Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

brugge

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

229 entry 187 konu hiç puanı yok
22.09.2023 09:26 son işlem tarihi takip etme takip et

işyerinde kulaklıkla müzik dinlemek

Yorumlara bakıyorum da ne kadar çok memur ceza almalı, yapan ceza almalı diyenler ya da ona meyletmeye çalışanlar var. bu şekilde düşünenler acaba aynı tepkiyi işverenlerine de diyebiliyor mu, ya da bir işyeri sahibine diyebiliyorlar mı. onu diyemedikleri sürece de memur düşmanlığı olarak değerlendireceğim tutumdur. bir tür "Size ne?" dir.

02.05.2023 22:28
  1. dik dik bakan insanlar

    Bu dönemde çoğalan insan çeşidi. Ama bir otobüs durağında beklersiniz, ama bir markete girersiniz, çıkarsınız, arabanıza biner işe gidersiniz, sokağın bir yerinde birileri dikilmiş uzun süreler sizi gözlüyordur. Bir bakarsınız gözleri sizdedir, bir süre sonra tekrar bakarsınız hala gözleri sizdedir. Derdi nedir bilmiyorum, ama bu tür işi gücü olmayan ipsiz, sapsız, insanlar çoğaldı.

    Önceleri köylere göreve giderdim, hadi bir nebze oradaki insanları anlıyorum, köye pek yabancı gelmez, gelene bakarlar, ilgilenirler, merhaba derler. Ama konuda bahsettiklerim farklı. Belki yoksulluk, belki işsizlikle oluşan kendini karşıdakiyle karşılaştırma, süzme, kendi kendine birilerini kendinden alt tabakada görmeye çalışarak moral arama arayışı. Çok da işin içinden çıkamadım aslında...

     
  2. paraerkil

    Günümüz ailesinin doğal şeklidir. evlilik çıtanın yüksek olduğu bir ilişki tipidir. Öyle dinidir, emridir falan kalmamıştır bu işin. Evin, araban, düzenli gelirin, belli bir vaktinin olması, bir işinin olmasının şanslılık sayıldığı bu günlerde az şey değildir.

    Evlilik çoğu halde üstsoydan destek görülerek yapılan bir takım ekonomik faaliyetler silsilesi içerdiği için üst soyun eşler üzerindeki ağırlığından tutun, ya da günümüz evlilikleri aşk evlilikleri olmayıp sistem evliliği niteliği taşıdığından, en ufak tartışmada eşlerden birinin fazla olan gelirinin her an koz olarak kullanılabileceği halini de düşünürsek doğal paraerkil bir oluşum olma riski her an vardır.

     
  3. hER AYIN 15-20'Sİ ARASI TARTIŞMA YAŞANAN EVLER

    Sevgiliyken dışarıda "-Aaşkımmm...hesabı ben ödeyeyim.

    -bebeğim olmaz ben ödeyeyim...

    -hayır hayatta olmaz ben ödeyeyim cnm... bir dahakini ben öderim" türünden olan tartışmanın evlenip aynı evde yaşadıktan sonra farklı bir yöne evrildiği evlerdir..

     
  4. evli insanlarn bekarla sakın evlemeyin demesi

    Evlenenleri Evliliğe götüren kendine has nedenleri hesaba katmayıp, evliliğin genel sonuçlarına kitlesel olarak aynıymış gibi bakanların uydurduğu anlayış.

    Toplumda kendi koşullarında tanışıp sevip evlenen kesimde bu söylemin olma ihtimali daha azdır kanımca. Topluma bakalım çoğunlukla ya erken yaşta ailesi olayı bağlamış ya da meslek sahibi olunmuş çevre olmamış birileri tanıştırmıştır. bunlarda da kişisel uyumdan çok, evlenirse düzelir uyum sağlanır tipinde evlilikler olduğundan ana baba evindeki konforu hizmeti bulamama, birlikte yaşamanın zorlukları ve önceki konfordan uzaklaşma kaosu bir arada yaşanmaktadır. Bildiğim şudur ki,hiç kimse sevmediği birinin nazını aynı evde de yaşasa çekmez, katlanamaz. bu ikinci tip evliliklerde çoğu zaman bu baştaki olması gereken sevgi ve uyum ilerlememiş ve daha çok emekleme aylarında olduğu için, bir an evvel evlenmek derdinden çiftlerin birbirini iyi tanımadığı tartışmasız bir gerçektir.

    şu evlenme diyenlerde de bu işin mutluluk kısmı tatlı ve hafif fakat görev ve sorumluluklar kısmı mutluluğuna nazaran daha ağır geldiği için bu evlenmeme söylemi yaygındır.

     
  5. sevmenin imkansızlığı

    Sevme duygusunu o kadar yüksek bir yere yerleştirip, ona kriterler standartlar ekleyip, hatta onun önüne yasaklar duvarlar örüp ona ulaşma imkanının neredeyse yitirilmesi halidir. birinden nefret etmek, asabiyet, trafikte arabadan inmek mesela ne kadar alçakta ve ani aksiyon getiren hemen olup bitiveren şeylerdir toplumumuzda.

    Bir de sevmeye bakalım... Toplumsal çekinceden dolayı, birileri ne der diye sevgilisine sarılamayan kadınlar vardır toplumumuzda...sevgilidir sarılamaz, nişanlıdır sarılamaz, nişanlısı askerden döner bir tabut içinde, gider ona sarılır. Savaşmak, asabiyet, kaosun önü hep açık, ama sevmenin önü duvarlarla örülü...

    Şairler, yazarlar seven hiç mutlu olur mu der. Bir sevip mutsuz olsak belki o aşamaya geliriz, ama öncesinde bir aşama var...Sevmeyi öğrenmek...Şu nefreti, şiddeti bir kenara bırakmak. O boğaza karşı şiir yazanlar da mutsuzlardır belki ancak şöyle bir sevdikten sonra, bir de sevemeden boş mutsuzluğu denemeliler belki de...