Kendi ayakları üstünde durmayı bilen, kendine güvenen, sabah yüzünü yıkarken aynaya baktığında kendi ile barışık bir ben görüyorum diyen, çalışkan, üretken kişinin günü otomatikman güzel geçer.

Ellerinde tanrı ve inanç dışında hiç birşey olmayan Ortadoğu ve Afrika insanının günü neden kötü geciyor acaba? Bence harekete gecmeyip sadece sukrettikleri için .

Şükür ve sadaka kültürü kapitalist sistemin , sömürünün, eziyetin anahtarıdır .insanları bir parça ekmeğe muhtaç bırakırsanız,bir parça ekmek verince size sukretmeye başlar .

Tüm dünya insanlari olarak refah isteniyorsa önce sadaka ve şükür terk edilmeli

Dünün hocaefendisi bugünün teröristi

O 15 günlük süre güncel yönetmelikte 10 güne düşmüş durumda.

Öğretmenler de yazılı haftalarında, yazılı okuma robotuna dönüşür, bir an evvel okuyayım da bitsin diye. Zaten ben bekletmeyi sevmem, her zaman hızlı okurum. Branşım da buna müsait.

Öğrenciler için yazılıyı olmak zor, öğretmenler için yazılanları okumak. Verdiğini alabildiğin kağıtları görmek memnuniyet verici, bomboş kağıtlar ise üzüntü kaynağı.

Kişi kendini haklı çıkarmak için, yaptığını yanlış ya da doğru, artık onun için faretmez, öyle bir hararetli savunma içersine düşer ki, değmeye edebiyatçı yanında sönük kalır. Madem bu kadar hikaye yazmayı beceriyordun, neden buralarda harcandın? Hikayeci, Kendi anlattığına kendi inandığı için, herkesi de inandırdığını zanneder ancak insanların bu laf kalabalıklarına karnı da gözü de toktur. O sebeple Hikayeyi anlatmak kolaydır da inandırmak o kadar da kolay değildir.

Sadece cansızlar için değil, canlı olup da dilini kullanmak istemeyen, hakkını savunma becerisine sahip olamayan, konuşması gereken yerde konuşamayan, cansız eşya numarası yapan kişiler için de söylenir.

Gözünün üstünde de kaş var demektir. Hatta o kaşın üstünde de bir ben vardır. Benin üstünde de yara izi vardır. Bu böyle uzar gider. Bulmak isteyince, var oğlu vardır.

Memleketim olan sinop'ta deniz kenarında olmak, bir de bu mevsimde boyamak için deniz taşı ve deniz kabuğu toplamak isterdim. Hep yazın gidebiliyorum, belki farklı mevsimlerde farklı taşlar deniz kenarına vuruyordur, görmek isterdim. Taşlar farklı olmasa bile, denizin kokusu da yeter. yalnız bizim oranın denizi hiç de öyle sessiz değildir, dalgalıdır, dalgalarla dans ederek deniz kenarından birşeyler toplamaya çalışmak da ekstra eğlencelidir.

O zaman zaten başlangıçta iyilik yapmış olmuyor, zira iyilik karşılık gözetmeksizin yapıldığında, iyilik olarak adlandırılır. O kişiyi kendi iyiliği için kullanmış, kötü emellerine alet etmiş, duyguları ile oynamış oluyor. Yok mu böyle art niyetli insanlar, var, baştan sezilse de, senden gelecek hayır allahtan gelse diyip, bu kişinin elinde oyuncak olunmasa daha iyi de işte bu tarz kişiler çoğunlukla karda yürür, izini belli etmez. Genelde en son durum fark edilince maskeleri düşer.

angara