Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
güneş samanyolu galaksisinin sarmal kollarından birinde bulunmaktadır. çıplak gözle görebildiğimiz yaklaşık 9 bin yıldız da bizimle beraber aynı kolda dönme hareketi yaptığından konumlarında bir farklılık olacağını sanmıyorum. böyle bir farklılık oluşacaksa da gözlemlemek için insan ömrü yetmez.
gök cisimleri zaten stabil bir yörüngede hareket etmezler. gezegenler kütleçekim alanında bulundukları yıldızın etrafında dönerken eğer sistemde başka gezegenler varsa onların çekim kuvvetinden de etkilenirler, özellikle büyük kütlelilerden. bu konuda bizzat güneş sistemimiz içinde harika bir örnek vardır; neptün'ün keşfi.
teknolojinin gelişmesiyle daha güçlü teleskoplar yapılınca uranüs 1781'de keşfedilir. bir süre gözlemlendikten sonra matematiksel olarak izlemesi gereken yörüngesinde sapmalar ve yalpalamalar olduğu fark edilir ve bazı matematikçiler "uranüs'ten şu kadar daha uzakta, şu boyutta, şu bölgede bir gezegen daha olmalıdır" derler ve gerçekten de denilen gezegen bulunur; neptün.
uzayda yıldızların, gezegenlerin ve hatta galaksilerin çarpışmaları görülen bir durumdur ama sıklığı, insan ömrü için değil kozmik takvim boyutunda anlamlıdır. bizzat kendi ay'ımız, theia adlı antik bir gezegenle dünyanın çarpışması sonucu oluşmuştur -ki iyi ki çarpışma olmuştur, ay olmasa yaşam olmazdı-, satürn'ün halkaları büyük olasılıkla satürn'ün çekim kuvvetine yenilip paramparça olmuş bir uydusunun kalıntılarıdır, gelecekte andromeda galaksisi ile bizim galaksimiz çarpışarak birleşecektir. ama unutulmaması gereken bir şey var ki uzay çok çok çok büyük oranda boştur, dolayısıyla herhangi iki cismin çarpışmasını gözlemleme olasılığınız yılbaşı piyangosunun size çıkma olasılığından daha düşüktür.
uzayda düzeni(?) sağlayan bir şey yoktur çünkü uzayda düzen yoktur, uzaya kaos hakimdir. "ee ama bak dünya ne güzel, sorunsuz yaşıyoruz, ne kaosu?" gibi klasik sorular uzayla ilgili bilgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır. birkaç insan ömrünün ve hatta birkaç milyon yılın kozmik takvimde bir önemi yoktur. dünya da birçok kez bu kaostan etkilenmiştir. 65 milyon yıl önce dinozorların -kuşlar hariç- soyunu tüketip biyosferi büyük ölçüde yok eden göktaşı buna örnektir.
salda gölümüz,
Burdur ilimiz sınırları içinde kalan gölümüz.
aynı zamanda göller havzasının güneybatısında bulunuyor.
etrafı kireçtaşı ve serpantin yamaçlarla çevrili.
gölün doğusu ve batısı dik kıyılarla çevrilmiş.
Türkiye'nin en derin 3. gölü.
deniz seviyesinden yüksekliği 1140 metre.
Salda Gölünün En derin noktası 184 metre.
Gölün eni 6.8 kilometre, boyu ise 9.186 kilometre.
yüzölçümü yaklaşık 44 kilometrekare.
Gölden akarsu çıkışı yok ve göl kapalı havza özelliğini taşıyor.
Salda gölü tektonik bir göl.
yağmur suları, akarsular ve yeraltı sularıyla besleniyor.
su kaybı ise sadece buharlaşma yoluyla oluyor.
son yıllarda göl seviyesinin birkaç metre çekildiği belirtilmiş.
suyunda magnezyum, soda ve kil bulunuyor.
suyu sert ve çok yüksek alkalin özelliği bulunuyor.
besin maddesince fakir, fazla düşük azot ve fosfat ürünleri barındırıyor.
Gölün tabanında, stromatolit adı verilen, arkaik dönemde oluşmaya başlamış ve oluşumu halen devam eden bakteriyel kökenli beyaz kayaçlar var.
gölde hidromanyezit minerali oluşumu uzun yıllardır devam ediyormuş.
biyolojik mineralizasyonun en güzel ve güncel örneklerinden biri salda gölü.
bu kayaçlar göle turkuaz rengini veriyor.
gölün yaşı yaklaşık 2 milyon olarak tahmin ediliyor.
nasa ile ilgisine gelecek olursak:
Jezero kraterini incelemeden önce dünyadaki bir örneğini araştırmaya başlamışlar ve karşılarına Salda Gölümüz çıkmış.
ikisi de benzer jeomorfolojik yapıya sahip.
Salda Gölümüz karbonat minerallerince zengin yapıya sahip.
çeşitli mineral ve bileşikler gölde birleşerek deltalar oluşturmuş.
araştırmacılar jezero kraterinin eski bir gölün kıyı şeridinde bulunduğundan şüpheleniyor.
bu şüphenin sebebi bölgede göl olduğu ihtimalini kuvvetlendiren mineral ve karbonat karışımlarını andıran izlere rastlamaları.
Etiyopya'da bulunan dallol yanardağında bilim insanları araştırmalar yapmış.
89 santigrat derece sıcaklığında ve 0.25 PH derecesinde asitli olan yanardağ ortamında yaşayan bir bakteri türü keşfetmişler.
yanardağ çevresinden toplanan tuz birikintileri ispanya'daki bir laboratuvara götürülmüş.
bakteriler yüksek sıcaklığı, asitli ortamı ve tuzluluğu seviyorlarmış.
bir bakteriden ortalama olarak 20 kat daha küçük olan bu mikroorganizmalara nanohaloarchaeles adını vermişler.
mars konusuyla ilgisi ise şu: spirit adlı mars keşif aracının indiği gusev krateri bu koşullara çok benzeyen koşullara sahip. ( 2019 tarihli haber çevirisi )
mars'ta yeraltı, yaşamı destekleyebilecek noktalarda yeteri kadar sıcak olabilir deniyor.
bilim insanları mars yörüngesindeki uydulardan gelen verilerle yüzeyi didik didik inceliyor ve volkanik faaliyetlere ilişkin kanıtlar topluyorlar.
volkanik etkinliğin gezegende yaklaşık 3 ile 4 milyar yıl önce var olduğu daha küçük patlamaların ise 3 milyon gibi yakın bir tarihe kadar sürmüş olabileceği hesaplanmış.
hatta son 50.000 yıl içinde gerçekleşmiş bir patlamanın varlığı dahi iddia edilmiş.
aynı zamanda ınsight'ın tespit ettiği sismik uğultu ve diğer bilgiler birleştirildiğinde
şöyle bir sonuç çıkıyormuş:
Davit Horvath: yükselen magma ve bu bölgedeki donmuş alt tabakanın etkileşimi, epey yakın bir zamanda mikrobiyal yaşam için uygun koşullar sağlamış olabilir ve bu da bölgede varlığını koruyan yaşam bulunması ihtimalini arttırıyor.
kısacası bilim insanları Mars'ın durgun ve soğuk bir gezegenden çok uzak olduğunu düşünüyorlar.
Andrews-Hanna: tüm bu veriler aynı hikayeyi anlatıyor gibi görünüyor. mars ölü değil.
youtube.com/watch?v=ZEyAs3NWH4A
Marstan elde edilen görüntüler 4K kısa film yapıldı.
perseverance'ın gezegende ilk günlerde çektiği görüntüler filmin yapımında kullanıldı.
Filmin adı This is Mars
Youtube'a yüklenen görüntüler milyonlarca kez izlendi.
Görüntüler aracın 5. gününde mars'ta çektiği görüntüler.
Araçtaki mastcam-z ile görüntüler elde edilmiş.
dev ekranda seyredilmesi tadına doyulmayacak güzellikte olan görüntülerde insan artık kuruyup buhar olmuş bir okyanusun bomboş tabanını seyreder gibi hissediyor.
bir detay da şu: eğer görüntülerle oynanmadıysa zannedildiği kadar kızıl bir gökyüzü yok.
( şimdiye kadar 57 milyondan fazla izlenmiş. )
Mars toprağında az miktarda oksitleyici madde bulunsa da genel olarak toprağının verimli olabileceği bilim insanlarınca belirlenmiş.
astrobiyologlar mars toprağının ne kadar verimli olabileceğini araştırmaya devam ediyorlarmış.
mars toprağının PH seviyesi orta olarak belirlenmiş. ( 7.7 olarak ölçülmüş fakat haberde mars toprağının her bölgede aynı olup olmadığından yani homojen olup olmadığından bahsedilmemiş. )
yaşama olanak sağlayan karbon, oksijen, fosfor, kükürt, kalsiyum, magnezyum, potasyum, klorid elementleri toprakta tespit edilmiş. sorun şu ki bu elementler mars toprağında dünyadaki kadar yüksek oranda değilmiş. ( Herhalde farklı bölgelerde özellikle volkanik bölgelerde araştırmalar devam ediyordur. )
curiosity'nin toprak analizlerinden, azot monoksit bileşiğinin de Mars'ta
mevcut olduğu belirlenmiş.
Bir çalışmada mars toprağına benzerliği nedeniyle Hawaii volkanlarından çıkarılan toprak kullanılmış.
bu toprağın bileşenleri mars toprağına oldukça benziyormuş.
hollandalı bilim insanları mars toprağı taklidi toprak üzerinde tarım ürünleri yetiştirmeyi başarmışlar.
ürünlerde ise sağlığa zararlı bir maddeye rastlanmadı.
yetiştirilmesi denenen sebzeler ise turp, bezelye, çavdar ve domatesmiş. içlerinde ağır metal barındırmıyorlarmış.
başka bir haberde ise yine domates, buğday ve tere yetiştirilebildiğinden bahsediliyor.
aslında bu tür tarımsal deneyler 2013 yılından beri yapılıyormuş ve bilim insanları 10 çeşit ürün yetiştirmeyi başarmışlar.
yine de bitkilerin mars toprağındaki kadmiyum ve bakır gibi ağır metallere olan tepkileri tespit edilmeye çalışılıyormuş.
bir de kütle çekimi konusu var. mars'ta çok daha düşük seviyede olan kütle çekiminin bitkilerin gelişimini nasıl etkileyeceği de henüz tam olarak bilinemiyormuş.
Bu arada ek bilgi olarak dünya dışında yetiştirilmesi başarılan ilk bitki patates.
soğuğa dayanıklılığı ile bilinen bir bitki olan patates 1995 yılında Columbia uzay mekiğinde yetiştirilmiş.
önümüzdeki 10 yıl içinde Mars'a insanlı uçuş planları da var dense de bu sürenin biraz daha uzayacağını öngörebiliriz aslında.
belki yakın zamanda robotlar yardımıyla marsta ilk botanik - tarım denemeleri de gerçekleştirilebilir.
Mars'ta görülen bulut.
Mars'ta yaklaşık 50 milyon yıl önce söndüğü tahmin edilen bir yanardağ var.
Yanardağın adını Arsia Mons koymuşlar.
Avrupa Uzay Ajansı uydusu 13 Eylül 2021 tarihinde yanardağ üzerinde bir hareketlenme fark etmiş.
Yanardağın püskürttüğü düşünülen duman uzaydan görülebilecek bir seviyeye yükselmiş.
Bilim insanları Mars express isimli uzay aracının, her yılın aynı dönemlerinde benzer görüntüleri önceden de gözlemlediğini belirtmişler.
oluşan bulutsu yapı buz ve sudan oluşuyormuş ve yanardağ çevresinde görülüyormuş.
bu bulut formu orografik bulutmuş.
özellikle sabah saatlerinde yoğunlaşan bu bulutsu yapı yanardağdan çıkıyor gibi görünüyormuş. ( aslında orografik bir bulut )
Mars ekvatorunda ilerleyen nemli hava dağ yamacına çarpıyor ve yükselerek su molekülleri yoğunlaşıyor, bu şekilde beyaz bulutları oluşturuyor ve zirveye kadar yükseldikten sonra yoluna devam ediyor.
Mars'ta ince atmosfer nedeniyle bulut görülmesi oldukça nadir bir durum.
curiosity Mars'ta bulut görüntüsü yakalamayı başarmış.
bulutlar gezegen yüzeyinin yaklaşık 60 kilometre yükseğinde geziyorlar.
( Dünya'da ise bulut yüksekliği alçak: 0-2 km , orta: 2-7 km. yüksek: 5-13 km )
yalnız marsta'da aslında bulutsu oluşumların 60 kilometrenin altında gezindiği belirtilmiş.
yani alışkın olduğumuz yüksekliğin çok üzerindeler.
uzmanlar bu bulutların su buzundan ve donmuş karbondioksitten ( kuru buzdan ) oluştuğunu söylüyorlar.
gece parlayan bulutları ( noctilucent ) olarak isimlendirilmişler çünkü gün batımından hemen sonra kristal gibi parıldamaya başlıyorlar.
aynı zamanda çok geniş bir renk skalası ile parıldıyorlarmış.
kırmızı, yeşil, mavi ve mor renkli buz kristalleri...
bu görüntüler döngüsel olarak 3 yılda bir gerçekleşiyormuş.
Mars'ta düzenli olarak hava sıcaklık ölçümleri yapılıyor.
şimdiye kadar tespit edilen en düşük sıcaklık - 140 santigrat derece ( sıfırın altında yüz kırk )
şimdiye kadar tespit edilen en yüksek sıcaklık 20 santigrat derece ( yirmi )
yalnız bu konuda internet haber ve bilgi kaynaklarında ciddi anlamda bilgi kirliliği var. herkes kafasına göre bazı rakamlar yazmış. tespit edilen en yüksek sıcaklığın 30 santigrat derece olduğunu iddia edenler bile olmuş. Vikipedi'yi temel alırsak Mars'ın yaz olarak kabul edebileceğimiz dönemini ve ekvator bölgesini baz alırsak 20 santigrat derece sıcaklıklarla karşılaşabileceğimiz belirtilmiş.
( Bu durum, yani en yüksek ve en düşük sıcaklıklar dünyada en düşük ve en yüksek -88 ve 58 olarak ölçülmüş )
Mars'ın ortalama sıcaklığı : -63 santigrat derece
dünya'nın ortalama sıcaklığı: 13 santigrat derece
Mars'ta sıcaklıkların en yüksek olduğu bölge Ekvator bölgesi.
gündüz sıcaklığı 20 santigrat dereceye kadar çıkabiliyor ancak gece sıcaklığı -40 santigrat derece oluyor.
Perseverance ile Mars yüzeyine gönderilen moxıe adlı araçla, karbondioksit moleküllerinden oksijeni ayırarak ( yüksek ısıdan faydalanılarak ve elektroliz yöntemiyle ) saf oksijen üretmeyi başarmışlar.
22 Nisan 2021 tarihli habere göre üretilen oksijen miktarı 5 gram olarak duyurulmuş.
insan düşünmeden edemiyor.
Mars'ta oksijen üretebilmenin daha doğal yani organik bir yolu bulunabilir mi ?
Böyle bir döngü zamanla oluşturulabilir mi ?
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |