Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

nargileventolin

Bu üye Çaylak

Bu üyenin profil sayfasına git

776 entry 143 konu hiç puanı yok
20.09.2016 22:01 son işlem tarihi takip etme takip et

ismail köybaşı

koordinasyonuna ve futbol aklına kurban olduğum.

05.09.2016 22:38
  1. kendine düşman olmak

    yaygın olan bir fenomendir. sebep, köken derinlerde ve çoğul olabilir. küçük yaşta hatırlamadığımız bir olayın içselleştirilmesi sonucu oluşmuş ve daha sonra pekişmiş te olabilir. ancak kendi tarihimize küçük bir bakış foyamızı meydana sermek için yeterlidir. seçimlerimiz en çok ta sevdiğimiz insanlar ve onlara karşı olan davranışlarımız bu düşmanlığımızı ortaya koyacaktır.

    kişi, kendisine düşman olduğunda kendisini imkansızlıklarla, kayıtsızlıklarla, karşılaştırmalarla cezalandırır. bunları yapabileceği insanları bulur ve kullanır. dışarıdan hiçbir müdahale bu düğümü çözemeyecektir. çözüm için yeni bir nirengi noktası ve inanç başlangıcı gerekir. söylemesi uygulamasından çok daha kolaydır..

     
  2. ne yapmalı?

    kanımca geniş anlamda ve ciddi olarak sorulduğunda insanlık adına üzerinde durulması gereken en önemli sorudur.

    elimizdeki somut bilgi birikimiyle ne yapmalıyız dostlar? en azından daha dürüstçe sorarsak neyi denemeliyiz?

    tabi dostlar bu soru ilk etapta, canı sıkılmış şımarık bir kızın ağzını gerdirerek "yeaaa bunaldım ayberkcanla bişiler mi yapsak; ne yapsak ki" gibi kısa zamanlı bir etkinlik sorusunu çağrıştırsa da bu niyetle sorulmuyor.

    kendimize ve dünyaya dair elimizdeki bilimsel ve somut verileri göz önüne aldığımızda enerjimizi neye vermemiz gerekir? hangi eylemler denemeye değerdir?

    ek olarak bu soruyu soran içgüdünün aslında yaşama enerjisi kalmayan birine ait olduğu iddiası da ciddi ve üzerinde durulması gereken bir fikirdir. belki de kişi gerçekten sorular sormaya başladığında

    kendi doğasından kopmaya başlıyor ve eylemsizliğini meşrulaştırıyordur. kim bilir?

    yine de her şeye rağmen gözümde cazibesini yitirmeyen bir girişimdir bu.

     
  3. farkındalık

    içine düştüğümüz derin girdaptır.

    öz farkındalığı düşük insanlara her zaman özenmişimdir dostlar. çelişkili değildir öyleleri. ilkel ve doğrudandır. nerede ne yapacaklarını çok iyi bilirler. bir öküzlük bile yapsalar çok rahattırlar. öküz olduklarından asla şüphelenmezler. oysa korkularının ve inançlarının farkında olanlar sırat köprüsünün tam ortasındadırlar. bir yandan onları engelleyen bu sebeplerin üstesinden gelmek için didinirlerken bir yandan da ellerinin o inançlara değemeyecek kadar kısa olmasının acısını ve çelişkisini yaşarlar.

    kim bilir belki uzun sürede bilmek bir şeyleri değiştirecektir. ama şimdi yine ve yeniden sorduğumda ne yazık ki, bilmek bir şeyi değiştirir mi sorusuna umutsuzca değiştirmez yanıtını vereceğim.

     
  4. konuşmak

    en yakınımızda ya da uzağımızda, herhangi birisinin bizi tam olarak anlama ihtimalinin çok yüksek olmadığını düşünerek yapmamız gereken eylem. ne zaman daha rahat konuşabiliriz? benzer inançları taşıdığına inandığımız kişileri bulduğumuzda. eğer çılgın bir şüpheciyseniz, mutlakçıların yanında çok fazla lakırdı etmeyiniz dostlar..

     
  5. inanç

    sanırım bütün hayatımızı yönlendiren soyut ama etkili birimcikler. en objektif ve bilimsel görünen halimizde bile bir dogmatizm, bir inanç kırıntısı olsa gerek. bu yüzden bizde var olabilen herhangi bir bilgi ancak inanç kutucuğunun içinde yer alabilir gibime geliyor. sadede gelelim; hepimiz korkunç putperestleriz dostlar. somut olarak kanıtlanmamış inançlarımıza göre hissediyoruz, düşünüyoruz, seçiyoruz, yaşıyoruz. bu arada dostlar sanki adım adım çakma krishnamurti olma yolunda ilerlediğimi fark ettim. rahmetli de benim kadar olmasa da septik bi şahsiyetti.