Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
kabareBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
ukrayna-rusya savaşı bütün yıkıcılığıyla sürerken basından sadece bir kaç gün önceki odessa liman kenti ile ilgili bu haberi okuduk; "dün yabancı gazetecilere konuşan ukraynalı bir diplomat, türkiye'nin bazı rus savaş gemilerinin boğazlarından karadeniz'e geçişini engellediğini ve böylece ukrayna'nın rus saldırılarına direnen kıyı kenti odessa'yı 'kurtardığını' söyledi." bu güzel bir haber;odessa kurtulmuş. buna sebep ise tüm dünyanın bildiği bir güzel antlaşma; montrö boğazlar sözleşmesi. sözleşmenin ikinci bölüm, md.8-22'de ; "savaş zamanında türkiye savaşan durumda ise ya da kendini yakın bir savaş tehdidi karşısında hissediyorsa yabancı savaş gemilerinin geçişi tamamıyla onun kararına bağlı olacaktır. kendisi savaşan taraf değilse savaşan ülkelerin savaş gemilerinin geçişi yasaklanacak, savaşmayanların savaş gemileri ise serbestçe geçebilecektir. savaş gemilerinin boğazlar?dan geçişi için türkiye?ye diplomasi yoluyla bir ön bildirimde bulunulması gerekmektedir. bu ön bildirimin normal süresi sekiz gündür. karadeniz?de kıyısı olmayan devletler için bu sürenin on beş güne çıkarılması öngörülmüştür." demektedir. yıllar öncesinden günümüze ışık tutan, yolumuzu aydınlatan güzel insanlarımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun.
içimden geçenler; "dereleri çağıl çağıl, yeşilin her tonuna bürünmüş yalancı cennet ayder'de olmak vardı.ve ayder'de vaktiyle kaldığımız malum motelde. motelin sahibi olan ve birbirinden esprili sohbetleriyle bizleri çokca güldüren o tatlı karadenizli teyzenin iftar sofrasında olmak, muhteşem muhlamasına ekmek banmak, ardından közde pişirdiği çayından yudumlamak vardı."
özlemimi depreştiren konu. demekki, en kısa zamanda, yeniden o güzel diyarları ziyaret etmek farz oldu.
ramazan, durup durup söyletiyor işte...-gülücüklü emoji-
çocukken bayram akşamı annem hemen hepimizin eline kına yakar, ellerimizi bağlardı. ellerde kah çorap kah eski tülbentler öylece uyurduk. sabaha kadar yatağa saçılan kına parçacıkları ise işin en istenmeyen fakat kaçınılmaz sonucu olurdu.ve uyanır uyanmaz hemen koşar ellerimiz yıkar, hangimizin elindeki kına daha iyi tutmuş diye yarış başlatırdık.çocukluğumun bayram sabahlarını anımsatan ancak, içerik olarak örtüşmeyip başka bir rahatsızlığı işaret eden başlık.
1. | metin_alkan | |
2. | burgulukalpler |
Takip edilen yazar yok. |
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |