Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

yabancı

paylaş araştır

 

  1. başka bir devletin uyruğundan olan kişiler için ya da tanımadığımız insanlar için kullandığımız kelime.

     
    (Bkz: el)
  2. albert camus'un en bilindik eserlerinden biri. bu kitabında saçmalamaktır asıl yapmak istediği yazarın ve kitap bittiğinde ne saçma bir kitapdır, diye okuyucularında bir izlenim bırakarak yapmak istediğini başarmıştır yazar. sadece hayatı yeme, içme, uyumak gibi gören, olsa da olur olmasa da olur mantığıyla hareket eden, yaptığı cinayeti bile güneş ışığına bağlarak bu nasıl bir insan dememize sebep olan kitap. saçma ama içerisinde birçok gizli mesajlar olan kitabı okuyarak, daha iyi anlaşılacağını düşünüyorum.

     
    (Bkz: Albert Camus)
  3. albert camus'un varoluşçuluktan ziyade (çünkü çoğu yazar-insan zaten bir varoluşculuk sancısı çeker ve birbiri ile karıştırılan kavramlar) absürdizm tarzında yazdığı romanı.

    yabancı, evet yabancı... hem topluma hem kendine yabancı. bunu sorgulayan ama toplum tarafından da determinist ve tek-çizgisel düşünceye çekilmeye çalışılan bireylerin kendini bulmasına yardım etmekten-edilmekten ziyade dahada yaftalanması. kabul görmeyen, dışlanan bireyler.

    belli başlı duygular çerçevesinde değerlendirilen ve buna göre yargılanan insanlar.

    saçma dediği şeylere zaman harcamayacak bir varlık olduğunu düşünen meursault...

    hücrede papaz ile olan diyaloğu çok beğenmiştim.

     
  4. menfaatleri çatıştığında birbirini hiç tanımamışcasına birbirinden uzaklaşabilen kişileri " olmak" fiili ile tanımlayan sözdür.

    "yabancı olduk şimdi..."

     
  5. Hayret,

    Bu başlığı nasıl atlamışım. Sevdiğim bir yazarın en güzel eserini hem de. Öyle şeyler yapmazdım ama... Hatırlatan(lar)a teşekkürler.

    (tebessüm)

    Camus'a göre her şey ve herkes "saçma"dır. Bu düşüncesiyle ele aldığı romandır Yabancı. Yabancı da, insanın "saçmalık" içinde neden var olduğunu sorgular, hayat yaşanmaya değer değildir ama yaşanmalıdır düşüncesiyle farklı bir yön verir hayatına.

    Roman kahramanı da "saçma"lık üzerine oluşturulan bir portre çizer. Her şeyi anlamsız bulur, topluma, insanlara yabancı kalır. Hayatın "saçma"lıklarından yola çıkılarak, saçma bir hikayeye başvurur. Nasıl ki, okurken kahramana, olaylara ve bakış açılarına yabancı kalınabiliyorsa.. roman da bunu okuyucuya vermeyi başarmış. Bir yerde yabancı kalınabiliyor, saçma bulunabiliyor. Yabancılık çok kez tepkisizlikle sonuçlanmış, her şey akışına bırakılmış.

    Toplumun değer yargıları ile karşılaşmak ve sonucunda "dışlanmak". Oysa dışlayan yabancı'nın ta kendisidir. Dışlamak, kendini yabancı hissetmek her şeye, herkese karşı.

    ..ve sonucunda roman kahramanı başka bir deyişle romanın adı "Yabancı"dır.

    Ah meursault, ah!

     
    (Bkz: Meursault)
  6. kitaptan yola çıkarak entry girmediğim tamamen ruh halime göre şekil verdiğim bir konu olduğu için kendimi şu an inanılmaz kötü hissettiğim, "bu kitabı bir daha okumalıyım"ı bana düşündürendir.

     
  7. halk arasında elalem veya el gibi sözlerle belirtilen kişidir.

     
  8. ailemizden olmayan, bize uzak olan, tanımadığımız kişilere söylenen tanımlama.

     
  9. albert camus'un mükemmel bir romanıdır. gözlem yeteneği ve kitap içerisindeki yaklaşımları çok farklıdır.

     
  10. Albert Camus'un beni sinir eden ve böyle insan olur mu yea diye okuduğuma pişman ettiren, klasikler arasında hatrı sayılır bir yeri olan romanı.

    Toplumuna ve değer yargılarına yabancı, umursamaz Meursault'un saçmalıklar dizgesinde adım adım sonunu hazırlaması...

    Mutlu sona ve olağanüstü kahramanlıklara ayarlı hayal gücümüze ters açıyla attığı gollerle bizi hayal kırıklığı kuyusunda merdivensiz bırakması...

    Roman, "Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum" diye başlıyor.

    Toplumun sinir uçlarında umursamaz ve edilgen tavırlarla dolaşması, kendi hayatını derinden etkileyecek durumlarda dışardan seyreden bir insanın rahatlığında hareket etmesi okuyanı da çileden çıkarıyor.

    Kitap kısa olmasına rağmen, annesinin ölümüyle ilgili söylediği; " Annemi elbette çok severdim; ama bu bir şey ifade etmezdi ki. Sağlıklı bütün insanlar, sevdiklerinin ölümünü az çok arzu etmiştir." sözleri gibi rahatsız edici ve düşündürücü birçok ifade yer alıyor.

    varoluşçuluk akımının temsilcilerinden biri olarak gösterilen yazarın, bu eseri de savunduğu görüşe uygun bir örnek oluşturuyor. ikinci dünya savaşından sonra gelişen bu akım, savaşın kararttığı duygu ve düşünceler dünyasının yansımasıdır belki de. kısaca, varoluş özden önce gelir, insan kendisini nasıl yaparsa öyle olur vs. ifade edilen felsefi bir akım varoluşçuluk.

    Romanın bizlere Meursault'un zihninden yansıttığı yaşam; tek düze, manasız ve saçma...

    kahramanın, Mutluluk ve yaşama sevinci veren şeyler ile acıyı ve ölümü kabullenmesi nerdeyse aynı ifadesizlikte.

    Sonuç olarak bana Sıkıntı veren, bunaltan bir romandı. Ancak kitabın yayınlandığı yılların dünyasının atmosferini düşününce yazara ve talihsiz Meursault'a da hak veriyorum.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.