Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Zehr-i LaL

Bu üye Yazar

Bu üyenin profil sayfasına git

226 entry hiç konu açmadı hiç puanı yok
26.04.2024 16:22 son işlem tarihi takip etme takip et

nasılsın

kendime karmaşığım, sana sade.

ya sen kahvem?

26.04.2024 16:22
  1. Yazmak mutsuzluktur mutlu insan yazmaz

    Konuşmak insanî bir ihtiyaç. Bu ihtiyacın tek tedarik yolu kemiksiz dili oynatarak yapılan sesli iletişim değil elbette. Ve yine elbette, kalemi kağıda dokundurarak kelimeleri anlamlı birlikler haline getirmek konuşma ihtiyacını gidermeye yönelik eylemlerden biri. Yalnız bu eylemin yakıtını, sadece mutsuzluğa indirgemek "yazma"ya haksızlıktır. Mutsuzluk, yörüngedeki değişkenlerden biri olabilir sadece ;pusula olmaktan, fazlasıyla yetersiz.

    Yazmak bir eylemden çok daha fazlasıdır; sestir, nefestir, fikir beyanıdır. Acıdan, tatlıdan, tuzludan, ekşiden; hayatın her karesinden beslenir.

    Lâl mesela, mutsuzken yazıyor, mutluyken de. Yazdıklarının içeriklerindeki duygu yoğunluğu, yüklendiği bulutlardaki nem oranına bağlı olarak farklılaşabiliyor. Kullandığı kelimeler bazen melankolikken bazen zıpırlaşıyor.

    Velhasıl, yazmak mutluluktur Lâl'e göre.

    "...Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım..." diyen Sait Faik'e selam olsun.

     
  2. argo

    Salon kadını veya erkeğinin ağzına yakıştırılmayan - ki bu vatandaşların salon çizgisinden kayıp da içlerindeki canavar zuhur edince kabanın ötesinde nasıl da kaba olabildiklerine defaatle şahidim.- yakışıksız, seviyesiz, kelimelerin celladı muamelesini gören söz sanatı. Evet, evet söz sanatı.

    Dilin, dip dalgası.

    Dilin; canlı, değişen, sınırlara muhalefet eden yapısının bir kanıtı.

    Kendine özgü, oluştuğu kelimelerin yalın anlamlarından çok uzak, caka satan anlamlar yüklenmiş, metafor kelimelerle döşenmiş, ortak paydası olan topluluk arasında oluşan efsunlu dil.

    Anlatım gücündeki zenginlik, her ne kadar edepli kelimelerden oluşmasa da, takdiri hak ediyor bence.

     
  3. boşanırken tuzluğu alan kadın

    Merak edenler için söylüyorum:

    Tuzluk; antika niteliği kazanmaya ramak kalmış, vintage niteliğinde, metaryali pirinç olan, erkeğin büyükbabasının eşinin kumasından kalma, özel tasarım muazzam bir objeymiş. Bi' de içinde yarıya kadar tuz ve tuz nemlenmesin diye birkaç pirinç tanesi varmış...

    La havle...

    Bir tuzluğun değeri ne kadar olabilir ki? her şeyi maddiyata indirgeyerek anlamlandırmaktan bi vaz mı geçsek acaba?

    Canı yanmış bir kadının o anlık sıcak öfkesiyle verdiği tepki.

    Yaşadığı büyük duygusal sarsıntıdan dolayı, herkesçe basit görünen bir metaya yüklediği anlamlar, yaşadığı hayal kırıklıkları ve kabullenemediği bir gelecek var. Yaşanan o anlamsız ama anlamlı andan sonra her şey değerini yitirecek. Arkasını döndüğü an her şey çöp olacak belki de.

    Canı yanan pek çok insan can yakmak ister. Kadının, kadınca intikamı biraz da.

    Tabii bu işin lelesi, bi' de lolosu var.

    Tamam ya, kendi adıma kabul ediyorum: mantık bazen freni patlamış kamyon gibi kaçıyor bizden.

     
  4. deli

    müstakil zihnin sahibidir.

     
  5. kadınlar işverendir

    Vaaay, vaay, vay!

    Proleter toplumda burjuvazi elementlermişiz de haberimiz yokmuş. Farkının farkında olmamak da büyük hezeyan doğrusu. Yıkıldım resmen.

    Smith, Ricardo, Mill, Max, Keynes, Milton, Maltus, Marshall derin uykularından uyansınlar! Acil toplantı var!

    Ha bi' de Sabahattin Ali gelsin lütfen ama lütfen.

    Kalabalık olduk ama mevzu derin.