Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
Belma zarafetiBu üye YazarBu üyenin profil sayfasına git |
|
|||||||
|
Mitomani yalan söyleme rahatsızlığına verilen isimdir genel olarak.
Birçok sebeple ortaya çıkabilir. En yaygınlarından biri, çocukken kendini yetersiz hissetme ve dışlanma korkusuyla kişinin çare olarak yalan söyleyerek kendini kabul ettirme çabasıdır.
2 çeşidini çok görürüz sıklıkla. Biri yukarıda da bahsedildiği gibi bir çıkar uğruna, bir ödül, makam, para, şan uğruna yalan söylemeyi serinhake getirme ve bundan kurtulamama (kontrolsüz yalan)
Diğeri de bir olayı olduğundan çok başka, abartarak anlatma şeklinde gösterilir. (kontrollü/kontrolsüz yalan). Yukarıda arkadaşların ziyaa örneği ikinci gruptadır mesela.
Bir de bilinçli, zor durumda kalınca söylenilen yalanlar vardır ki onlar çok ayrı bir boyuttur. Hastalık kapsamında değillerdir.
İkinci bir de, beyaz yalanlar vardır. Bunlar birine umut vermek, yardımcı olabilmek adına söylenir genelde. Hasta birine her şeyi pozitifmiş gibi yansıtmak mesela. Her şey beyaz yalan değildir.suruca ilk ikisi hastalık olarak değerlendirilebilir.
Bazı lezzetler abartılıyor bence. Mesela içli köfte. Lezzetli ama etsiz çiğ köfte ve kısırın tadı bas daha güzel geliyor mesela.
Diğer lezzetlere bakalım:
* turşu kızartma: bunu hiç sevemedim, bana asla hitap etmiyor.
* kapuska:hem kokusu hem kendisi ıııh, belki beğeneni vardır ama yok olmuyor.
* şırdan/mumbar: görüntüsünü görünce iştahım kapandığı için tadına bakmak nasip olmadı. Ama efsanelerden biri. Tadının pek güzel olacağını düşünmüyorum.
* kokoreç: bunu da hiç yemedim. Bağırsakla ilgili bir şey nasıl lezzetli olabilir diye düşünüyorum sadece. Bonfile et, kavurma, antrikot varken kokoreç??
* sardalya: çok kılçıklı bir balık, hiç sevemedim kendisini.
Bilemiyorum sözlük aklıma bunlar geldi. Damak zevki değişken bir yapıda sonuçta. Herkesin fikri kendine dimi.
Takipçi bulunmuyor. |
Takip edilen yazar yok. |
Bazı anneler var, çocuğu gelir, evinizdeki tv'ye top fırlatır, çocuk duvarları boyar, bardakları tek tek kırar ama çocuğuna asla dur yapma demez. Neden diye sorarsınız. "Çocuğun gelişimine müdahale etmek istemiyorum" der.
Yani bunun misafirliğe gittiğinde koltuğun örtüsünü delen bir türüne denk gelmiştim. Ev sahibinin yüzü inanılmaz düşmüştü. İşte çocuklu misafir kabul ederken kırk kere düşünüyor sonra insanlar.
Tabii çocuğunu duyarlı, güzel yetiştiren aileler de var. Onlar baş tacı.
#3pa9 çok güzel noktalara değinen bir yazı olmuş. Elbette insanları tekrar ikna etme süreci denilen bir dönemeç var. Ama artık ikna da beklemiyor insanlar ne konulursa ona adapte oluyor büyükmüş hızla, akım mı akım, moda mı moda. O da düşündürücü. Kitlesel bir yönetim var sosyal medyadaki akımlar sayesinde.
#3paa holding olmazsa olmaz lütfen, holdingin sahipleri de hep beyaz atlı prens. Hayaller hayatlar tadındaki diziler.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |