Türkiye'nin memur portalı

Neydi o söz sevdiğini serbest mi bırakınca, dönecekse senindi filan. Onun gibi bir şeydir bu da. Aslında bizim gibi aşkın sevme sevilme kısmını az, acısını çok daha fazla yaşamayı yeğleyen toplumlarda yarayı saran, iyi de bir yama olmuş bir söz. Mutlu olmak istiyoruz, ama karşımızdaki bizde ya da bizim olduğumuz yerde olmuyor, bazen sadece hoşlanıyorken durumu abartı noktasına getiriyoruz, bizdeki duygusal yoğunluk karşımızdakinde iyi ihtimalle o kadarı kadar olmuyor, gerçekçi yaklaşımla da hiç olmuyor, kendi kendimize gelin güvey oluyoruz, niye?, acıyı seviyoruz ya, ondan...

Mesele zamana bırakmak değil, mekanı değiştirmektir. Madem orada var etmiyorlar seni, kendi kendine yeniden doğacağın yaşıyormuşum diyeceğin bir yerlere gitmendir, bunun cevabı... Hayat bir tek orada değil, başka yerde, bambaşka yerlerde, bambaşka kişiler var, sen de oralarda bambaşka birisi olabilirsin..

Hayatın önemli dönüm noktalarından birinde karşılaştığı durumun, hayalinde tasarlanan koşullardan farklı olması halini ifade eden cümle. Hazırlığı yapan, tasarlayan kişi için kırıcı olabiliyor. Çünkü o sevilmeyen memnun kalınmayan koşulda bile bir emek var neticede. Ama ne yapalım, herkes başka bir şeyi seviyor, hayal ediyor, kimi serin sularda dalgıç kıyafetiyle, kimi uçaklardan çıkan dumandan harflerle, kimisi de basit bir çikolata buketiyle... bu değil deyip karşıdakini mutsuz etmemek, anlayışlı olmak lazım. Belki de basbayağı odur, fazlası da yaşanamayacaktır, belki yarın da olmayacak birimiz ölecektir, niye bu eziyettir..

insani hal, hep fazlasını isteme, kendindekini görememe. Hep komşunun bahçesindeki eriklerin daha iri görünmesi halidir. mesela kimi evlenirse mutlu olacağını düşünür, evliler de çocuk yaparsa, çocuğu olanlar da onlara iyi bir gelecek ve yaşam sunabilirse, bu yolları uzattıkça ya da en yüksek dağların zirvelerine konumlandırdıkça da mutsuz oluruz. Hedeflerin olması iyidir, ancak başarılabilirlik planları olması aralarda kutlamalar vb motivasyonlar da olmalıdır. Nerde ne yapacağımızı bilememe yolunu kaybetme, yolundan olma halidir mutsuz eden...

Aslında bu kirli alanı hiç sevmiyoruz, ama toplumdan ve onun günlük yaşam standardından kırpa kırpa ayakta kalan bir platform olduğu için, en apolitiğim diyen kişiler dahil (örnek ilköğrenim öğrencisi) siyaset yapar oldular. Çünkü çıkıyor televizyona diyor kitap alamıyorum, test çözemiyorum, kış geldi mont alamıyorum... Siyasetin Sevilmekten çok toplumun hayatını yaralayan kararlar alınarak kendini idame ettirmesinden..Çiftçinin ithalat politikalarıyla, sanatçının saat yasaklarıyla, beyaz yakalının mülakat sistemiyle, esnafın büyük mağazalar ve saat yasaklarıyla, işçinin asgari ücretle ve bu alanlarda alınan kararların hepsinden yaşam kalitesinden kayıpları var. Saymadığım toplumsal sınıf kaldıysa affola...

Önceden uyuldu mu ki şimdi uyulsun, seçim dönemi gaz almaktan öte başka bir derdi olmayan açıklamalar. Önceki kararlarda ceza alan ev sahibi mi olmuş, olduysa ne kadar ceza ödemiş, iki bin lira falan öder kurtulur, bir işe yaramaz. Gelinim oturacak diyerek evi başkasına kiraya verenler, bekara ev vermem diyenlerin ödediği ceza bu... Satın alınabilir vaatler... 2 yıl Kiraya vermekten men edeceksin ki anca onların anlayacağı sopa bu... Paraları o kadar değerliyse acıtmak gerekiyor, yıkımları diğerlerinden daha fazla olur bu tiplerin. Ama yapmazlar çünkü yönetim ev sahibinden kira vergisi alıyor, acıtmayacaklardır. Yine üst tabaka hep korunan...