelikle çekinmen gereken Allah olduğu halde sen halktan çekiniyordun. Zeyd onunla evlenip ayrıldıktan sonra müminlere, evlâtlıklarının -kendileriyle beraber olup ayrıldıkları- eşleriyle evlenmeleri hususunda bir sıkıntı gelmesin diye seni o kadınla evlendirdik. Allah'ın emri elbet yerine getirilecektir.

***

not: bu ayette adı geçen zeyd -ki kuran'da adı geçen tek sahabedir-, peygambere eşi hatice tarafından köle olarak hediye edilmiştir. peygamber zeyd'i azat edip evlatlığı olarak ilan etmiştir ve onu kendi halasının kızı olan zeyneb binti cahş ile evlendirmiştir. bu evlilik rivayete göre anlaşmazlıklar sebebiyle yürümemiş ve boşanma ile sonuçlanmıştır. boşanmanın hemen ardından yukarıdaki ayet inmiş ve peygamber zeyneb ile evlenmiştir.