Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

testosteronn

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

1,263 entry 156 konu 105 puan
13.04.2025 23:52 son işlem tarihi takip etme takip et

bir ölünün anı defteri.

Kaç kez ölüp dirilir ki insan?

Bir ömre kaç yıkım, kaç yeniden var oluş sığar?

Sanma ki ömür dediğin çizgisel bir akıştır.

İnsan, kaç kere gömülür kendi sessizliğine, kaç kere kazır kendini karanlığından?

Aynılıkla geçen hayat, hayatta kalmanın değil, korkuyla donmuş bir cesedin hikâyesidir.

Değişmemek, nefes alarak çürümektir.

İnsan ölür dostum, çok kez ölür.

Her kırılma, her kayıp, her yüzleşme bir ölümdür.

Ve her ölüm, yeni bir varlığın çığlığıdır.

Ölmeyen dirilemez.

Bu yüzden ölümden korkma.

Çünkü ölüm varsa, umut vardır.

Çünkü ancak ölen, yeniden doğabilir

12.04.2025 22:00
  1. düşünmek

    Düşünmek daima bir varoluş biçimidir

     
    (Bkz: düşünüyorum o halde varım)
  2. süslü laflar kullanmak

    Süslü laflar kullanmak, bir tür riyakârlık ve sahtekârlıktır. İnsan hakikate yaklaştıkça kaba algılanır, kırıcı olarak görülür. Çünkü nitelikli insanların cesareti, hayatı algılama ve deneyimleme açısından, hakikate uzak ve hayattan korkan insanlarda rahatsızlık uyandırır. Bu rahatsızlık, gerçeklerle yüzleşme cesaretinin, konformizme karşı bir tehdit oluşturmasından kaynaklanır.

    Hiç de beceremem.

     
    (Bkz: yersen)
  3. yasa

    İnsanlar tarih boyunca pek çok şeyi kutsadı. Taşları, dağları, tanrıları, bayrakları... Ama hiçbir kutsallık, insan topluluğunu bir arada tutan nomos kadar köklü olmadı.

    Nomos; sadece yasa değildir. Yazılı olanın, çizili sınırların ya da cezaların toplamı değil. Nomos, toplumun kendi varoluşunu sürdürebilmesi için kendine koyduğu sınırdır.

    Ve o sınırın adı bazen yasa olur, bazen töre, bazen ahlak, bazen de namus.

    Bugün namusu bireyin bedenine indirgeme çabası, nomosun ne olduğuna dair cehaletten doğar.

    Oysa namus, bireysel bir ahlak değil, kolektif bir duruştu ilkin. Kadının değil, toplumun namusu vardı. Çünkü toplum, ancak kendi sınırlarına sadık kaldığında var olabiliyordu.

    Ve sadakat, bireyden çok toplumun kendisine borçluydu. Kendi yasasını terk eden bir topluluk, artık bir topluluk değil, sürüdür.

    Yasayı ahlakla karıştıranlar olur. Oysa yasa, ahlaktan daha önce gelir. Ahlak değişebilir, yozlaşabilir, ama yasa... Yasa ya vardır, ya da yoktur.

    Yasa olmayan yerde hak da yoktur, hakikatin kıymeti de. Orada sadece güç konuşur, sadece anlık çıkarlar ve manipülasyon.

    Yasa yoksa sözün anlamı kalmaz. Sözün kıymeti, arkasında bir yasa olduğu sürece vardır.

    O yüzden hiçbir toplumsallık, bir nomos'a dayanmadıkça gerçek anlamda var olamaz.

    Çünkü yasa, sadece cezalandıran bir güç değil; bir birlik vaadidir. Sınırdır. Ve sınır, hem içeriyi korur, hem dışarıyı belirler.

    Yasasız bir toplum, biçimsizdir. Sınırı olmayan bir topluluk, yönü olmayan bir kalabalıktır.

    Kısaca söyleyeyim: Yasasız toplumsallık, tanımsızlıktır. Tanımsızlık da zamanla çürür, dağılır, yok olur.

    Nomos olmadan toplum, toplum olmaktan çıkar

     
    (Bkz: namus)
  4. varolmanın dayanılmaz hafifliği

    Kendi kendini var edeni yok etmeye kimsenin gücü yetmez

     
  5. kerameti kendinden

    Narsizmin başlıca semptomudur bu, kendine tapmaktan temel alır