Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Bugün olanlar

paylaş araştır

 

  1. düşündüm de paramı veya herhangi bir olanağımı talep ettiği zaman ne düşündüğümün pek önemi olmuyor.

    mesela o an zır deli olabilirim, alları morları giyip zil takabilirim, halka nutuk atabilir, psikolog önerisi alabilirim.

    sair zamanlarda - ki bu sair zamanların içine her şey giriyor - düşüncelerime aşırı derecede önem vermeye başlıyor.

    bu ilişkiye bir son vermek istiyorum ama kara sevda gibi bir şey olsa gerek. Tek taraflı bir imkansız aşk gibi. Yani altan bilemiyorum bilemiyorum...

    ona şöyle demek isterdim: :)

    ey sevdiğim sana şikayetim var, ne sevdiğin belli ne sevmediğin, ben de bir insanım bir de canım var, eski günler hayalimden gitmiyor, dün dediğin bugünkünü tutmuyor...

    tırınım tırınım tırınım...

     
  2. ARTIK çayı çay bardağından değilde, su bardağından içiyorsan bazı şeyler yolunda gitmiyor demektir.

     
  3. yaşlı kadını uzun zamandır tanıyor olmalılar ki şoför ara duraktan onu arabasına aldı.

    üzerindeki kıyafetler sanki uzun süredir ıslak kalmış ve üzerinde kurumuş gibi rutubetli kokuyor.

    Bir de o dolmuşa binince içeride karıncalar gezinmeye başladı.

    yine de bozuntuya vermedik ve rahatsızlık duygusu yaratmadık.

    son durağa gelince o da herkesle birlikte inmek için kalktı ve ücret ödemedi.

    şoför sesini çıkarmadı.

    buraya kadar tamam.

    tam inerken arkasındaki genç yüksek sesle kadına da duyuracak şekilde:

    Kaç seferdir ses çıkarmıyoruz, leş gibi kokuyor zaten, para da ödemiyor , niye alıyorsun bunu arabaya diye homurdanmaya başladı.

    sonra da muzaffer bir edayla kollarını iki yana doğru kabartarak ( bakınız fotoğraf çekilme erkeksi duruşu ) araçtan indi ve hızlı hızlı yürümeye başladı.

    Araçtakilerin ona hak vereceğini düşünüyordu ama herkes söylenmeye başladı.

    cık cık cık, bu kadar da olmaz ki, ne düşüncesiz insanlar var, böyle terbiyesizlik olur mu, insan biraz anlayışlı olur...

    kadın oralı olmadı.

    şoför sinirlendi.

    vatandaş söylendi.

    Bendeniz de olay mahallinin boşalmasını bekledim.

     
  4. karınca dedim de

    elimdeki işi bitirmek için zamanla yarışıyorum.

    diğer bütün işler kalmış.

    her şey her yerde.

    iki karınca peyda oldu ayağımın dibinde dolanıp duruyorlar.

    bana hafakanlar basıyor.

    ortam yeteri kadar karışık değilmiş gibi tuttum bir de onlara diyet bisküvi ufaladım.

    oturdum bir de kırıntıları koklayıp taşımalarını izledim.

    bugünlerdeki genel hissiyatım:

    bir şeyler yapmaya çalışıyorum fakat sanki tüm evren beni ağırlaştırıyor, bir türlü hiçbir şey yapamıyorum, bitmiyor, bitmiyor, offffff.

    zaten plüton bize çarpacakmış. ( ah kovalar kovalar, tavukları kovalar. )

    neden, neden, neden

    plütondan dayak yiyip yükselmek istediğimi kim söyledi ki ?

    2008 den beri şamarlanan kimdi peki ?

    Git plüton git Allah'ını seversen git bana lütfen bulaşma.

     
  5. ekrana bakıyorum.

    Paris'in büyük kaotik ve sansasyonel bir olayı.

    şık mık bir sürü kadın ve erkek hermes'in vitrin değiştirme anına tanık olmak için toplanmışımış.

    vitrin değiştirilirken görüntü almaya çalışıyorlar.

    vitrinde çantalar var, giysiler var bir de maket süs köpekleri var.

    düşündüm de tersine evrim diye bir şey de gerçek olabilir.

    Mesela bizi ya da bir Hintliyi Mars'a yollasalar kolaylıkla hayatta kalabiliriz

    bizi ormana bıraksalar kuş muş avlar aç kalmayız

    kutuplara bıraksalar hemen kulübe yapmaya başlarız

    ama bunu bir avrupalı yapabilemez.

     
  6. ekrana bakıyorum murat bardakçı'nın konukları Bedri ruhselman ekolünden, bir tambur sanatçısı var.

    hipnoz çalışmalarını anlatıyor.

    anılar, ses kayıtları, tanıklıklar, yayınlar peş peşe sıralanıyor.

    diyor ki bir celsede hipnotik uykuyla bir çağrı yaptık

    gele gele neron geldi.

    iyiymiş.

    adamlar oralarda da hep önde, hep popüler.

    falanca köyden filancanın oğlu/kızı gelse olmaz.

    neyse

    ben olsam neden dellendiğini sorardım.

    o da kesin: külliyen yalan, yok öyle bir şey derdi.

    seyircinin biri sormuş:

    kabir azabına maruz kalanlar sizin celselere gelebiliyorlar mı ?

    konuk: hayır gelemez, diyor.

    Murat Bardakçı soruyor:

    Ee o zaman neron nasıl geldi ?

    ahahaha orada koptum.

    Adam dedi ki: Aradan fırsatını bulmuş kaçmış demek ki.

    artık böyle çalışmalar yapmıyoruz, dedi.

    yeteri kadar çalışma yaptık, dedi.

    düşünsene milletin dirisine dayanamıyorsun ölmüş gitmişini ne yapacaksın.

    hep aynı hikayeler, hep aynı meseleler...

    yalnız yalan yok Yunus Emre çalışmasından etkilendim.

    odur ya da değildir adam hipnoz altında şunları söylüyor:

    Kıyamet, yeryüzündeki cinayetlere, zulme, haksızlıklara toprağın isyanıdır...

    uyanıkken kuramayacağımız cümleyi adam hipnoz altındayken, sarhoş gibiyken kuruyor.

     
  7. rick and morty izleyip ağlıyormuş.

    ağlayacak onca konu varken efendim böyle bir tercihte bulunuyormuş.

    bu kadar garip seçenekli bir evrende dengeyi korumamız bekleniyor.

    haa bu arada bir belgesel izliyorum.

    Dünyada bilinen, gelmiş geçmiş en uzun süren deprem 2004 yılındaki Endonezya depremiymiş.

    10 dakika sürmüş.

    Dünya, yörüngesinden 1 cm kadar oynamış.

    Tsunami dalgasının çabuk sönmesinden şüphelenmişler.

    bizim bilemediğimiz başka dengeler olsa gerek yoksa bu sönümlenme bu kadar kısa sürede gerçekleşmezdi diyorlar.

    Tabi bu arada gökyüzündeki farklı hareketlilikleri de anlatıyorlar.

     
  8. hiç hatırlamıyorum.

    yıllar önce bir kırtasiyeye girmişiz ve en güzel boyaları seçmiş.

    onları aldırdıktan sonra bana demişmiş ki:

    Bunlar o kadar güzel ki, bunları kullanmam, eskimesinler diye saklarım.

    Ben de demişmişim ki:

    bunları sana kullanman, bitirmen, bir şeyler üretip keyif alman için alıyorum, saklayacaksan almama gerek yok.

    o gün o çocuk halimle kafama bir şey dank etti dedi, evet neden saklayayım ki bunları kullanmak için alıyorum.

    bir sürü farklı fikir içinden kendine en uygun olanını bulma sanatı , çocukluk sanatı.

    Bir sürü yetişkinin bir sürü farklı fikri içinden en uygun olanı seçme.

    ----

    tabi konu akülü arabalardan açıldı.

    ona dedim ki: Pek çok insan gibi biz de böyle bir seçenek bulunmasına rağmen böyle bir olanağı size sağlamadık.

    Bazı çocukların ulaşabilip bazılarının ulaşamadığı bir ortamın sağlıklı olmadığını düşündük.

    gerçekten de pek çok anne baba gibi...

    arada herkes gibi sizi götürür güvenli bir eğlence merkezinde eğlenmenizi sağlamaya çalışırdık.

    ne oldu yani kötü biri mi oldum ?

    eğer elindeki poşetlerde kendi çocuğun için sağladığın olanakların yanında aralarından geçerek gittiğin yaşıtları için de bir şeyler yoksa huzurlu uyuyabilir misin ?

    Mesela seni gördükleri zaman sevinip yanına koşuyorlarsa, sana sarılıyorlarsa bu seni mutlu etmez mi ?

    önce ağzını açtı, hızlı düşünme becerisiyle bir şeyler söyleyecekti ama sonra sadece yüzüme baktı, hiçbir şey söylemedi.

    Beni çok iyi anladığını anladım, çok uzun zaman bekledim ama mesaj yerini buldu.

     
  9. malesef sütü zamanında kaynatamadım.

    aslında yoğurt niyetindeydim ama dolapta saklamama rağmen kesildi.

    loru ayırdıktan sonra suyuyla neler yapılır diye baktım.

    poğaça, çorba, hamur işi demişler.

    neyse kısmet böyleymiş.

     
  10. adam emekli olmuşmuş, Tokat'ta kendine havuzlu müstakil bir ev yaptırmışmış.

    bir gün bakmış, ayı havuzunun içinde yüzerken havuzun içinden çıkamamış.

    hayvanı kurtarmak için merdiven uzatmış çıkmasına yardım etmiş.

    tabi kendisi merdiveni havuza uzatıp eve kaçmışmış.

    sonra bir bakmış adam, ayı kardeşin elinde bir kovan, getirmiş kapıya bırakmış.

    adama kendince teşekkür etmiş.

    artık kimin kovanıydı bilmiyorum.

    tabi kardeşte hırsızlık kavramı olmadığından bulduğu peteği getirmiş demek ki.

    ----

    adam demiş ki:

    ayının ankara'da adamları var, onu vurursak ceza yiyoruz, bizim adamımız yok o yüzden bize saldırabiliyor.

    -------

    Ben dedim yanımda biber gazı var onu sıkarım. Güldü. Ayıya , biber gazı mı sıkacaksın ? dedi. Evet dedim. gülmeye devam etti. pek işe yarayacağını zannetimiyorum, dedi.

    -------

    bize anlatıyor: elektrik tesisatını keşfetmişler. önce çarpılmadan onu imha ediyorlarmış sonra kovanların olduğu yere rahatça tırmanıyorlarmış. Bala dayanamıyorlar. Ne yaparsan yap bir yolunu bulup ona ulaşıyorlar.

    -------

    Bir vatandaşımız deney yapmış.

    bal çeşitlerini ve vişne reçelini dizmiş gece vakti ayı arkadaşları bekliyor.

    vişne reçeline bakmamış bile önce Anzer balına saldırmış her seferinde, sonra çiçek balının tadına bakmış. kestane balı ve çam balına en son yönelmiş. Her seferinde böyle yapmış.

    ana fikri: reçel yemeyin efendim.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.