Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Göreme açık hava müzesi

paylaş araştır

 

  1. Kapadokya'da en çok etkilendiğim yer, hiç şüphesiz Göreme Açık Hava Müzesi oldu. Balonların süzüldüğü vadiler, taşların arasına saklanmış tüneller ve yeraltı şehirleri de büyüleyiciydi ama Göreme'deki kilise ve şapellerde gördüğüm resimler, sanki başka bir dünyaya açılan kapılar gibiydi.

    Göreme Açık Hava Müzesi'ne girerken buranın sıradan bir tarihi alan olmadığını hemen anlıyorsunuz. İçeri adım attığımda, kayalara oyulmuş ibadethanelerin ihtişamı karşısında bir an duraksadım. Her biri yüzyıllar boyunca burada yaşamış insanların izlerini taşıyor, ve bu izler yalnızca taşların arasına değil, duvarlardaki resimlere de kazınmış.

    İlk Adım: Taşın İçindeki Kutsal Alan

    Gezime Aziz Basil Şapeli ile başladım. Bu küçük ama etkileyici mekanın duvarlarına dikkatlice bakınca, Hristiyanlığın henüz gizli bir inanç olduğu zamanların izlerini görmek mümkündü. Sade çizgilerle tasvir edilmiş aziz figürleri, o dönemin sanatı hakkında çok şey anlatıyordu. Ama beni asıl büyüleyen yer Karanlık Kilise oldu.

    Adını içeriye giren ışığın azlığından alan bu kilise, belki de Kapadokya'daki en etkileyici fresklere sahip yerlerden biri. İçeri adım attığımda, duvarlarda parlayan renkler beni adeta bir zaman yolculuğuna çıkardı. Hz. İsa'nın hayatını anlatan sahneler, yüzyıllar önce burada ibadet eden insanların inancını, umutlarını ve korkularını taşıyordu.

    Fresklerde gözüme ilk çarpan sahne, Son Akşam Yemeği oldu. Buradaki tasvir, Leonardo da Vinci'nin ünlü eserinden çok daha eskiydi ve kendine has bir mistisizme sahipti. Aziz Petrus'un ve diğer havarilerin yüz ifadeleri, sanki bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Yanlarında bir zamanlar dua eden keşişleri, bu taş duvarların arasında yaşamış insanları düşündüm.

    İktidar mı, İnanç mı?

    Bu kiliseleri yapanların, burada dua edenlerin asıl amacı neydi? Bir yanda Roma zulmünden kaçan ilk Hristiyanların saf inancı, diğer yanda Bizans'ın din ile şekillendirdiği bir otorite düzeni... Burası, sadece bir ibadet mekanı mıydı, yoksa zamanla bir güç merkezi mi olmuştu?

    Kapadokya'daki Hristiyanlık, başlangıçta zulümden kaçanların sığındığı bir inanç hareketiydi. Ancak Roma İmparatorluğu Hristiyanlığı resmen kabul ettikten sonra, bu inanç bir kurtuluş hikayesinden çok bir sistemin parçasına dönüşmeye başladı. Duvarlardaki freskler de sadece maneviyatı değil, aynı zamanda Bizans'ın din ile otoriteyi nasıl şekillendirdiğini gösteriyordu.

    Örneğin, fresklerde Hz. İsa tasvirleri büyük ve ihtişamlıydı, otorite vurgusu güçlüydü. İlk dönemlerde yeraltında saklanan bu inanç, artık imparatorluk destekli bir düzenin parçası olmuştu. Acaba bu keşişler, gerçekten hakikati mi arıyordu, yoksa dinin gücüyle bir otorite mi inşa ediyorlardı?

    Sessizlik ve Sonsuzluk

    Gün batarken Göreme'yi son bir kez izledim. Şapellerdeki freskler, oyulmuş taşlar ve dar tüneller, hepsi burasının bir zamanlar yaşayan bir dünya olduğunu hatırlatıyordu. Burası sadece bir müze değil, bir inanç hikayesinin taşlara kazındığı bir anıt.

    Göreme'den ayrılırken kafamda tek bir soru vardı: Bu taşların arasına kazınmış insanlar, gerçekten sonsuzluğu mu arıyordu, yoksa sadece yaşamak için bir neden mi bulmaya çalışıyordu?

     
  2. Çok uzun entry'e sahip müze tanıtım başlığı.

    (Yazarın İç Sesi: Şu an ruhum okumaya hiç müsait değil, münasip olduğumda okuma eylemi yapılacak.)

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.