Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

dr.psychopath

Bu üye Çaylak

Bu üyenin profil sayfasına git

1 entry hiç konu açmadı hiç puanı yok
10.07.2019 19:59 son işlem tarihi takip etme takip et

torpilli insan profili

Sıradan insan işte...

Ne bekliyor, ne istiyorsunuz ki?

İnsanın nefsi her şeyden üstündür.

Bunu zaman zaman kabul etmesek de, nefsin kölesiyiz hepimiz.

Örneğin bir iyilik yaptığımızda, karşı tarafa bir çıkar/fayda sağladığımız için mi iyilik yapıyoruz sanıyorsunuz?

Hayır. İyilik yapmaktan haz alıyoruz, nefsimiz bunu istiyor...

Neyse. Fazla felsefe yapmadan konumuza dönelim.

Bir değil, iki değil, beş değil, on değil...

Sayısızca insan var etrafımda.

İyilikten, güzellikten, tebessümden kırılıyorlar, aralarında dindar (dinci demiyorum bak, dindar diyorum. Dinciler zaten her türlü haksızlığın başını çekiyor) olanlar var.

Sıra kendisine gelene kadar asla asla torpil yapmam! Yaptırmam! İstemem! Olmaaaz! şeklinde feryat edenler. Torpil yapanlara beddualar savuran, haklarını haram eden vs vs.

Sıra kendisine gelince ne mi oluyor?

Yana yana birilerini arıyor. Kapı kapı geziyor. El etek öpüyor. Milletvekillerinin kapısına dayanıyor.

Her şeyden önce dürüst olmamız, samimi olmamız gerekir. Millet olarak bu erdemden uzağız bir kere...

Gözümün önünde kaç arkadaşım. Daha birkaç gün ya da birkaç hafta evvel küfürler savururken bu torpillilere. Bulduğu ilk fırsatta kendisine iltimas gösterilmesi için ne taklalar atıyor. Ne telefonlar aşındırıyor.

Birbirimizi kandırmayalım arkadaşlar. Doğru oturup, doğru konuşalım.

Belki gerçekten bilinciniz kabul etmese de, siz de, size torpil yapacak kişiyi bekliyorsunuz dört gözle...

X kişisinin dayısı/amcası/halası/teyzesi/anası/babası/bacısı/gardaşı yahut her kimi, neyiyse.

Sevilen sayılan, mevki makam sahibi bir kimse ise.

Kendi kaderinize küsün. Millete çamur atıp olmayan hakkınızı haram etmekten vazgeçin...

Torpil ve referansın farkını da iyi kavrayın.

Sınıf öğretmeni aranırken, arkası güçlü bir tarih öğretmenini göreve getirmek torpildir belki. Ya da öğretmen olmayan birisini. Fakat sırf arkasında, 'ben bu vatandaşa kefilim' diyen bir kodaman var diye tercih edilen, yine sınıf öğretmeni eğitimi almış bir kimseye torpilli diyemezsiniz. Had bilmek gerek. Kimsenin ağrına gitmesin...

Diğer kişi tanrıya mı isyan eder, hayata mı küser bilinmez.

O görevdeki kişiye ağzından köpükler çıkarak kin kusmasın yeter...

Ek olarak; Şimdi bana torpil ile bir yerlere geldiğimi iddia edenleriniz olacaktır.

Aylardır işsizim.

Hayatım boyunca torpil ile hiçbir işim olmadı. Umarım olmaz... Hem de nasıl olmadı biliyor musunuz? Bir yandan torpil ararken, bir yandan torpillilere sövmedim.

Tek telefon ile işimi hallettirebileceğimi bildiğim durumlarda bile eğmedim başımı. Kimselere ses etmedim.

Olursa olur, olmazsa nasip dedim. Olmadı. Tek telefon ile işini hallettirmek isteyenler geçti gitti önüme.

Yine de kızmadım, sayıp sövmedim. Düzen bu dedim. Kahrolası düzen bu.

Bazen kendime kızıyorum. Ben insan değil miyim? Bana günah değil mi? Ben o işi alırdım ama kimseye ağız eğmek istemedim, hak yemek istemedim. Kendi hakkımı yemiş olmadım mı şimdi ha?!.

Bu devran böyle dönmez. Farklı şekilde tepki vermemiz gerek. Mülakatların her kurumda, her surette tamamen kalkmasını sağlamamamız gerek(Bana sorsanız, elimden gelse, özel sektöre bile kpss ile atarım. Çünkü asgari ücrete dahi iş bulamıyoruz!). Belediyeler ve tüm devlet kurumlarında. En alt kademeden en üst kademeye kadar herkes KPSS ile atanmalı.

Şahsi düşüncelerim...

10.07.2019 19:59
  1. torpilli insan profili

    Sıradan insan işte...

    Ne bekliyor, ne istiyorsunuz ki?

    İnsanın nefsi her şeyden üstündür.

    Bunu zaman zaman kabul etmesek de, nefsin kölesiyiz hepimiz.

    Örneğin bir iyilik yaptığımızda, karşı tarafa bir çıkar/fayda sağladığımız için mi iyilik yapıyoruz sanıyorsunuz?

    Hayır. İyilik yapmaktan haz alıyoruz, nefsimiz bunu istiyor...

    Neyse. Fazla felsefe yapmadan konumuza dönelim.

    Bir değil, iki değil, beş değil, on değil...

    Sayısızca insan var etrafımda.

    İyilikten, güzellikten, tebessümden kırılıyorlar, aralarında dindar (dinci demiyorum bak, dindar diyorum. Dinciler zaten her türlü haksızlığın başını çekiyor) olanlar var.

    Sıra kendisine gelene kadar asla asla torpil yapmam! Yaptırmam! İstemem! Olmaaaz! şeklinde feryat edenler. Torpil yapanlara beddualar savuran, haklarını haram eden vs vs.

    Sıra kendisine gelince ne mi oluyor?

    Yana yana birilerini arıyor. Kapı kapı geziyor. El etek öpüyor. Milletvekillerinin kapısına dayanıyor.

    Her şeyden önce dürüst olmamız, samimi olmamız gerekir. Millet olarak bu erdemden uzağız bir kere...

    Gözümün önünde kaç arkadaşım. Daha birkaç gün ya da birkaç hafta evvel küfürler savururken bu torpillilere. Bulduğu ilk fırsatta kendisine iltimas gösterilmesi için ne taklalar atıyor. Ne telefonlar aşındırıyor.

    Birbirimizi kandırmayalım arkadaşlar. Doğru oturup, doğru konuşalım.

    Belki gerçekten bilinciniz kabul etmese de, siz de, size torpil yapacak kişiyi bekliyorsunuz dört gözle...

    X kişisinin dayısı/amcası/halası/teyzesi/anası/babası/bacısı/gardaşı yahut her kimi, neyiyse.

    Sevilen sayılan, mevki makam sahibi bir kimse ise.

    Kendi kaderinize küsün. Millete çamur atıp olmayan hakkınızı haram etmekten vazgeçin...

    Torpil ve referansın farkını da iyi kavrayın.

    Sınıf öğretmeni aranırken, arkası güçlü bir tarih öğretmenini göreve getirmek torpildir belki. Ya da öğretmen olmayan birisini. Fakat sırf arkasında, 'ben bu vatandaşa kefilim' diyen bir kodaman var diye tercih edilen, yine sınıf öğretmeni eğitimi almış bir kimseye torpilli diyemezsiniz. Had bilmek gerek. Kimsenin ağrına gitmesin...

    Diğer kişi tanrıya mı isyan eder, hayata mı küser bilinmez.

    O görevdeki kişiye ağzından köpükler çıkarak kin kusmasın yeter...

    Ek olarak; Şimdi bana torpil ile bir yerlere geldiğimi iddia edenleriniz olacaktır.

    Aylardır işsizim.

    Hayatım boyunca torpil ile hiçbir işim olmadı. Umarım olmaz... Hem de nasıl olmadı biliyor musunuz? Bir yandan torpil ararken, bir yandan torpillilere sövmedim.

    Tek telefon ile işimi hallettirebileceğimi bildiğim durumlarda bile eğmedim başımı. Kimselere ses etmedim.

    Olursa olur, olmazsa nasip dedim. Olmadı. Tek telefon ile işini hallettirmek isteyenler geçti gitti önüme.

    Yine de kızmadım, sayıp sövmedim. Düzen bu dedim. Kahrolası düzen bu.

    Bazen kendime kızıyorum. Ben insan değil miyim? Bana günah değil mi? Ben o işi alırdım ama kimseye ağız eğmek istemedim, hak yemek istemedim. Kendi hakkımı yemiş olmadım mı şimdi ha?!.

    Bu devran böyle dönmez. Farklı şekilde tepki vermemiz gerek. Mülakatların her kurumda, her surette tamamen kalkmasını sağlamamamız gerek(Bana sorsanız, elimden gelse, özel sektöre bile kpss ile atarım. Çünkü asgari ücrete dahi iş bulamıyoruz!). Belediyeler ve tüm devlet kurumlarında. En alt kademeden en üst kademeye kadar herkes KPSS ile atanmalı.

    Şahsi düşüncelerim...