Türkiye'nin memur portalı

Halk Ozanı aşık yazar çaylaki'nin bağlamasının gönül tellerine vurarak dile getirdikleridir. Bakalım ne demiş yazar çaylaki

Sözlüğe soğudum yeni yazarım

Bir gruba katamadım ben beni

Çaylak idim konu başlık dolaştım

yönetime satamadım ben beni

puanın ödülün kandım rengine

Ne yaptıysam tutamadım ben beni

Entry başlıkla çıktım engine

Bu hırsımdan atamadım ben beni.

gelen tepkiler üzerine halk ozanı yazar çaylaki sarılır bir daha bağlamasına:

eserimde itham yoktur kimseye

sözlerimle eleştirdim ben beni

hala alınıyorsan sen üstüne

köprüden mi atayım hey ben beni

ara ara bazı futbolcuların yaşadığı kronik bir sakatlık gibi sözlüğü etkisi altına alan ve büyük ihtimal balkanlardan ithal olduğunu düşündüğüm soğuk havanın etkisiyle gerçekleşendir. sözlüğü ve geleceğini önemseyen bazı yazarların kendilerine uzatılan 'bir tek zeytin dalı' ile bile sözlüğe sadece ısınmayı geçelim, sözlük aşkına yanıp tutuşmalarına karşı bazı yazarların tonlarca odun kömürle bile hala parmak uçlarını bile ısıtamamalarıdır. bazen burada petrol arandığını bile düşünmekteyim. hani odun kömürün kalorisi düşük, biz sözlüğe benzin verip yakacağız mı denmek isteniyor?

sözlükte entrylere limon sıkmak kadar tehlikeli olmayan davranıştır. hatta limona önce bir tutam tuz katın, büyükçe bir bardağa alın. üzerine yavaş yavaş maden suyunu ilave edin, burada büyük bardağın önemi belli olmaktadır çünkü bardak küçük olursa taşabilir. artık içebilirsiniz. faydalı mı zararlı mı bilemem ancak mideyi rahatlattığına kefilim.

Amerikalı bir mühendis olan Edward murphy'in olumsuz sonuçlanan işlerde hataya sebep olan temel etmenleri teker teker incelemesi sonucunda tespit ettiği deyişleridir. bu sonuca ilk defa, jet pilotuna bağlanması gereken 16 tane hayati sensörün 'hepsinin' yanlış bağlandığına şahit olunca ulaştığına dair rivayetler vardır. aslında olayın iç yüzünde meseleye pesimist bir bakış açısıyla yaklaşmak da vardır denilebilir.

bir işte ters gidecek bir şey varsa muhakkak ters gider der, murphy. ya da, yan yana bulunduğunuz iki banka sırasından yavaş ilerleyen muhakkak sizinkidir, der. halıya ekmeğin reçelli tarafı düşer, der. ve evet gerçekten de öyledir.

hepimizin başından geçen ama aslında fark etmediğimiz garipliklerdir. mesela, yazarların ilginç tespitleri konusunda da bahsedildiği gibi 'yanlış aradığımız bir numara asla meşgul çalmaz!'.

ancak murphy yasaları akla sadece yaşandığı anda gelir. yani, işler yolunda giderken (ya da biz öyle zannederken) farkında olmayız. mesela arkadaşınızı, ailenizi veya herhangi bir sevdiğiniz aramak istersiniz, biraz sonra ararım dersiniz ve bu biraz süre bitmeden o kişi sizi arar. lan, aslında ben seni arayacaktım demek istersiniz ancak karşı tarafın 'tabi canım' diyeceğini veya demese bile en azından içinden geçireceğini bildiğiniz için diyemez, boğazınıza tıkarsınız. ya da anahtarı evde unutup da eve döndüğünüz bir günde evde kimse olmadığına hepiniz şahit olmuşsunuzdur. öğrenciyken çalışkan birinin yanında sınava gireceğiniz zaman öğretmeniniz size yavrum sen şuraya geç demiştir.

bu da benden olsun: çok düşünüp hayalini kurduğunuz, tam beni ifade edecek bu diye belirlediğiniz ve girilecek entryleri bile tasarladığınız başlık başka bir yazar tarafından açılmıştır. benim için örnek: murphy yasaları.