Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
sabahattin ali'nin 1937 yılında basılan, ilk ve en başarılı eseri olan, kasabada bir memur ailesinin yanında yetiştirilen, kaya gibi sert ama içinde fırtınalar kopan kahramanının, taşra hayatının esraf çekismeleri arasında sevgi serüvenini, yenilmesine rağmen bas eğmeyişini anlattığı filme de çekilen romanının adı.
Bu kitabı okurken, hatırlıyorum...
Çok uzun zaman önce okusam da, unutmadığım bir nokta vardı kitaba dair. Gerçi her yayınevinde olmayan ama kitaplar konusunda hassas olanlara denk gelen ve okurun canını sıkan bazı eklentiler olur.
Önsöz gibi, kitap hakkında küçük-ama kuyucaklı yusuf'ta hiç de öyle olmayan-bilgilendirme yapılır. Kitaba ilk başladığımda "Bir yetimin romanı" başlıklı önsöz sayılabilecek bir takdim yazısı vardı, Ahmet Oktay imzalı.
Bir okur olarak bu açıklama kısmından sonra, olumsuz bir etki yaptığını belirtmek istiyorum. Kitap hakkında "genel" bilgi verilmesi hoş olur bir bakıma fakat "içerik" kısmının anlatılması benim için negatif bir durumdur. Kitabın "özet"i olarak algılamam sebebiyle, okumak için heyecanımın kalmaması kitaptan uzaklaşmama sebep oldu diyebilirim.
Üç sayfalık bir açıklama kısmına, Ahmet Oktay'a dolayısıyla da kitabın giriş sayfasında bunun yer almasını sağlayanlara benden bir eleştiri, bir de eksi(-) puan!
Kaldı ki "kitap özet"lerine sıcak bakmazken, henüz başlamadığım bir romanın "sonunu" bilmek, benim için olumsuz bir durumdur.
O gün bugündür Önsöz'ler hep sonraya kalır, kitap biter... Sonra okunur önsözler.
Tanım: Önsözü ile beni benden alan; dönemin toplumsal olaylarına değinen, günümüze de ışık tutan Sabahattin Ali imzalı bir roman.
Önsözler sonsözler olarak okunmalı, evet.
(Tebessüm)
Sabahattin Ali' nin eğer ölmeseydi devamını yazacağı rivayet edilen kitabı. Zaten son sayfası buna işaret eder niteliktedir. Bazı kısımları çok önemli sosyolojik tespitler içermektedir. Bilhassa kadının ve erkeğin dönemin toplumunda ki yeri çok güzel işlenmiştir. En üzüldüğüm karakter ise alidir.
Kuyucaklı Yusuf'u, bugüne kadar okuduğum Türk yazarlarının yarattığı kahramanlardan ayıran bir noktası vardır. Ki bu nokta çok önemlidir, ayrıca birçok kişinin de aklına gelmiştir mutlaka. Bu nokta ise; o zırhın içinde romantik, affedici, namus ve kadın olgusunu çok farklı kılan bir kahraman. Tabii ki bu Sabahattin Ali'nin kişiliğinin bir aynasıdır. Sabahattin Ali'de özünde romantiktir.(akım olarak değil, kişisel bir özellik) alışılmışın dışında eser veren ve bu eserlerde yarattığı kişilerde derin izler bulur, hem kendisi hem biz.
Genelde yazdığım bu tarz entrylerde kitabın çok da içeriğine değinmek istemiyorum. Nedeni ise okumak isteyenleri etkilememektir. Yalnız şunu söylemek lazım; kitapta kendinizden mutlaka bir şeyler bulacaksınız. Emek, mücadele, feragat, baba-anne-evlat ilişkisi ve çarpıklığı, hırs, ihtiras, para arzusu, çaresizlik, ölüm vs...
Keşke yaşasaydı da daha çok eser verseydi dediğimiz usta yazardan, güzel bir eserdir.
ustalara göre ülkeden çıkan adam akıllı ilk roman. kyk'da tek akşamda okuyup bitirmiştim, epeyce etkilenmiştim. filmini de seyrettim ama filmi çok iyi değildi.
ilginç olan sabahattin ali'nin tamamen maddi kazanç elde etmek için yazdığı ve romandan ziyade öykü olan kürk mantolu madonna'nın bu şahaserin önüne geçmesi.
satır araları itinayla doldurulmuş, pasaj geçişleri ince nüanslarla ilişkilendirilmiş, tadı damakta bırakan harika bir taşralı romanı.
girizgâhı yetersiz bulsam da tasvirlerdeki üslup başarısı ve kurgusundaki sürükleyicilik sayesinde nitelikli sıfatını hak eden bir yapıt.
romanımızda 20. asra millî ve manevî değerlerin avucundan kayıp gitmesine seyirci kalan taşradaki Türk toplumu işlenmiş. dahası, romanın içindedir ve okumamak isteyenleri beklemektedir.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |