Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

divan edebiyatından bir beyit bırak

paylaş araştır

 

  1. Sofular secde ederler mescidin mihrabında

    Yâr eşiği secdegâhım yüz sürerim kime ne

    Nesimi

     
  2. Arz-ı hal etmez dil-i gam-didemiz dildare de ///

    Etmesin muhtac Rabbim yare de ağyare de.. // Süleyman Nazif

    Kederli gönlümüz, halini sevgiliye dahi anlatmaz

    Rabbim dosta da düşmanlara da muhtaç etmesin.

     
  3. Didiler te'sîr ider ism-i müsemmâ da velî

    Ey Sûrûrî! görmedüm âlemde handân olduğun.. ( sûruri )

    Sûrûrî sevinç, mutluluk anlamına gelir..

    Ey Sürûrî! İsmin, sahibine geçtiğini söylerler fakat hiç mutlu olduğunu görmedim, diyerek mahlasına gönderme yapar.

    -

    Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal

    Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş! ( baki )

    Davud gibi sesini aleme bırak, Baki kalan hoş bir ses imiş alemde diyerek

    kendi sesinin alemde Baki kalacağını söylerek mahlasına gönderme yapar.

    -

    Bende yok sabr-ı sükû, sende vefadan zerre,

    İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere. ( nabi )

    Nâ ve bî kelimeleri Arapça ve Farsçada 'yok' anlamına gelir.

    iki yoktan ne çıkar düşünelim, diyerek Nabi mahlasına gönderme yapar.

     
  4. bağdat'ın fethi için görevlendirilen hafız ahmet paşa padişah'tan yardım ister bunu da bir şiir ile bildirir,

    aldı etrâfı adû imdâda asker yok mudur

    din yolunda baş verir bir merd-i server yok mudur

    *

    hasmı geşt ile oyunda ruh-be-ruh şeh mât eder

    cenkde bir at oynadur ferzâne bir er yok mudur

    *

    bir aceb girdâba düştük çâresiz kaldık meded

    âşinâlar zümresinden bir şinâver yok mudur

    *

    cenkde hem-pâmız olup baş verip baş almağa

    arsa-i âlemde bir merd-i hünerver yok mudur

    *

    def-i bî-dâda tekâsülden garaz ne bilmezüz

    derd-i mazlûmdan suâl olmaz mı mahşer yok mudur

    *

    âteş-i sûzân-ı adâya bizimle girmeğe

    dehr içinde imtihân olmuş semender yok mudur

    *

    dergeh-i sultân murâd'a nâmemiz irsâline

    bâd-ı sarsar gibi bir çâbük-kebûter yok mudur

    *

    etrafı düşmanlar sardı, yardıma yetişecek asker yok mudur?

    din yolunda başını verecek cesur askerler nerede!

    savaşta iyi at süren ve düşmanı şah-mat edecek bir asker de mi kalmadı?

    tehlikeli bir akıntıya düştük ve çaresiz kaldık.

    bizi bu sıkıntıdan kurtaracak tecrübeli bir dalgıç yok mudur?

    cenkte yoldaşımız olup, hüner sahibi bir asker yok mudur?

    zulmü def etmede gevşek davranmanın kastının ne olduğunu bilmeyiz.

    zulme uğramış bir mazlumdan sual edecek bir mahşer de mi yoktur?

    bizimle düşmanın ateşinde yanmadığına inanılan semender asker kalmadı mı?

    sultan murad'ın dergâhına mektubumuzu ulaştıracak şiddetli rüzgar gibi süratli bir güvercin de mi yoktur?

    henüz 14/15 yaşlarında olan ıv. murad bu şiire aynı vezin ve kafiyede hatta her dizeye mukabele ederek karşı bir şiir yazar.

    hâfızâ bağdâd'a imdâd etmeğe er yok mudur

    bizden istimdâd edersin sende asker yok mudur

    *

    düşmeni mât etmeğe ferzâneyim ben der idin

    hasma karşı şimdi at oynatmağa er yok mudur

    *

    gerçi lâf urmakda yokdur sana hem-pâ bilürüz

    lîk senden dâd alur bir dâd-güster yok mudur

    *

    merdlik da'vâ ederken bu muhanneslik neden

    havf edersin bâri yânında dilâver yok mudur

    *

    râfizîler aldı bağdâd'ı tekâsül eyledin

    sana hasm olmaz mı hazret rûz-ı mahşer yok mudur

    *

    bû-hanîfe şehrin ihmâlinle vîrân etdiler

    sende âyâ gayret-i dîn ü peyamber yok mudur

    *

    bî-haberken saltanat ihsân eden perverdigâr

    yine bağdâd'ı eder ihsân mukadder yok mudur

    *

    rüşvet ile cünd-i islâm'ı perîşân eyledin

    işidilmez mi sanursun bu haberler yok mudur

    *

    avn-i hak'la intikâm almağa a'dâdan meğer

    bende-i dîrîn vezîr-i dîn-perver yok mudur

    *

    bir alî-sîret vezîri şimdi serdâr eylerim

    hazret-i peygamber mu'în olmaz mı rehber yok mudur

    *

    şimdi hâlî mi kıyâs eylersin âyâ âlemi

    ey murâdî pâdişâh-ı heft-kişver yok mudur

    *

    ey hâfız! bağdat'a imdat etmek için sende asker yok mudur?

    bizden yardım dilersin, senin yanında asker kalmadı mı?

    düşmanı mat etmek için ''ben hünerliyim'' derdin.

    şimdi düşmana karşı at oynatacak bir asker de mi yoktur?

    laf söylemekte sana yoldaş bulunmaz, biliriz.

    fakat senden hakkını alacak bir adalet dağıtıcı yok mu sanırsın?

    erkeklik davasında iken bu kadınsı hareketler neden?

    korkmaktasın, fakat hiç olmazsa yanında erkek de mi yoktur?

    gevşeklik göstererek bağdat'ı şiilere bıraktın.

    bundan dolayı yarın mahşer gününün sahibi sana düşman olmaz mı?

    senin ihmalinle sebebiyle ebû hanife hazretlerinin şehrini vîrân ettiler; acaba sende hiç din ve peygamber gayreti kalmadı mı?

    vakitsiz bir şekilde saltanat ve devlet ihsan eden allah,

    yine bize bağdat şehrini geri verir. rüşvet ile islam askerini perişan eyledin.

    bu haberler bizim kulağımıza gelmez mi sanırsın?

    cenab-ı hakk'ın yardımıyla düşmandan intikam almak için dinini seven sâdık bir vezirim yok mu zannedersin?

    şimdi hazret-i ali gibi cengâver bir veziri kumandan tayin ederim.

    ona hazret-i peygamberin yardımcı olmayacağını mı zannediyorsun?

    hâfız! acaba sen âlemi başı boş bırakılmış mı sandın?

    ey murad! yedi iklimin padişahı sen değil misin

     
  5. Osmanlı Sultanlarının belki de en bahtsızı Yedikulede hunharcasına daha on dokuz yaşındayken öldürülen II. Osman'ın kaleminden;

    -

    Cana kar eyledi güzel sitemün

    Olmadı zerrece bana keremün!

    Gerçi bağlandı dil o kalkülüne

    Beni divane etdi gonca femün!

    Çok güzel sevdim alem içre bugün

    Görmedim böyle derdini serimün!

    Gayriye bezlidersin ihsanun

    Bana kaldı çekmeğe elemün!

    Farisi aşk ile yatur hasta

    Lutf ile hanesine bas kademün!

    -

    Bir beytinde başına geleceklerden sanki haberdardır,

    -

    Niyyetim hizmet idi saltanat u devletüme

    Çalışur hasid ü bed-hâh benüm nekbetime

     
  6. ey hilâl-ebrû dilin meyli sanadır doğrusu

    sûy-i mihrâba nigâhım kec-edâdır doğrusu

    râ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu

    yâ savâb olmuş veya olmuş hatâ sevdim seni

    ,

    ey hilal kaşlım, kaşı yeni ay gibi olan sevgili! kalbimin dönüşü sanadır doğrusu.

    mihraba bakarsam eğer, o yalnız gözlerimin köşesindendir

    kaşının ?râ? sından geri dönseydim eğer o ikiyüzlülük olurdu

    doğru bir iş mi etmişim yahut yanılmış mıyım,

    aldırmam bu yanlışmış veya doğru;

    (günahıyla, sevabıyla ) sevdim seni.

    şeyh galip

    https://www.youtube.com/watch?v=P8Pe4b-dxAg&t=416s

     
  7. Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb

    Kılma dermân kim helâkim zehri dermândadır.

    (Fuzuli)

    Eski Türk edebiyatı dersi hocamızdan ilk duyduğum ve hala unutmadığım beyitlerden biri.

    Anlamı: Ben aşk denen dertten hoşnutum ey doktor! Bana ilaç verme ki benim helâk olmam;senin derman olsun diye verdiğin zehrindedir.

     
  8. "Arz-ı hâl etmeye câna seni tenhâ bulamam,

    Seni tenhâ bulıcak kendimi aslâ bulamam."(Ulvî)

    Anlamı: Sevgilim! Halimi, yani aşkından dolayı başıma gelenleri ve isteklerimi, arz etmek için seni tenha bulamıyorum. Seni tenha bulunca da kendimi asla bulamıyorum.

     
  9. gitdün amma kodun hasret ile canı bile

    istemem sensiz olan sohbet-i yaranı bile..

    neşati

     
  10. Olur rencide-hatır geçse gönlümden dahi vuslat

    Nihan bir yol mu vardır hatır-ı canana gönlümden

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.