Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
testosteronnBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
bozuk olmayan çalar saatler için geçerli kaide
https://pngpress.com/wp-content/uploads/2020/07/uploads_alarm_clock_alarm_clock_PNG57.png
ihale gelirlerinin yüzde kaçı gizli ortaklıkla direkt isviçre bankalarına aktarılıyordur acaba diye düşündüren hadise.
ücretli geçiş sayısı garantili otoyol ve köprü gelirlerinin mesela yüzde kaçı gizli ortaklıkla isviçreye gidiyor
hasta garantili şehir hastanelerinin mesela yüzde kaçı gizli ortaklıklarla isviçreye aktarılıyordur
bazen en az yüzde elli diyenler falan çıkıyor, oha diyorum kendi kendime insanlar ne kadar da kötü niyetli, yöneticilerimize ne kadar da kötü gözle bakıyorlar.
bence en fazla yüzde on ile yirmi arasıdır, sonuçta sürümden kaznıyorlar.yatırımcıyı küstürmemek lazım, ticari sürdürülebilirlik bunu gerektirir.
türkiyede ilk psikiyatri merkezini kuran psikiyatr doktor.umut kesilen birçok hastayı normalleştiren başarılı bir doktormuş.
umarım delirmeye başladığımız için değil de tv sektörünün psikoloji temelli yapımlarda para olduğunu düşünmesinden dolayı adını duymaya başlamışızdır.
şahsen delirmeye başladığımızı düşünüyorum.halkın ne şekilde kendini tedavi ettirmesi gerektiğini öğrenmesi veya hangi noktadan sonra klinik vaka olduğumuzu anlamamıza rehberlik etmek için bir nevi kamu spotu gibi yapımları servis ediyorlar.
Son zamanlarda en çok izlenen kanallarda peş peşe türemeye başlayan dizilerdir.
Medya aracılığıyla algı şekillendirme operasyonu olabilecekleri konusunda şüphe uyandırıyorlar.
Kırmızı oda ve masumlar apartmanı ciddi yapımlar ve tv izleyicisinin dikkatini çekmeyi rahatlıkla başaracak kalitedeler.peşpeşe çıkmaları tesadüf olamaz.
Umarım osuruktan nem kapıyorumdur da bu diziler toplum psikolojimiz bozuk olduğu için psikiyatrik desteğe başvurmamız gerektiği mesajını vermiyordur.
Eğer öyleyse durum gerçekten çok ciddi,gerçekten.
Şuradaki vahşi insanlar
Şuradaki şuursuz insanlar
Peygamber ilan edilmesine ramak kalan bebe
Annesini döven kız
Gibi videolar toplumun psikolojinin nasıl olduğunu gösteriyordur belki
1. | semraa-91 | |
2. | alonestyle |
Takip edilen yazar yok. |
Bir topluluğun millet olup olmadığını sorgulamak, modern anlamda ulus kavramını anlamamaktır. Milletler, tarih boyunca birbirlerinden etkilenmiş, karışmış, birlikte var olmuştur. Türkler de tarih boyunca Farslardan, Araplardan, Kürtlerden etkilenmiştir; bu durum Türklerin millet olma özelliğini sorgulatmaz, aksine onların tarihsel zenginliğini gösterir. Aynı şekilde Kürtlerin, bulundukları coğrafyada çeşitli kültürlerle etkileşim içinde olması, onların millet olma hakkını elinden almaz.
Fransız Devrimi'nin "kardeşlik" anlayışı bize önemli bir ders verir: Bir milletin gücü, parçalarını bir arada tutan dayanışmadan gelir. Türklerle Kürtler arasında bin yıllara dayanan ortak bir tarih, kültür ve mücadele vardır. Bu topraklar, Türklerin ve Kürtlerin omuz omuza savaştığı; aynı toprağa can verdiği bir vatan olmuştur. Kürtlerin kimliğini inkâr etmek, aslında bu ortak tarihe ihanet etmektir. Kardeşliği reddetmek, sadece yabancıların ekmeğine yağ sürer.
Evet, dış güçlerin bu coğrafyada oynadığı oyunlar aşikârdır. Ancak bu oyunları bozmanın yolu, halkları birbirine düşman etmek değil; tam tersine, ortak bir gelecek inşa etmektir. Kürtleri "yok" saymak, onları yabancı ideolojilere daha da yakınlaştırır. Bölgenin huzuru, Türklerin ve Kürtlerin eşit birer yurttaş olarak, aynı çatı altında, ortak bir vatan için çalışmasından geçer.
Bir milletin varlığı, inşa ettiği taş yapılarla değil, inşa ettiği insanlarla ölçülür. Kürtler, bu coğrafyada binlerce yıldır var olmuş bir halktır ve bu halkı yok saymaya çalışan her ideoloji, bölgenin huzurunu dinamitlemekten başka bir işe yaramaz. Türkler ve Kürtler, kaderlerini ortak yazmıştır; bu ortaklık, bir milletin yükselişi için düşmanlık değil kardeşlik gerektirir. Bir ulusun büyüklüğü, kimseyi küçültmeden bir arada yaşama iradesinde saklıdır
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |