Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

sofestai

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

2,366 entry 149 konu hiç puanı yok
13.04.2018 09:48 son işlem tarihi takip etme takip et

içinden gelmemek

sözlüğün teknik yetersizliklerini, ilkel şartlarını gördükçe yazma konusunda oluşan hissiyat.

gerçekten bu kadar eski ve köklü bir internet sitesine yakışmayan bir yazılım bu.

böyle giderse de birkaç kişinin emekli kahvesi gibi takıldığı yerden öteye gitmez.

bir dost uyarısı olarak dikkati alınması için yazdım bunları. umarım olumsuz karşılanmaz.

iki günde yazma hevesim uçtu gitti maalesef.

13.04.2018 09:48
  1. genç göstermek

    Benjamin button olarak tanımlanan kişilere özgü özellik.

     
  2. şiddet eğilimini oruca bağlayan kişi

    ahlaksızlığına ibadeti örtü yapmak isteyen kişidir.

    ibadetler biraz da kişinin insani yönlerini açığa çıkarmayı hedefler. eğer aksi tesir gösterip hayvanileştiriyorsa yapılan bir yanlışlık vardır. bu durumda tutmamak daha evla olabilir.

     
  3. tartılara küsmek

    insan değil de tartının küslüğüdür o.

    "biraz az ye de hizmetçi tut vicdansız" diyen tartının isyanının neticesidir.

     
  4. hazır çorbayı ev yapımı gibi hazırlama

    madem yapabiliyor hazır çorbayı hiç almayıp direkt ev yapımı hazırlasın önerisini akla getiren durum. böylece gereksiz yere kimyasal katkı maddesi alımı da olmaz.

     
  5. kelle paça çorbası

    en güzelini annem yapar. ancak nedense babamla anılarımızın daha çok olduğu bir çorba çeşitidir bu.

    orta-lise dönemlerinde eğer çarşıda işim varsa öğleyin iş molasında babamla buluştuğumuz olurdu. babam şehrin tüm lezzet duraklarını ezbere bilirdi. onun çalışanlarının artık birer dostu olduğu müdavimi olduğu lokantalar vardı. buluşmalarımızla mümkünü yok bişey ısmarlamadan, yedirmeden beni göndermezdi.

    işte o dönemler sürekli gittiğimiz esnaf lokantası tarzında bir çorbacısı vardı. kelle paçası meşhur olduğu için genelde onu söylerdi babam. hem kelle paça ikimizin de sevdiği bir çorbaydı. ancak ben çok pimpirikliydim. daha kaşığı elime alır almaz bana gelen çorbadaki etlerin hayvanın hangi parçasına ait olduğunu düşünmekten yemeye fırsat bulamazdım. ikide bir; baba bu ne? baba bu solucana benziyor sakın ha!, ay şu göz olmasın! demekten adamı da bunaltırdım. o benim huyumu bildiğinden olsa gerek istifini hiç bozmadan çorbasını içer, arada bir benim sözlerime ha, yok canım diye cevap vermeyle yetinirdi.

    kısaca ben bu çorbayı dışarda içemem. annem dışında kimsenin yaptığını yiyebileceğimi de sanmıyorum. hayal dünyası bazen insanın önüne böyle engeller koyuyor maalesef.