Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

En Beğenilen Entryler

  1. alacahöyük

    alacahöyük ve benzeri, bulunabilmiş ya da bulunamamış; baraj altında kalmış ya da kalmamış yerleşim yerlerinden elde edilen bulgulara göre; ( bulamadıklarına göre tahmin ediyordurlar )

    o dönemin insanları sur gibi, duvar gibi, hisar gibi bent gibi her ne ise düşmana karşı koruma amaçlı yapılar inşa etmeyi düşünmemişlermiş.

    daha doğrusu şimdilik elde edilen bulgular o yöndeymiş.

    belki biraz daha kurcalayıp yeni şeyler bulup biz yanılmışız aslında kıran kırana savaşıyorlarmış ama kendilerini savunmak için atıyorum hendekler kazmış içini suyla doldurmuşlar ya da surları da kerpiçtenmiş yok olmuş gitmiş ama uzaydan biz izlerini toprak üzerinde bulduk vs. de diyebilirler.

    evlerine kapı ya da pencere açmayı düşünmemişler.

    demek ki bütün hayatları aslında evin dışında geçtiği için aydınlık bir ev gereksinimi duymamışlar.

    belli ki evlerini büyük oranda beslenmek ve uyumak için kullanıyorlardı.

    ya da güvenli avluları işlerini yeteri kadar görüyordu.

    evlerine damdaki bir açıklıktan merdiven benzeri şeylerle iniyorlarmış.

    evin içinde ocakları varmış ateş yakıyorlarmış.

    baca olarak girdikleri deliği kullanıyorlarmış.

    niyeyse biz burada boğulur gideriz dememişler.

    büyük ihtimal evlerde pencere yoktu ama çeşitli havalandırma delikleri vardı.

    belki savaşma endişeleri yoktu da sadece yabani hayvanlardan korunma hedefleri vardı.

    evlerini onlarca yıl boyunca kat kat sıvadıkları belirlenmiş.

    temiz görünmesi için sık sık alçı benzeri bir maddeyle boyayıp sıvıyorlarmış.

    Hatta üzerine yanardağ resimleri , hayvan resimleri vs. de çizmişlermiş.

    şimdi düşünülecek olursa;

    ekmek elden su gölden bir hayatta

    yoksunluk kışkırtması kökenli savaşların oluşması ihtimali ne kadar düşük.

    bende ot var sende de var, bende et var sende de var, bende meyve var sende de var, bende buğday var sende de var.

    toprağa sığmadın mı ?

    az daha öteye git ...

    hava atmak isteyenler en fazla en büyük pençe ya da dişi boynuna en görkemli tüyü kafasına takıyormuş.

    topraktan değişik bir şeyler bulup delik açıp kolye yapıyormuş.

    yine de tarihte bilinen ilk savaşın habil ile kabil ( Ya da kayin ) arasında olduğu baz alınırsa...

    maraz- çıngar çıkarmaya teşne bir canlı türü olduğumuzu da kabul etmemiz gerekiyor.

  2. kendi hakkına girmek

    kişinin kendisine haksızlık etmesi.

    özgür iradesine ket vurması.

    tercihlerini başkalarının tercihlerinin arkasına koyması.

    seçimler yaparken gönlü hariç her türlü kritere başvurması.

  3. mehmet ataş

    Yazdığı Anafor kitabını severek okumuştum. Sürekli yok efendim new york, londra, los anglesda geçen polisiye hikayelerden sıkıldıysanız ülkemizin kayseri ilçesinde geçen bu kitabı severek okuyacağınızı düşünüyorum.

  4. hattuşaş

    Kral Hattuşili'nin ismi aslında krallığın adından geliyormuş.

    Yani:

    Hattuşaşlı adam.

    alınan bu ekle bu isim çok ilginç sanki gürcüce bir isim ya da ek almış gibi. Aslında gürcü dilinde şvili eki "evladı" anlamına geliyor ama zaten hitit dilinin tam olarak yaşayan dillerden hangileriyle bağlantılı olduğu açıkça ortaya koyulmuştur.

    Aslında bazı araştırmacılar hitit dili ile çerkez dili arasında güçlü bağlantılar tespit etmişmiş.

    Bu konuda çerkez asıllı çorum'da yaşayan Mehmet Arslan ( afeşij Mehmet ) benzerliklerle ilgili araştırmalar yapmış.

    Hitit dili ile çerkez dili arasında büyük benzerlikler tespit etmiş. önemli ölçüde bir dil alışverişinden ya da köken birliği olasılığından bahsetmiş.

    bianet.org/haber/hititlerle-cerkezler-arasinda-dil-benzerligi-27528

    bu konuda kayda değer önemli açıklamalarda bulunmuş.

  5. Hz.Süleyman'a Ait Eşsiz Amulet

    Hz. Süleyman'a ait deyince bizzat ona ait bir muska olduğunu zannettim.

    Acaba Hadrianapolis'te ne işi olabilir diye merak ettim.

    madalyon sapasağlam duruyor ve milattan sonra 5. yüzyıla tarihlenmiş.

    yanlış anlamadıysam bölgenin askeri üs olmasıyla ilişkilendirilmiş ve oradaki askerlerin üzerinde taşıdığı bir materyalmiş.

  6. Hz.Süleyman'a Ait Eşsiz Amulet

    Hadrianopolis Antik Kenti'nde Hz. Süleyman'a Ait Eşsiz Amulet Keşfedilmesidir.

    Karabük'ün Eskipazar ilçesindeki Hadrianopolis Antik Kenti'nde milattan sonra 5'inci yüzyıla ait Hz. Süleymn'ın şeytanı mızraklarken betimlendiği amulet gün yüzüne çıkarıldı. Bu eser, Anadolu arkeolojisinde daha önce bulunmayan bir örnek olarak dikkat çekiyor.

  7. Bugün olanlar

    SAçmalamalara doyulamayan bir gün. ilgilisi kim, kimin görevi, kim sorululuğunu yerine getirmemiş hiiiiç bakılmadan, iş görülsün diye iş ucundan tutana faturanın kesiliverdiği bir gün daha... dün olduğu yarın olacağı gibi :/

  8. dermessten hoşlanmayanlar başlığı

    bir üst ileti ile ilgili yazmak istedim.

    yazarlar ile ilgili açılan başlıkların neredeyse tamamı o yazar çok sevildiği ya da popüler olduğu için açılmış. Linçleme amacıyla açılan başlık yok diye biliyorum.

    eleştirel bir iki konu olabilir ama onlar da objektif yorumlar.

  9. nuh'un gemisi

    o gün her hayvandan herşeyden bir çift alınmışta bir kaç şey unutmuşlar sanırım

    insanların vicdanını almamışlar

    adabı-ı muaşereti almamışlar

    doğaya saygıyı almamışlar

    hayvanlara sevgiyi almamışlar

    aldılarsa indikrten sonra kaybolmuştur..

  10. mehmet ataş

    başarılı bulduğum bir yazar. cinayet romanlarını severim. Hani hep böyle olaylar yabancı ülkelerde olurmuş, bize uğramazmış gibi ya. işte "adalet kayıp yüzler" romanını bitirince yaşadığım yeri sorguladım. şu anda kitap yurdu'nda satışa açık görünüyor. https://www.kitapyurdu.com/kitap/adalet-kayip-yuzler/685897.html

    kitabın özetini ve incelemelerimi de yazmasam olmaz:

    Adalet: kayıp yüzler, adalet kavramının bireyler ve toplum üzerindeki etkisini, geçmişle yüzleşmenin sancılı yollarını ve vicdanın kıyısında dolaşan karakterleri odağına alan çarpıcı bir roman. roman faili meçhullerin gölgesinde büyüyen bir ülkenin yüzleşemediği yaralarına ışık tutarken kişisel adalet arayışını da toplumsal bir hesaplaşmanın parçası haline getiriyor.

    Roman boyunca her biri kendi travmasını taşıyan karakterlerle tanışıyoruz. Hepsinin geçmişinde bir eksiklik, bir kayıp ya da bir suskunluk var. Bir gazeteci, bir avukat, bir anne.. Farklı sınıflardan ve geçmişlerden gelen bu insanların yolları, bir adalet dosyası etrafında kesişiyor. Ama asıl mesele mahkemelerde değil vicdanlarda görülüyor.

    Mehmet ataş klasik bir kurgu yerine daha parçalı ve belgesel havasında bir anlatım tercih etmiş. Bu da kitabı edebi olmaktan ziyade daha "gerçek" kılıyor. Okurken sık sık "bu gerçekten yaşanmış olabilir" hissine kapıldım. Zaten romanın gücü de tam burada yatıyor. kurmaca ile gerçek arasında gidip gelen bu gri bölgede yer alıyor.

    Ayrıca yalnızca bir dava hikayesi değil. aynı zamanda hatırlamak ile unutmak arasında sıkışmış bir toplumun da portresi. Özellikle geçmişle yüzleşme meselesine ilgi duyanlar için oldukça sarsıcı bir okuma deneyimi olacağına inanıyorum. biraz daha akıcı olabilirdi tabii. puanım 10 üzerinden 7.5.