Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Herturluyazar

Bu üye Çaylak

Bu üyenin profil sayfasına git

775 entry 478 konu hiç puanı yok
08.03.2016 22:35 son işlem tarihi takip etme takip et

erkekteki en çekici kas grubu

uzun, upuzun yıllar bağzı kızlar tarafından kandırılıp bilgisiz kaldığım gruptur bunlar.

böyle çok iyisin, mikemmelsin, kas mı ıyykkk, kaslı erkek iticidir, ya aşkömm tabi ki sen daha iyisin vs.vs..

farklı kız lobilerince maruz kaldığım dünya dolusu yalanlardan bir kısmıydı. Ehh kafa bir yerden sonra da o kısmı siliyor. kaslı erkek iticidir kavramına gerçekten inanınca insan her insanda olan metabolizmanın nasıl çalıştığından tut, kas nedirine kadar fizyolojiden falan bihaber kalıyorsunuz.

neyse yıllar geçti, sonra nasıl olduysa yıllarca dolandırıcı kızlar gitti farklı düşünenlerin düşüncelerine maruz kaldım. olur mu yaa, erkek sırtı denen bir şey var???

+neyy??

-erkek sırtı diyorum erkek sırtı.

+ee nolmuş erkek sırtına?

-ya erkeğin en çekici yeri. Baksana şu resme allam gün ışığı vurunca bir kız buna nasıl dayanabilir?

+la bi git manyak.

?? mavi ekran.. erkek sırtı nedir? neden oluşur? sırt dediğin şey bildiğin sırt değil mi yahu? neyse hala beyin çalışmıyor bizde. beyin aynı randumanla devam ediyor derken, offf kız kalçası diyorlarda erkek kalçası asıl çok estetik

+neyyyy????

-erkek kalçası diyorum erkek kalçası.

+nolmuş erkek kalçasına? bidiğin kalça değil mi?

-hayır tabiki squat yapıp biraz kaslı olunca dolgun duruyor, kızlar dokunmadan duramaz

+la deli misin nesin kıyasladığın şeye bak kız kalçası vs erkek kalçası :o

-iyi de benim düşüncem değil ki tüm kadınlar böyle düşünür!!!

+neden hayatım boyunca denk gelmedim o bütün kadınlara?

-seni yemişler

yemişler?? beni?? masmavi ekran kararmaya başladı işte. yok ya dedim. öylesi denk geldi. Kas çirkindir ya ne kası. ne sırtı ne kalçası. Erkek kalçası dediğin şey sadece oturmaya yarar. bildiğin oturma organımız bu cidden deli olmalı. Kafa bir şeyler düşünmeye başladı ama hala ihtimal vermiyor olaya. erkekteki adonis kasını duyana kadar.

+neyyy???

-adonis ya adonis

+haa karın kası mı?

-hayır bee adonis yanlardaki kas. abdominaller de çok iyidir ama adonis erkeği erkek gibi gösterir.

+töbe bismillah o benim neremde ki?

-Bak işte buralar. ama sende görünmüyor ki. hani şurası var ya çizgi gibi işte orası.

+ya bi git orası benim böbreğim.

-şapşal böbrek bi kere arkaya doğru olur, orda böbreğin ne işi var?

ne işi var?? işi var??? böbrek?? kas?? beyin bende yavaş yavaş yanmaya başladı gitgide. yüzyıllık güvenilir bilgilerim sarsılıyordu. ama adonis kası nerden nasıl çıkar, sırt nasıl öyle olur hala bir şey yok. oralar sanki kafamda, fransa'da hiç gitmediğim bir köy gibi. var olduğunu biliyorum ama nasıl gidilir, orası neresidir, neden güzeldir bilmiyorum. sakal erkeğe çok yakışır.

+neyyyy???

-sakal diyorum sakal

+yahu siz değil misiniz zırlayan sakallar batıyor erkekler tıraş olsun diyen?

-orası başka ama biyerde gördüğümüzde de dibimiz düşüyor. bazı erkeklere sakal çok yakışıyor

+ya ben hayatım boyu sakal bırakmadım, hatta günübirlik tıraş oldum hep bebek poposu gibi gezdim??

-ya öyle iyi de sakal biraz daha sert gösteriyor, erkek dediğin daha se..

tammammmmm hepiniz beni çıldırtmaya geldiniz dimi? bildiğim hiç bir şey doğru değil??? şimdiye kadar bildiğim doğrular hep tecrübeyle edinilmişti ama? ama siz?? siz dünyalı değil misiniz?

ben oynamıyorum.

diyemedim. nefes alıyorsan oynamak zorundasın. hala oyundaydım.

bu olayı şuna benzetirim; ben küçükken belki 3-4 yaşımda çorabımı giymeyi öğrendiğimi hatırlıyorum. hep giyerdim ama bir gün o çorap ayağıma olmadı. deniyorum yok rahatsız ediyor. sonra babam geldi ve dediki bak çorabın topuk kısmını topuğuna denk getirip öyle giyeceksin diye eliyle gösterdi. Ben şok!!! kaç gündür giydiğim çorabın topuk kısmı mı olurmuş? kim ona o kadar dikkat edecek? bu ekstradan çaba ekstradan bilgi çöplüğü. neden topuk yaparlar ki çoraba? işte o çoraplarda topuk kısmı olduğunu öğrenmemle, erkeklerde kas olduğunu öğrenmemle eş değer tutarım.

zaten üst vücut denize gidince çıkar, o da iyidir ben beğenirim. akşam saçları yaparsın tişörtü geçirirsin güzelce bu. ne gerek vardı kasa şimdi? hala kasa masa gerek yok. bu sadece 3-5 deliye rastladım ben hepsi bu. derken bu konuda kaç kişiye sorduysam ister hayatıma girenler ister girmeyenler olsun o saatten sonra istisnasız hepsi erkeğin bi bölgesinden bahsetti. kimse tutupta kocaman bir kol demedi ama ya omuzlardan bahsetti ya kalçadan ya sırttan ya adonisten, tekrar ve tekrar. abartmıyorum onlarca kişi.

kabullendim tamam dedim ama yapabileceğim bir şey yok. zaten göbeğim hafiften yağlanmış 1 kaç kilo, hayatımda nefret ettiğim şeyi kırıp bi spora gideyim mi ben?? hadi gideyim..

korka korka gittim. nasıl olacak? ben lisede de askerde de eşofman giymemiş adamım, şimdi salona gelince eşofmanı nerde giyeceğim? evde mi giyeceğim? ne getireceğim? havlu ? başka?

bu kadar yabancıyım konuya. sonra dediler ki ne istiyorsun? body building mi fitness mı? gözüne ışık tutulmuş davşan gibi kaldım. ?? bilmem?? şuramda hani yağ var ya, hah işte onu eriteyim ehh biraz da bilmem ki ya nasıl olur?

sen bir başla biz izleyelim seni karar veririz ne yapacağımıza. başladım. yürüyorum yürüme bandında, elimi kadıncağız yanlara tutun alışana kadar dedi, bi tutundum 20dk bırakmıyorum. 15 dk bisiklet, ama bacaklarım nasıl acıyor, artık durmak istiyorum ama etrafta millet var, hoca da bakıyor nasıl dururum? zaten utanıyorum. sonra beni çıkartıyor ordan mekiğe sokuyor 30 taneden sonra bitmedi miiii diye ağladım ağlıcam nerdeyse. günler geçti. 2 hafta sonra bilinçsiz şekilde 8 kilo verdim maalesef. ne göbek kaldı ne yağ. sonra ağırlığa sokalım seni dediler. 3-5 gün makinalara soktular beni 3-5 kiloyla çalıştım zorlandım falan biraz güven geldi. dedim ki aşağı kata ne zaman geçeceğiz? ya orası olmaz sana derken 2 gün başlarının etini yedim tamam dediler aşağı indirdiler beni. boş barbell'in altına yattım. boş barbell dediğim halter var ya onun sapı ağırlıksız. dedim kaç kilo takacağız buna? kendisi bunun 20 kilo zaten dediler. hadi şurdan tut, şöyle kaldır hooooppppp.

kolum titremeye başlamasıyla barbelli elimden almaları bir oldu. sen olmamışsın sen yukarı dediler. kaldıramadım. ne utandım ama. boş boru ya. ağırlık falan takılmamış. üst kata çıktım 2 cehennem haftası daha yaşadım. sonra aşağı indiğimde yavaş yavaş kaldırabiliyordum. 8 aya kadar vücudum güzel olur mu dediğimi hatırlıyorum hocaya. o da tabiki 8 ayda şekle girer demişti. sonra 2 ay geçti ben büyümeye başladım. bu süre zarfında da okumaya. bu hareket neden orayı çalıştırıyor?kas nasıl büyür? kas neden oluşur, vücut hangi hormonları salgılar, besinlerin değerleri nelerdir, bu iş dedikleri gibi balon mu, söner mi, neremizde hangi kas var falan derken spor devam etti. hayatımda hiç hissetmediğim yerlerimi hissetmeye başladım. o güzel ya diyerek tişörtü geçirdiğim vücut değişmeye başlamıştı ve tişört farklı duruyordu ve neyin nolduğunu öğrenmeye başlamıştım. hocanın eşi dünya şampiyonu işin içine girene kadar. o zamana kadar ben çalıştığımı sanıyordum ve bir yerlere gelmiştim. ordaki insanlara bakıp utanarak geldiğim salonda artık ciddi ciddi baktıracak birşeyler ortaya çıkıyordu. aradan 1.5 sene geçmişti. günlük protein değerleri nasıl hesaplanır nasıl beslenilir derken beslenme düzenimden tut da haftalık yaşama düzenime kadar her şey değişmişti. şimdi o günlerde her farklı kıza verdiğim

neyyyy?? cevabının kökünü anlayabiliyordum. bu mu o mu? tabi ki bu. o kadar araştırdım o kadar bilgi edindim ki ekstra çabayla, artık diğer iranlı antrenör bakın bu da hocanız, o size yardım eder demeye başlamıştı. ne kadar zamandır bu sporu yaptığımı soranlar olmaya başladı. nerde o ilk geldiğim davşan halim nerde o zamanki halim. hatırlıyordum o günleri. buraya bir yazsam 100 sayfalık kitap çıkar öğrendiğim şeyleri. öyle dandik kaynaklardan da değil. dünya sağlık örgütünün günlük kolestrol ihtiyacını söylediği raporlara kadar okumuştum. bunlar olurken de adonis, sırt vs oluyordu. yahu bende trapez diye bir kas varmış bu büyür mü ki dememle, oha elimle bildiğin tutabiliyorum dediğim zaman arasında geçen vakitte uğradığım başkalaşımı sadece çektiğim acıya bağlayabilirim. no pain no gain. bu sporun tek temel atasözü.

o hani gördüğünüz iyyyy dediğiniz adamlar var ya, bakın böyle;

http://www.evolutionary.org/wp-content/uploads/2014/04/ronnie-coleman-posing.jpg

işte böyle istesek de asla olamayacağımızı öğrendim ben okuyarak ve yaşayarak. post cycle testosteron kürleri, temizlenme kürleri, iğneler, ilaçlar ve bunların üstüne 20 senelik spor geçmişi. 7 günün 5-6 günü kimsenin yapmadığı gibi ağır bir spor eziyeti, uyku, beslenme, harcanan milyonlar ve şanslıysan genetiğin de iyiyse işte bu resimdeki gibi olursun. onun haricinde böyle iyyyykkk demene gerek yok zaten kimse olamaz.

bakın http://www.vucutgelistirmeci.net/wp-content/uploads/2014/06/jeff-seid-beslenme-program%C4%B1.jpg bu vücut yarı doğaldır. 5-6 senede rahatlıkla yapılır ancak bazı yağ yakıcı kimyasal almak zorundasın çünkü yağ oranı çok düşük.

bu ise tamamen doğal olarak vücudun durumuna göre 2-3 senede yapılır;

http://www.aliveafter35.com/wp-content/uploads/2013/05/6-pack-abs.jpg

ve kimse çıkıp ıykkk diyemez. kaslı ve öyle 2 ayda da olmuyor.. 3 sene diyorum. genetiğin iyidir 2 senede yaparsın. ama kimse tutup da bu adam daha iyi diyemez;

http://store.donanimhaber.com/d7/48/85/d74885be9975ea72a4ebc95e6f01b4c4.jpg

(donanımhaberden çıktı google'da aratınca hehe)

hatta başlığı da şu; 2 aylık süreçteki gelişimim. adamın 2 ay spor yapmış hali bu.

peki sizce bu adam;

http://www.vucutgelistirmetv.com/files/galleries/image14183889571418388957T81.jpg

tutup 2012'deki haline dönmek ister mi? halbuki 2012'de oldukça iyi görünen (üstüne tişörtü geçirince ama) eli yüzü düzgün bir arkadaşmış. 2014'de kilo almasına rağmen daha zayıf gözükmüş. yanakları içine çökmüş ama daha ağır. bu da bu sporun marifeti.

bu yüzden şimdiye kadar beni neyyyy diye dumura uğratıp mavi ekran verdiren tüm arkadaşlara teşekkürü bir borç bilirim. artık kendim için yaptığım bir şey var. salondayken dünyadan kopup en üzüntülü anımda bile kafamı dağıtabildiğim bir ikinci evim var. yorgun hissetmediğim bir yaşantım var. en iyisi de bunu kimse için değil kendim için yapıyorum. ilk 6 ay itiraf etmeliyim ki bu düşünceler ışığında devam etsem de 6 ay sonrasıda geçti gitti. hobiden çok yaşam tarzına döndüğünde artık siz o şeyi başkası için yapmazsınız. sizin yaşam tarzınız olmuştur. severek yaparsınız ve en güzeli de size sağlık getiriyor. sigara içerim ben, etkilerini artık hissetmiyorum. takır takır öksürmüyorum, nefes nefese kalmıyorum, iki torba taşıyınca elim kolum sızlamıyor, yanaklarım bembeyaz solgun değil ve bu yaptığım şeyden hiç birşeyden zevk almadığım kadar da zevk alıyorum. hatta bi 500 bin tl param olsaydı gider kendime havuzlu saunalı falan bir gym açar işletirdim. spordan o derece nefret ederken bu derece hayatımın bir parçası olması da çok manidar. en büyük aşk nefretle başlamış oldu.

gelelim en çekici kas grubuna tekrardan. en çekici kas erkekteki kalp kasıdır. öğrendiğim diğer bir şey ise, kimseyi vücudu, yüzü vs için sevmeyin. o kalp kası sizin için kasılıp gevşiyor yani türkçesi sizin için atıyorsa en çekici kısım orası olmalıdır. diğer kaslar gördüğünüz gibi 2 senede yapılıyor. ve bu sporu doğru bilimsel şekilde yapan hiç kimse ben yapamam diyemez. herkes o hiç hissetmediği kasları çıkartabilir. çok zor. kolay değil. azim, sabır, istikrar, düzenli uyku, pahalı besinler, kısacası biraz da para. siz sevmezseniz bu spor sizi bırakır. bu yıla kadar vücudunuz da alıştığı yapıya geri döner bıraktığınızda. kaslar uyku moduna girer ve yeni yapısına vücudunuz alışamadan elveda der küsersiniz spora. bu arada atladığım kısım, o çekici atan kalp kasını görebilmek için sizin de beyin kasınızı geliştirmeniz gerek. sonra şöyle yaptı bana, böyle yaptı, diye depresyonlardan depresyonlara girersiniz çünkü yanlış kişiye güvenmişsinizdir. o kalbin sizin için attığından çok emin olun. yoksa hikayenin gerisini siz benden daha iyi biliyorsunuz.

not: ben bu entrye vallahi de billahi de böyle olsun diye başlamadım. anket başlıktan biraz sıyırıp, mizahla bilgiyi karıştırayım derken ortaya saçma sapan hayat hikayem çıktı. daha doğrusu son 2 senelik kısmı. neyse okudunuz dinlediniz teşekkür ederim. lol

20.02.2016 08:29
  1. dilenciye para vermek

    başın gözün sadakası olarak yapılan yardımdır. bazen yanlış bazense tam yerindedir. bunun takdirini vicdanınız verir. fakir olmadığını yada duygu sömürüsü yaptığını düşündüğünüz kişilere verdiğiniz para çöpe gitmiş olur. duygu sömürüsü en vicdani değerleri sarsıcı yalanlardan birisidir. diğer yanda aç yada soğuktan donmuş birine yapılan yardım ise gerçekten o kişiye cennetleri vermişsiniz gibi sevindirir ve işe yarar. takdir vicdanınızdır. magicofrahat youtube kanalında bir evsiz eric'in hikayesi var. izlemeyenler izlesinler. bu eric amerika'da evsiz ama herkes çok iyi bir insan olduğunu biliyor. hint yada onun gibi bir yere ait ırklı rahat ise bir piyango bileti yalanı uyduruyor. piyango vuran bileti eric'e veriyor. 1000dolar. ancak bilete piyango vurmamış. parayı alacağı bakkalla anlaşıyor ve ericle bakkala giriyorlar. bakkal bilete para çıkmış gibi 1000 doları eline sayıyor eric'in. eric göz yaşlarını tutamıyor ve o 1000 doları paylaşmak istiyor. evsiz ve yiyecek parası olmayan eric. kendisine 300-400 dolar ayırıp bu bana yeter diyerek gerisini biletin sahibi rahat'a vermek istiyor. tabi ki rahat kabul etmiyor. sonra mı noldu? bu videoyu görenlerce rahat'ın açtığı yardım kampanyasından baya bir para toplandı 60-70bin dolar sanırım. eric önce hotelde kaldı o süreçte daha sonra eric'e çok şirin bir ev tutuldu. eric iş buldu. kıyafetler aldı. fakirlere yardım etti. ve geri kalan parası bankaya yatırıldı. 1 video hayatını değiştirdi. bunların hepsi 1 ay içinde oldu. kalbi kocaman olan birisi sadece 1000dolarlık yardım etmek istedi bunu herkesle paylaşmasıyla olan oldu. bazen uzatacığınız 1 el insanların hayatını değiştirebilir ancak türkiye'de eric'in kişiliğinde olan bir insan bulabilmek için 1 sene dolaşmak lazım. buradakiler bırak paylaşmayı o 1000 doları ertesi gün seni tanımaz. 10 lira verirsin zorla bir 10 lira daha versene derler. işte doğru eric'i bulmak o yüzden vicdanınızın takdirinde.

     
  2. soyadı değişikliği

    kişinin kullandığı soyadının değişmesidir. bunun tek yolu davadır. soyadı değiştirme davası. asliye hukuk mahkemesinde açılır ve 3-4 ay içinde sonuçlandırılır. ayrıntı ve yenilikler öncesinde usul hakkında bilgiye devam edelim. davada cumhuriyet savcısı ve nüfus müdür yada memuru bulunur. 2 tanık gerekir. tanıkların gerekli olmadığı durumlar da mevcuttur elbette. soyadınız direk sizi yerin dibine sokuyorsa ve bu soyadından belli ise tanığa ihtiyaç yoktur. yerin dibine sokma kısmını biraz daha açmak gerekir ve yerin dibine sokmanın yanında bazı durumlar haklı sebep sayılarak değişiklik yapılabilir ; Milli kültüre, Örf ve adetlere uygun olmayan, Gülünç ve çirkin anlamları olan ve kişisel ilişkilerde veya meslek ve sanatın icrasında yanlış anlamalar doğurabilecek hususlar haklı sebep olarak sayılır.

    yani herkes istediği gibi soyadını değiştiremez kamu düzenine aykırıdır. evli kadın evliliği süresince soyadını değiştiremez. sadece kendi soyadını kullanamaz. isterse ya evlendirme memuru önünde yada sonradan mahkemeye başvuruyla kocasının soyadının önünde kendi soyadını da kullanmayı talep edebilir.

    iç güvenlik paketi kısa süre önce onaylandı.. herkes aaa soyadımı 1 dilekçeyle değiştirebileceğim dedi. ancak işin içi öyle değil. olması da zaten çok mantıksız olurdu. dilekçeyle isim soyisim değişikliği geçici maddede ele alındı. geçici madde 1 yıl sonra yürürlükten kalkacak ve dilekçeyle değiştirme 1 yıl için geçerli. sonra yine dava yoluna gidilecek. bu 1 yıllık süreç şimdiye kadar mağdur olmuş olanlar için getirildi. düzeltmeler memur tarafından yapılabilecek ancak ben ismimi tamamen değiştirmek istiyorum derseniz yine dava açmanız gerekir. aksi mümkün olsaydı bir çok dolandırıcı soyadı değiştirerek borçlarında kaçmaya çalışırdı. kamu düzeni alt üst olurdu.

    evli kadın kendi soyadını kullanmak isterse ne yapabilir? öncelikle dava açmalıdır aile mahkemesine.

    akabinde aile mahkemesi redderse zaten reddedilmiş olur yapacak bir şeyi kalmaz. onarsa, temyiz yolu açılır. temyiz edilmezse kesinleşir ve kullanabilir. ama temyiz edilirse yargıtay kesinlikle bu kararı bozar. karar bozulduğunda iç hukuk yolu tüketilmiş olacağından avrupa insan hakları mahkemesine başvurulabilir. aihm bu konuda türkiye'ye bir miktar tazminata hükmedecektir daha önce yaptığı gibi ancak bu tazminat sizin soyadınızı kullanmanızı sağlamayacaktır.

    bu arada en başta anlattığım soyadı değiştirme davası hakkın kötüye kullanımıyla alakalı olarak 1 defaya mahsus olarak açılabilir.

    peki dilekçeyle isim değişikliği nasıl yürüyecek? imla ve yazım hatası olan isimlerle, gülünç isimler kolayca değiştirilebilecek. ancak bunun için iç güvenlik yasasının yürürlük tarihinden itibaren 1 yıl zamanınız var. sonra tekrar mahkemelere taşınacak iş.

    şimdi buraya kadar bunu okuyan kişi bu konuya meraklıdır ve yazdıklarımı merakla okumuştur. o yüzden sevgili okur sana sormak istiyorum, bir kadın, çok sevdiği ve aşık olduğu kocasının (evlilik başka neden olsun çok sevmenin dışında?) soyadını bunca hukuk savaşıyla neden değiştirmeye çalışır? onun soyadından mı iğreniyor yoksa taşıması ona ağırlık mı veriyor? yoksa dünya çapında ünlü de soyadını değiştirdiğinde büyük bir maddi kayıp mı yaşayacak? peki diğer sorum, bu sırada mahkemelerde soyadından kurtulmak istediği kocasının suratına nasıl bakacak? taa avurpa insan hakları mahkemelerine taşıyor olayı, taşınan ise kocanın soyadı. bu kadını bu yola iten ne? ingilizce kitaplardaki mr and mrs brown'ı hatırlarsınız değil mi? yahu allah'ın amerikalısı ingilizi böyle uğraşlar içine girmiyor. girseydi o modernizmin geldiği yerdeki örnekler mr. brown and mrs temessi brown olurdu. şahsen , hangi feminist çıkıp ne derse desin benim soyadımı bu şekilde aşağılayıp kurtulmak isteyen kadından ben o gün kurtulurum. onun bir yerlere gitmesini beklemem. aile birliği aşkla sevgiyle kurulur. saygı devamını sağlar. bu bana göre saygısızlıktır. ama sonuçta yasal hak, sonuna kadar savunulsa da yargıtay kesinlikle kızlık soyadı kullanmaya izin vermeyecektir. aihm kararınızı aldıktan sonra içişleri bakanlığından uygunluk görüşü alarak nüfus müdürlüğüne gitmeniz gerekir. bu da kaç yıl sürer bilemem. şimdi son sorum, çekirdek aile anne baba ve çocuktan oluşur. ailenin soyadını taşımak istemiyorsan neden aile kuruyorsun? yada kurduğun ailenin soyadını neden taşıyamıyorsun?

    son ek bilgi vermek gerekirse çocuklar için kurallar bu kadar katı değil. çocuklar soyadlarını haklı sebeplerle değiştirebilirler, değiştirdiklerinde ailenin diğer bireylerinin soyadları değişmez. sadece babanın soyadı değiştiğinde tüm ailenin soyadı değişir.

     
  3. lex commissoria yasağı

    rehin hukukunun genel ilkesi uyarınca, tarafların, borcun zamanında ödenmemesi halinde rehin konusu malların mülkiyetinin doğrudan doğruya alacaklıya geçmesi konusunda yapacağı anlaşmaların geçersiz olacağını hüküm altına alan yasaktır. ticari işletme rehni kanununda geçer. bu yasak alacaklının ileride doğabilecek hileli davranışlarını önlemek için konmuştur.

     
  4. boyalı duvara yaslanmak

    boyalı bir fırçanın sizin üzerinizden geçmiş olduğu hissi yaratan acı eylem. farkında bile olmazsınız. duvarın boyalı olduğunu bilseniz bile yanında konuşmaya dalarsanız, duvarın boyalı olduğunu unutarak bir güzel yaslanırsınız. o sırada uyaracak kimse yok yada uyaracak kişinin de unutkanlığıyla elbiseler renk kazanır. o salonunuzda her zaman görmek istediğiniz renge sahip yenilenmiş eşyalarınız olur. tekrar eve dönmek zorunda olduğunuzdan o kıyafetlerle gitmek zorunda kalırsınız. arabaya binecekseniz koltuklar boyanmasın diye kurumasını beklersiniz. sinir olursunuz. en sevdiğiniz pantolonunuz falan boya olur. daha sonrasında tinerle çıkartmaya çalışırsınız bir güzel. dikkatli olunması gereken bir yas-lanma durumudur.

     
  5. kısa mesajın uzun uzun yazılması

    ilk defa babam tarafından kullanılıp babadan oğla geçmiş alışkanlık. kısa mesajın kısa yazıldığı dönemlerden bahsediyorum. 15 mesajı inci gibi mektup misali dizerdi bana. o zamanlar daha karakter hesabı 2. mesaja geçmesin hesabı yapılıyor, mesaj paketleri falan yok. konuştuğunda lafı döndürüp dolandırır açıklamadan rahat edemez. tüm evrakları, 1 sayfalık hazırlanabilecek iddianameler 10-15 sayfalık açıklamalarla dolu. bir odaya girdiğini anlatacak ya; adımını atmış, kapı koluna dokunmasıyla içerden sesleri duyarak kapı koluna kuvvet uygulamış ve diğer adımını atmasıyla kapı pervazından geçişi bir olmuş. yani kısacası odaya girmiş. hey babam ya, babadan oğla dedikleri bu olsa gerek.