Türkiye'nin memur portalı

tarihin çöplüğüne atılması gereken bir kocakarı inanışı.

sevgi paylaştıkça çoğalır.

sevmekten korkanlar, sevdiğini söyleyemeyenler, sevmeyi bir alışverişe indirgeyenler yarım insanlardır.

siz tam insan olun. hem, şımarmak da sevmek de insani duygular değil mi?

mal olduğunun kabulü ve akabinde gelişenler...

satışa hazır mal olursa, pazar da kurulur elbet.

riskli bir ayakkabı modeli olsa da kadınsılığı ön plana çıkardığı için ayaklarda görmekten hoşlandığım bir tür.

riskli çünkü her bacak tipi ve kıyafete uymayan gıccık bir şey. ayrıca içinde bulunmanın bir zaman sonra işkenceye dönüştüğü de bir sır değil. o nedenle mecbur kalınmadıkça giyilmiyor zaten.

ben daha çok skinny pantolonla beğeniyorum. düzgün ince bacak ve bilekleri olan kadınlara ne de yakışıyor meret. ancak pantolonu doğru seçmek mi lazım, yoksa yürüyüşe mi özenilmeli onu tam anlayamadım. afedersiniz, hafifmeşrep bir görüntü de katabiliyor bazı durumlarda. ama o sihirli kombini yakalayana da muazzam yakışıyor doğrusu.

nispeten kalın alt baldır ve bileklere sahip olanlar da etekle giymeli bence. öbür türlüsü zorlama duruyor kanısındayım.

şimdiye kadar hakkında girilen hiçbir entrinin olumsuz olmaması veya hakaret içermemesiyle göz yaşartmış, sözlük adına umut yeşertmiş kadın.

zaten hayatı umut yeşertmek üzerine kurulmuş biri, ancak yalan ve iftiralarla kötü gösterilebilir. onu da yakın tarihimizde acı ve utançla gördük zaten.

kendisine dinsiz, kitapsız, allahsız gibi arkaik söylemlerle saldıranların tekerlerine çomak sokan bu kadına ve yaptıklarına nefret duymaları tuhaf değil elbet.

kadının adının yok sayıldığı, sadece cariye ve/veya anne olarak değer gördüğü bir toplumda, onu prangalarından kurtarıp özgür bir birey haline getirmek için uğraşan bu kadına düşman olmak dışında yapacak bir şeyleri yok dinci ve yobaz kitlenin. ellerinden geleni yaptılar onlar da. ama onun aziz hatırasına bir zarar veremeyecekler. bunu onlar da çok iyi biliyorlar. o nedenle kudurmaları devam ediyor.

okumuş, okumakta olan, mesleğini eline almış ya da almaya hazır olan her kadının cumhuriyete bir borcu var. ne kadar ahlaksız, yobaz, gerici ve dinci olursa olsun, cumhuriyet çatısı altında var olabilmiş her kadının boynundadır bu borç. o ahlaklı biri olarak bu borcu ödemeye çalıştı. kurduğu dernek ve yürüttüğü faaliyetler bunların ispatıdır. ahlaksızlar ona iftiralarla ve yalanlarla saldıradursunlar, su akıp yatağını bulacaktır.

açtığı yolda, gösterdiği hedefte yürüyenlere selam olsun.

ifade olarak olumsuz çağrışımlar yüklü olsa da çözümün bir parçası olacaksa son derece faydalı olabilecek bir hareket.

sorun, burada kimin gerçekleri duymaya ne kadar hazır olduğuyla ilgili.

insan doğası gereği farkındalığı yüksek bir canlı ama farkındalığın da seviyeleri var.

siz kaba, ahlaksız, özgüveni düşük ve yalancı biri olabilirsiniz.fakat bu durumun farkında olmayabilirsiniz. herkesi kendiniz gibi sandığınız için, tırnak içinde bu "kötü" vasıfların, bu kusurların bir sorun yaratmadığını/yaratmayacağını sanabilirsiniz. ama gerçek böyle değil maalesef. bunu size birinin söylemesi gerekir.

peki bunu size kim söylemeli? kim bu iş için ehil? günah işlemeyeceğine emin olduğunuz bir peygamber ya da gökten kanatlarıyla o an inmiş bir azize mi? rüğyanıza giren ak sakallı dede mi yoksa? kim size kusurlarınızı söylemeye daha yetkin? hangisini alırsınız bay ve bayan herkeskendinebaksıntaammıcılar???

birinini size bunları söylemesi gerek, bunları söylemesi için sizi gözlemlemesi gerek, sisiznle bir şeyler paylaşması, sizi yeterince tanıyor olması gerek... ama siz istiyorsunuz ki o kişi mikemmelll olsun. çünkü sizin o pembe kıçlarınızı ancak sizinkinden daha mikemmelll, daha pembe kıçlı biri eleştirebilir. çünkü eleştirinin sadece olumsuz olabileceğini düşünecek kadar sığsınız. eleştirenin sırf sizin gibi olamadığı/olamayacağı için, sırf size kötülük olsun diye, sırf sizi üzmek ve paçalarınızdan tutup aşağı çekmek için bunu yaptığına inanıyorsunuz. haksız değilsiniz belki çoğu zaman. o da bir insan çünkü, zaafları var. siz de en az onun sizi tanıdığı kadar onu tanıyorsunuz. ciğerini biliyorsunuz onun. ama yanılıyor olabileceğinizi ıskalıyorsunuz hep.

aslına bakarsanız, her ekonomik sistem kendi modelini yaratmanın dışında, kendi insan tipini de yaratır. bizler uzunca bir süredir, ki bu yaklaşık 300 yıla tekabül ediyor, kapitalist bir ekonomik modelin içinde yaşıyoruz. kısmi feodal uygulamaları saymamıza gerek yok çünkü hakim modele göre şekilleniyor her şey. kısacası kuralları kapitalistler koyuyor, bizler de sorgulamadan kabul ediyoruz. eğitim sistemimizden tutun da, hukuki mevzuata, edebiyat anlayışımzdan, eğlence kültürüne kadar ne varsa hep burjuva ekonomik modelinin bir uzantısı, bir yansıması olarak hayatımızın orta yerinde, tam da karşımızda duruyor. bu modelin sürmesi için ona uygun insan tipi gerekiyor. her zaman bu böyledir. dolayısıyla bizler de, serbest piyasa modelinin parametrelerini oluşturan fırsatçı, kurnaz, gerektiğinde yalanı bir enstrüman olarak kullanabilen, prezentabl, rekabetçi, sert ve duygusuz olmaya zorlanıyoruz, oluyoruz da. olmamız gerektiği için oluyoruz. bu bir tercih değil, zorunluluk. işler böyle yürüyor çünkü.

yeni bir model ortaya çıkmadan bu durumdan kurtulmak zor. yüksek bir farkındalık gerektirir. o nedenle kusurlarınız aranmaya devam edecek, sizler buna kızmaya bozulmaya devam edeceksiniz; durum da biteviye böyle sürüp gidecek. iyisi mi kusurlarınızdan ders çıkarmaya bakın. not edin, aynı kişiden bir daha onu duymamaya çalışın. kendi devriminizi böyle başarabilirsiniz. öptüm kib bye.

selam ve dua ile...