Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

kore dizisi

paylaş araştır

 

  1. Yabancı sinema/türk dizi denkleminde seyreden bir dizi/film skalasına sahibim. İstisnası Çernobil dizisi oldu. Bunun haricinde batı, Hint ya da uzak doğu yapımı herhangi dizi merakım olmadı.

    Bu konuda çok telkin alsam da -özellikle Kore dizileri için- hâlâ izlemek üzre bir istek uyanmış değil. Bakalım nereye kadar böyle gidecek.

     
  2. Ara sıra Kore filmlerini izliyorum. Bazıları ciddi emek sarf edilerek yapılmış filmler. Holywood kadar olmasa da ilgi çekici dizi ve filmleri olan bir ülke.

     
  3. Kore dizileri bataklık gibidir, bir kere girdim mi içine çıkamazsın, insanın seyrettikçe seyredesi gelir. Kingdom, mr.sunshine, the tale of Nokdu, my mister, my name, squid game, all of use are dead, silent sea, narco-saints, alchemy of souls, high end crush, the king's affection, crash landing on you, ı am not a robot, love to hate you, because this is my first life, crash course in romence şimdilik listemde yer alan, izlediğim kore dizileridir. Normalde tarihi, gerilim, bilim kurgu, zombi tarzı dizilere vakit ayırırken, Son zamanlarda romantik-komedi dizilerine şans verdim ve onların da izlenmeye değer olduğunu gördüm. Genelde 16 bölümden oluşan ve her bölümü yaklaşık 1 saat süren dizilerde bazen 40-50 yaşındaki (ki yaşlarını hiçbir zaman göstermiyorlar) kıdemli oyuncular, çoğunlukla da 20 li yaşlardaki, günümüz gençliğine daha çok hitap eden güzel, yakışıklı yetenekler rol almaktadır. İlk başlarda daha çok kore filmi izlediğimden, süre az olduğu için oyuncuları aklımda tutamaz, hep birbirine benzetir, ayırt edemezdim. Ancak dizilerde oyunculuklarını daha uzun süre seyretme fırsatı bulduğum için artık çoğunu tanıyabiliyorum. Mesela bir kadın oyuncu var, izlediğim en az 5 dizide ya anne, ya köyün lideri, ya hemşire bir yerlerden muhakkak çıkıyor, yan rolleri çok iyi oynuyor. Zaten kore dizilerini güzel kılan da bu bence, olay sadece ana rollerle kısıtlı kalmıyor, hatta çoğunlukla yan roller diziyi sürüklüyor.

    Ayrıca bahsetmek istediğim yakın zamanda bitirdiğim "because this is my first life" dizisi. Hayata ve evliliğe, 30'lu yaşların psikolojisine karşı yaklaşımı ile beni çok etkiledi. Nasıl olup da Daha önce izlemediğim lee min ki'yi ilk kez izleme fırsatı buldum. Esas oğlanımızı İlk sahnesinde, ilk gördüğümde o kadar erkek oyuncunun içinden bula bula buna mı rol vermişler diye hayıflandım ancak bir iki bölüm sonra jest ve mimikleriyle, vücut hareketleriyle bu rolü kendisinden başkası oynayamazdı diye kabul edip, rolünü zevkle izledim ve dizi bittiğinde de hayranı olup çıktım. Esas kızımız alchemy of souls'tan bildiğimiz jung so min her zamanki güzelliği ve yeteneği ile dizide yine parlamış. Baş edebileceği şeyleri "evi, kedisi ve kendisi" olarak sayan ve tek hayali borçları biten evinde ölmek olan, çizdiği kurallar ve kendi rutini dışına çıkmayan oğlanımız, ev kredisi borcunu ödemeye yardımcı olsun diye ev arkadaşı alıyor. Yazar olan ancak yardımcı yazarlıkta emekleri sömürülen ve ailesi tarafından da iteklenen kızımızın da barınacak yer sorunu olduğu için, bu ikisi aynı evde buluşuyor ve aileleri ikna etmek için formaliteden evleniyorlar. Erkeğimiz robot gibi, bilgisayar programı tasarlayan bir mühendis, sıfır duygu belirtisi gösteriyor çevresine karşı. Kızımızsa hayır demeyi pek beceremeyen, kırılgan ve duygusal biri. Ancak zamanla aralarında oluşan ilişki, seyirci olarak başlarda hiç ihtimal vermesek de erkeğin değişim ve gelişim göstererek kızımızla bağ kurmasını ve aralarında sevgi oluşmasını sağlıyor. Bu değişim ve gelişimi görmek çok güzeldi. Kızımız yazar olduğu için dizi boyunca hemen her bölüme kitaplardan fırlamış, düşündüren, etkileyici ve güzel cümleler, karakterlerin konuşması ile veriliyor ki bu kısımlar da diziye ayrı bir renk katıyor. Son bölümlere doğru bahsi geçen 19 numaralı oda mevzusu da yine merak uyandırıcı bir detaydı. Tabi ki kızımızın yakın iki kız arkadaşı ve erkeğin iş arkadaşları da yan roller olarak diziyi hareketlendirdi ancak ben bu diziyi sadece esas kız ve oğlanın sahnelerinden de oluşsaydı, yine aynı zevkle izlerdim. yan roller bu dizide bana ekstra bir duygu katmadı zira baş roldekilerin duygusu çok baskındı. Hem mizah, hem duygusal, hem de insan-aile ilişkilerine dair pek çok şeyi harmanlayan bu diziyi muhakkak bir kez daha izleyeceğim.

     
  4. nedendir bilmiyorum ancak hepsi birbirine benzediği için izlemesi bana pek yaramayan yapımlardır. hayır, isimlerde benziyor.

     
  5. Herhangi bir kültürün dizisini/filmini seyretmek için az da olsa o kültürü de ilginç bulmak gerekiyor. Japon animeleri bir tarafa bırakıyorum, japon filmlerine alışmak bile benim için çok zaman almıştı. Kore' de daha bir emeklemem gerek. Gerçekten "emek vermek" anlamında emeklemem gerek. çıta aşıldığında ise bu üretimler vazgeçilmez olabiliyor. Zira Romantik-komedi tarzını bilmem ama uzakdoğu nun korku anlayışını batı' dan daha sağlam buluyorum.

     
  6. Daha çok ergenlerin ilgisini çeken filmler,minik minik insanlar,hepsi birbirine benziyorlar,değişik senaryoları var ,aşk meşk olaylarını daha duygusal empati anlamında daha duyarlı olduklarını görebiliyorum,zayıf ve sevimli tipleri de var,bir de giyim tarzı olarak minik ve zayıf hallerine gayet güzel uyuyo,çok fazla izlemesem de onların o minnoş hallerini beğeniyorum,haa bir de sosyal mesaj içeren konuşmaları da oluyo bu anlamda kültür olarak kendilerini geliştirmiş gibi görünüyorlar,hatırlamışken bir bakayım şu filmlere bari:))

     
  7. Flower of evil, 2020 yapımı, 16 bölümlük Aksiyon polisiye k-draması. Tempo bir saniye bile düşmedi. Lee joon gi oyunculukta zirve noktasının neresi olduğunu herkese göstermiş, onu izlemek muhteşemdi, kadın başrol moon chae won de süper ötesiydi, ikisi de diziyi çok güzel sürükledi. Gerek oyunculuk, gerek kurgu, müzik Her anlamda çok güzel bir diziydi. İzlediğim kore dizileri içersinde her daim ilk üçte yer alacaktır.

     
  8. The glory bu cuma ikinci 8 bölümü yayımlanacak olan kore dizisi. Lise döneminde sınıf arkadaşları tarafından işkence boyutundaki zorbalığına uğramış ve çevresindeki bir kişinin bile destek çıkmamış, hatta zorbalığa uğradığı için nerdeyse suçlu durumuna düşürülmüş bir kız çocuğunun, hayatının geri kalanını adadığı, bu zorbalığı gerçekleştiren 5 lise arkadaşı ve buna göz yuman öğretmen ve annesinden intikam alma macerasını, insanın içini yakacak şekilde anlatıyor. İlk 8 bölümde alt zemin oluşturuldu, gelecek olan 8 bölümde işlerin nasıl ilerleyeceğini ve zorbalığın çirkin yüzünün nasıl sonuçlanacağını merak ediyorum.

    Yine "Better days" 2019 yılı çin yapımı, zorbalık konulu bir film. Zorbalık teması uzak doğu film ve dizilerinde yaygın olarak işleniyor. Bir eğitimci olarak ülkemizdeki okullarda bu denli zorbalık olaylarının yaşanmadığını ümit etmek istiyorum.

     
  9. Daha önce yazdıklarıma ek olarak, Doom at your service, tale of nine tailed, mouse, my libration notes, vagabond, call it love, youth of may, somebody, it's okey not be okey, black night, w two worlds, the smile has left your eyes, summer strike, my father strange, see you in my 19th life, celebritiy, heartbeat, moving, behind your touch, d.p., oh my venüs, my dearest, coffee prince, my lovely liar, bloodhounds, strong woman bong soon, blind, my girlfriend is a gumiho, awaken, angel's last mission:love, sweet home, happiness, meow the secret boy, welcome to samdal-ri, a korean odyssey, something about %1 son zamanlarda izlediğim kore dizileri. arada renk katsın diye pending train, alice in borderland, silent, orange days japon dizilerini de izledim. Ancak Uzun süre Kore dizisi izleyince, japon dizileri ile arasındaki ayırımı yapmak daha kolay oluyor. Kore dizilerindeki o samimi aile ve mahalle ortamı, arkadaşlık ilişkileri japon dizilerinde yok, japonlar daha soğuk, en azından benim izlediğim dizilerinde yansıttıkları hava o yönde.

    İzlediğim her bir kore dizisinin kritiğini yapmayacağım ancak bazılarının hakkını vermem lazım. Lee seung gi hayranı olarak mouse, vagabond, my girlfriend is a gumiho, a korean odyssey on üzerinden yüz, bu oyuncunun hiçbir projesi pişman etmez, izleyiciyi her daim mutlu eder, muhteşem bir oyuncu bence. Moving kore dizilerinin level atladığının kanıtı, üstün bir kurgusu ve oyuncu kalitesine sahipti, genç oyuncularla kıdemliler çok güzel harmanlanmıştı, tam bitti derken, ikinci sezonu bekliyoruz gelsin diye. My father is strange izlediğim tüm dizilerin içersinde en uzun olanı, diğer tüm diziler en fazla 16 bölümken, bu 52 bölümdü. Başta gözüm korkmadı değil, 52 bölüm izlenir mi, çok uzun diye. Ancak su gibi aktı gitti, mükemmel bir aile dizisiydi, 16 bölüm olup zor bitirdiğim birkaç dizinin(w two worlds, it's okey not be okey gibi) yanında zerre sıkılmadan, heyecanla ve zevkle izledim. Sweet home birinci sezon mükemmel ötesiydi, soluksuz izlendi ancak ikinci sezon koca bir hayal kırıklığı. İlk sezonun üstüne yatmışlar resmen. Birinci sezonla karşılaştırılamayacak kadar kötüydü. Nisanda üçüncü sezonda nasıl bir final gelecek, ilk sezonun hatrına takipteyim. Summer strike tam bir huzur yumağıydı, ahh o kütüphanede ben de olaydım dedirten, sakin, yormayan, kafa dinlemek isteyen izleyiciyi alıp götüren cinsten, yüzde tebessüm oluşturan bir diziydi. Zombi dizilerini sevmeme rağmen, happiness beklentimi pek kaşılamadı, zombi dizisi yapıp da nasıl sıkıcı hâle getirebilmişler, işte onu anlamadım. Bitirdim ama zorlandım.

    Flower of evil, Awaken, mouse, blind benzer tarz diziler, gerilim, gizem, aksiyon ve bence bu dördü türünün en güzel örnekleri arasında. İzleyecek daha bir sürü güzel kore dizisi olmasa bu dördü ile başlayıp yeniden izlemek istediğim bir sürü kore dizisi var ancak izlediğim filmi tekrar izlemek gibi değil, film en fazla iki saat iken dizilerin süresi çok daha uzun. O yüzden gözüm kesmiyor.

    Japon dizilerinden silent da duyma engelli genç adam, orange days de yine duyma engelli bir genç kız, kore dizisinde de angel's last mission love da görme engelli genç kadın, çin dizisi crush da genç erkek rol alıyordu. Rolüne iyi bürünen ve yapmacık olmayan oyuncuların rol aldığı bu engelli insanların dünyasını konu edinen dizileri izlemeyi özellikle seviyorum. Şansıma güzel örneklerine denk geldim. bu tür başka dizilere denk gelirsem, izlemek istiyorum.

    Netflixte daha bir sürü izlenmeyi bekleyen kore dizisi var. Şuan run on izlemekteyim. Kore dizisi izlemeye başladıktan sonra çok nadir amerika ve avrupa yapımı dizi izler oldum. Arada renk katsın diye ilginç, daha çok gerilim ve gizem konulu mini dizileri izliyorum, aklımda kalan birkaçı; them, severance, behind her eyes, katla, godless, mavi gözlü samuray, taboo, the witcher serisi. Kore dizisi izlemenin keyfine alışınca bu yapımlar benim için bir tık eksik kalıyor. Kore dizisi izlemenin en büyük kârlarından biri de o kadar tane tane konuşuyorlar ki, çoğu temel kelimeyi hafızama aldım, konuşamam, ama altyazı yokluğunda da tam olmasa da çat pat bazı kelimelerden ne olay döndüğünü kavrayabilirim. Korece kelime haznem ilk zamanlara göre epey gelişti diyebilirim. (İzlediğim tüm dizi ve filmleri orjinal dilinde, türkçe altyazılı izlemeyi tercih ederim.)

     
  10. Zoraki Prens gençlik çağımın vazgeçilmez dizisi:)

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.