Türkiye'nin memur portalı

türk takımlarının geleneksel, önce zor duruma düşüp kalan dakikalarda maçı çevirme girişimlerine konu olan maç. atamayana atarlar özdeyişi de boş değil, gs ilk 20-25 dk oldukça baskındı, icardi 2-3 kez topu ayağında ezdi, m.kerem iki net pozisyonun birinde direğe vurdu, diğerini kaçırdı ve adamlar tüm bunlardan sonra neredeyse ilk kez geldiklerinde golü attılar. ikinci yarıda da bir tane atıp takım otobüsünü kalenin önüne çektiler. bir de üstüne kopenhag kırmızı kart görünce maç rakip ceza sahasının çevresinde döndü denebilir. mucizevi bir dönüşle 2 dakikada 2 gol atıp en azından 1 puan aldılar ama gruptaki en garanti 3 puan gözüyle bakılan maçta 2 puan kaybedildi ve son maçlarda hala 2.lik veya 3.lük olasılığı kalmışsa bunun eksikliği çok hissedilecektir.

bir yıldır ülke futbolunu sallayan adam hakkında yazılan son entry 7 yıl önce, sözlükte spor pek konuşulmuyormuş demek ki :)

galatasaray'a top klass seviyenin bir tık altında bir kariyerle kiralık olarak geldi, mental problemlerini aşıp özgüvenini kazandıktan sonra golleri dizdi, çoğu jeneriklik ve atılması gerçekten çok zor kafa golü. bu yaz psg'nin satma niyeti ortaya çıkınca, mental problemli ve çalkantılı yaşamı sebebiyle avrupa'daki elit seviye takımlardan teklif almadığı ve arabistan'a da gitmek istemediği için gs'yi tercih ettiği söyleniyor. bunlar da etkilidir mutlaka ama bence duygusal bir adam olduğu ve türkiye'de kendini oldukça mutlu hissettiği için arabistan tekliflerinin çok çok altında bir miktara sözleşme imzaladı. adamın gs taraftarının önüne çıkınca gerçekten de yüzünde güller açıyor, taraftar desen 7'den 70'e adeta tapıyor zaten. bir röportajında hatta, psg'deyken sokakta beni kimse tanımıyordu, sıradan hissediyordum. burada ise sanki dünyanın en iyi futbolcusuymuşum gibi hissettiriyorlar, herkes yanıma gelip fotoğraf çektiriyor, burada çok mutluyum, demişti. birileri yazmıştı twitterda, sevgiden başka hiçbir şeye ihtiyacı olmayan bir futbolcu, kendisine sevgiden başka hiçbir şey veremeyecek bir takımın taraftarlarını seçti, diye. bence harika bir tanım.

türk futbolu açısından da bu adamın varlığı önemli, icardi bu kadar ses getirmese fb o dzeko'ya o paraları verip getirmezdi. hakkını verelim, o da gerçekten kaliteli bir forvet. daha gelir gelmez icardi kıskançlığı ile kendisine bir şarkı bulup gollerinden sonra çalmaları ise biraz komik düşse de futbolun güzelliklerinden.

futbolu yıllardır takip etmeyen bazı insanlar bile artık gs maçlarını takip ediyor, söyledikleri şey ise, icardi oynayacakmış, bir izleyelim bakalım :)

bir takımın fanatiği değil de sadece futbolsever olan herkes icardi'yi sevdi, hatta rakip takımların taraftarları bile en azından saygı duydu genellikle çünkü çirkeflik yapan birisi değil, sahada işini yapıyor. en yakın ilkokul veya ortaokula gidip çocukların bahçede top oynarken kimin adını bağırdığını, nasıl gol sevinci yaptığını görün. bir nesli kızlı-erkekli gs taraftarı yapmakta bu adam. hagi'den bu yana gs camiasını böyle heyecanlandıran bir adam gelmemişti, performansını bozmadan devam ettirebilirse de hagi'nin yanına adı yazılacak hiç kuşkusuz.

ülkedeki onlarca problemden dolayı yüzü hiç gülmeyen bir halka en azından bir nefes alma, mutlu olma sebebi verdikleri için kendisine ve diğer takımların yıldızlarına teşekkür ederiz.

galatasaray'ın bu yılki avrupa kaderini belirleyeceği kritik maç.

kabul etmek gerekir ki, drogba'lı, sneijder'li takımdan sonra gs'nin avrupa karnesi oldukça kötüdür. bir ara gelenden geçenden 4 yiyip dönüyorlardı. ancak iyi kötü iki adet avrupa kupasına sahip bir takımın kötü performansını eleştirecek futbolseverler de, 6 maçta 6 yenilgi ile dönen, sadece bir maçta 8 gol yiyip dönen takımları tutmuyor olsun bari :)

orta asya'dan kalma türk inançlarına göre cennet; uçmag veya uçmak. uçmağa varmak. o inanca göre ruh öldükten sonra gökyüzüne yükseliyordu yani bugünkü anlamındaki gibi uçuyordu. hala türkçemizde kullanılan öz türkçe bir sözcüktür, arapçadaki ve diğer etkileşimde olduğumuz dillerdeki karşılıkları türkler tarafından benimsenmediği için aynen olduğu gibi kalmıştır, iyi de olmuştur :)

hatırladığım kadarıyla bu serinin ilk filmi, ilk kan adlı bir filmdi. vietnam savaşından dönen, psikolojisi bozulmuş, işsiz kalmış, ülkesindeki yaşama tekrar adapte olmada ciddi zorluk yaşayan eski askerlerin durumunu da filmin alt metninden çıkarmak mümkündü, yani aslında amerikan yönetimini ve savaşı eleştiren bir yapısı da vardı filmin. ama elbette, daha çok ilgi gören şey, tek başına onlarca polisi, şerifi avlayabilen bir savaş makinesini izlemekti, yapımcılar ve abd istihbaratı bu fırsatı kaçırmadı, hemen propaganda malzemesi olacak yeni senaryolarla hem para kazandılar, hem de abd'nin imajını dünya çapında düzeltmeye çalıştılar...

bunun bir benzerini rocky balboa serisinde de yaptılar, ilk film kendi yaşam savaşını veren gariban bir boksörün hikayesini anlatırken, rocky 4'te sovyetleri yerin dibine sokup en sonunda nakavt eden bir adama dönüştürdüler. başrol yine sylvester, tesadüf değildir herhalde.