İran, büyük bir uçurumun kenarında. Din devleti kurma yolunda attığı adımlar, çok derin sosyal ve siyasi çatlaklar oluşturmuş olmalı. şu bir gerçek ki, internet ve küreselleşme çağında kimlik edinmek için artık dine ya da milli değerlere sıkı sıkıya bağlı olmak gerekmiyor. Toplumsal kimlik, geçmişin gerekliliğinden çok, bugün için gereksiz ve hatta bazen yük haline gelmiş durumda. İran devletinin, halkıyla barışması ve sulh olması gerek. Aksi takdirde, Farisi halkın ateşi devleti yakacak, buna engel olmak giderek zorlaşacak.
Ve ne yazık ki, bu ateşe odun atacak olanlardan birinin de bizim devletimiz olma ihtimali yüksek. Irak yanarken birkaç çalı çırpı atmıştık, Suriye'de ateşi harlayanlardan olduk. Peki, ya İran'da? İşte orada, ateşi yalnızca harlamayı değil, gerekirse direkt petrol boru hattı bağlayarak ateşi körüklemeyi de düşünebiliriz.
Eski dünya değişiyor ve kadim devletler, toplumsal yapılar değişime ayak uydurmaya çalışacak. Bu değişim süreci içinde İran, kendi tarihi değerlerini ve kültürünü koruyabileceğini umuyorum. Yoksa, Musul?da, Bağdat?ta, Şam?da yaşananların benzerleri İran?ın başına gelebilir. Umarım böyle bir şey yaşanmaz.
bir gün bu coğrafyayı görmek çok istiyorum. Şiraz?ı, İsfahan?ı, Kum?u, Nişabur?u, Horasan?ı, Alamut Kalesi?ni ve daha adını bile bilmediğim onlarca tarihi yerini, özellikle bilimde sanatta edebiyatta felsefede dinde adı geçen o entellektüellerin mezarlarını gezmeyi hayal ediyorum. İran, hayallerimi süsleyen bir ülke; ama bunu sadece haftalık bir geziyle değil, birkaç aylık bir seyahatle keşfetmek gerek. Nasip meselesi, umarım bir gün bu toprakları görebiliriz