Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

tutun kolonyasi

Bu üye Çaylak

Bu üyenin profil sayfasına git

555 entry 69 konu hiç puanı yok
09.05.2015 12:54 son işlem tarihi takip etme takip et

şirinler

sirinler koyu'nde ikamet eden topluluktur kendileri. koyun muhtari sirin baba'dir ve iflah olmaz bir isid mensubu gibi sakallari vardir. koyun diger sakinleri her sabah tras olmak zorundadir. mantarlarda yasar, eseysiz urerler.

sirin cilegi, koyun tek ihrac kalemidir. bu meyvenin getirisi ile koyun yillik ihtiyaclari karsilanir.

yaz kis demeden bere takarlar. onlar icin bere demek, nefes almak demektir.

koyde ikâmet edenler arasinda pembe nufus huviyetine sahip bir kisi vardir, sirine. topuklu ayakkabilari, lepiska saclari ve incecik sesi ile tam bir star havasindadir.

kulaklari tirmalayici sese sahip olan gozluklu sirin, kafaustu yere dusme konusundaki masterini cambridge'ta yapmistir.

azili dusmanlari olan gargamel, "kucukken uslu bir cocuk" olmus ve bu sayede sirinler'i gormeye hak kazanmistir.

azman, sen ne guzel kedisin oyle. yerim.

13.04.2015 23:46
  1. jetgiller

    ilk askim judy'in de oynadigi efsanevi cizgi film. her bolumde yeni bir sevgili edinen judy'e icten ice kizar; fakat yine de ona olan sevgim nedeniyle bolum sonunda affederdim.

    elroy'u ise kiskanirdim. o yaslarda isbu kullanici sokak aralarinda patlamis topun pesinde kosup toz icinde kalirken, kendisi uzayda cirit atiyordu.

    evin annesi jane, -evet buna herkes sasiracak- tam bir alisveris delisiydi.

    george'u her bolumde isten kovan bay spacely beni korkutur, yatagima daha da sokulmama vesile olurdu.

    evin hizmetcisi rosie "merakli melahat"in jetgiller versiyonuydu. her seye burnunu sokar, basi beladan kurtulmazdi.

    ve biz buyuduk, kirlendi dunya.

     
  2. bakkalın önünden market poşeti ile geçmek

    bu durumda bakkal amcanin "beni aldattin" bakislarina maruz kalmak kacinilmazdir. "seni ellerimde buyuttum" bakisi gelir akabinde. "hani bizim sevdamiz eritirdi daglari" bakisi ile olay cigrindan cikar ve bakkal amca cebinden cikardigi sigarasini yakar. efkârlanmistir ve artik onunla olan iliskiniz onulmaz bir yara almistir.

    teker teker satilan gofretten size bedava vermesi, karneniz iyiyse hediye ettigi cikolatalar akliniza duser. hangi market, hangi kapitalist avm size bu sicakligi gostermistir ki? hic iste. duygu yok azizim, duygu.

    bakkallar candir.

     
  3. karpuz çekirdeği

    guneydogu'da kuruyemis denildiginde akla ilk gelendir kendileri. karpuzlardan cikarilan -salataliktan cikarilacak degiller ya- cekirdekler kurutulur, odun atesinin icinde yetmisiki celcius sicakliginda ve yine odun kulu ile birlikte kaynatilir, uzerine tuz ve tercihe gore bir miktar karbonat eklenir. akabinde tuketilmeye hazir hâle gelir.

    pisirildigi zaman ortaya muthis bir koku yayar ve bu koku chanell 5 parfumlerinin eline su doker.

    memleketten ulkenin batisina gidildikce adinin -ve tabiki tadinin- bilinme olasiligi azalir. mesela edirne'de bilinme olasiligi 0'dir.

    kac yillik gurmeyim, boyle bir tat gormedim diyen vedat milor'a gore kuruyemislerin kralidir. -yersen-

    son olarak: tadini merak edenler pm yoluyla iletisime gecseler, helalinden birer kilo karpuz cekirdegini kendilerine gondermek boynumun borcudur.

    arrivederci.

     
  4. diyet yapana kurulacak cümle

    - pazartesi baslama.

    diyet yapacak insana soylenilecek ilk cumle bu olmalidir; cunku pazartesi baslanilan her diyet, kisa zamanda omrunu tuketecektir.

    siz yine de bol bol su ve posali yiyecekler tuketin, eve cikmak icin asansoru degil merdivenleri kullanin.

    ve tatlilarin o suh seslerine "hayir" diyebilin.

    yasasin saglikli gunler ve kilolardan arinmis bir vucut, kahrolsun obezite.

     
  5. ingilizce

    ulkemizdeki insanlarin yuzde yuzondordunun "iyi" derecede konusabildigi anglosaksonlarin dili. oyle ki kalabalik bir ortamda gizli bir konuyu eskaza ingilizce konusayim derseniz yanlis yaparsiniz. zaten gizli bir konuyu neden kalabalikta konusursunuz ki. cok ayip.

    ogrenmesi diger dillere gore kolay olabilir, kismen dogrudur bu, fakat gelistirmesi bas belasidir. londra ya da leichester'da bir tanidiginiz varsa ve o tanidiginiz ile araniz limonî degilse oraya gitmeli, dili yerinde ogrenmelisiniz.

    gunumuzde bilim, sanat, felsefe ve bilumum evrensel olaylarda gecerli olan bir dil oldugundan dolayi ogrenmesi elzemdir. yakin zaman sonra kiz isteme rituelinde bile ingilizce kullanilabilir. tarihe not dusulsun bu tespitim. "we want to your girl" denilir ve olaylar gelisir.

    alti aylik bir annenin karnina dokunup "ah, my baby" dedigine sahit olan kulaklarimdaki cekic, ors ve uzengi sahidimdir ki bir zaman sonra anayasamizda ikinci dil olarak yerini alacaktir. ha bu cok matah bir sey midir? bence degildir.

    bana kalirsa esperanto candir, gerisi heyecandir. -smile-