Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
tanrı'nın buyruklarını ve öğütlerini us' u olanlara bildiren kişidir.
arapça karşılığı nebi, resül;
farsça karşılığı peygamber;
ingilizce karşılığı prophet;
türkçe karşılığı yalvaç-yalavaç' dır.
tanrı' nın kendisine esin yoluyla iletiler gönderdiğini söyleyen
kişiler nedense sadece 1500-2500 km. lik bir alandaki sami ırkına mensup arap ve ibraniler-yahudiler-museviler arasından çıkmış.
başka bir coğrafyada yaşayan halkların yazılı belgelerinde
tanrı'dan esin yoluyla iletiler aldığını söyleyen bir kişiye rastlanmaz.
bu kişilerin yaşadıkları da (hz. muhammed dışında)
bilimsel olarak ispat edilememiştir.
konu, bilimsel yaklaşımla ele alındığında
karşımıza çıkabilecek sorular şunlar olabilir:
tanrı neden diğer kişilere de esin yoluyla
ileti göndermemiş?
o dönemdeki teknolojisi mi yetersizmiş?
tanrı, ileti gönderdiği kişilere (insanlığa hizmet noktasında) mesela kibrit çöpünün nasıl yapılabileciğini neden öğretmemiş?
ayrıca neden hiç bir tanrı elçisi (tekerleğin icadı, ateşin keşfi, atın ehlileştirilmesi, aşı, bisiklet, otomobil, uçak... gibi alanlarda bir buluş sahibi değildir?
muhteşem mimari eserler, mühendislik yapıları, eşsiz resimler ve müzik gibi san'at dallarında bir "tanrı elçisi" nin adı neden geçmez?
aslında asıl "tanrı elçileri" kişioğluna hizmet noktasında büyük eserler
ortaya koyan mimarlar, mühendisler, her alandaki san'atçılar ve tıp insanları
değil midir?
aslında asıl "din", en hakiki yol gösterici olan akıl ve bilim değil midir?
124.000 elçiden bahsediliyor.
kendilerine ne isim verildiği önemli değil.
müjdeleyici ve uyarıcı olarak nitelendiriliyorlar.
kayıtlara geçenler ağırlıklı olarak ulul azam olarak isimlendirilen ve ağır sorumluluklar alan elçiler.
her millete uyarıcılar gönderilmiş.
toplulukların uyarılmadan sorumlu tutulmayacakları belirtilmiş.
ukalalık ve cahillik yapmak istemem ama
kainat harıl harıl çalışan dinamik bir yapı
bizim kafalar ikonik görsellerle tıka basa dolu olduğu için
yanlış şeylere kanalize oluyoruz.
sadece elçi kullanılmıyor anladığım kadarıyla.
elçiler, zulümde ve azgınlıkta ileri giden toplumlar için görevlendirilmiş yanlış anlamadıysam.
Yani sosyal dengenin bozulduğu, zorbalığın arttığı, sistemin ağır derecede hata vermeye başladığı dönemlerde.
kanalları açık olanlar vardır, kanallarını kapatanlar vardır, yani algılarla alakalı, düşünmeyle alakalı, vicdanla alakalı, bir de bilimle alakalı...
mesela derece derece insanlar vardır.
tabi onları bulamayız çünkü davul zurna çalıp biz buradayız diye ilan etmezler.
ne vazifeleri varsa onu icra ederler.
iletişimi kestiğini kim söyledi ?
İmdaaattt !!! :)
dua ediyorsunuz,
bebekler dünyaya geliyor,
rüyalar görüyorsunuz,
astral seyahatler yapıyorsunuz,
bazı kurtuluşlara mucize adını veriyorsunuz,
bazı canlıların bazı canlılar imdadına yetişiyor,
bilim insanları var,
samimi uyarıcılar var,
teknoloji ilerlemiş.
iletişim kurmak istiyorum ama kuramıyorum diyenlere şu tavsiye ediliyor: Sisteme yardım edin, sistemin akışına yardım edin,
mucize olarak artık gökyüzünden bir sofra inmesini beklenmeyecek seviyeler...
akıldan ve bilimden başka ne ikna edebilir ?
ben söyleyeyim.
Hiçbir şey.
Bence konuya ilgi duyanlar Halis Aydemir'i takip etsin.
Allah'ını seven defansa gelsin. :)
mevzu kala kala benim gibi garibana kaldı.
son olarak elçilerin bir de şu fonksiyonu varmış.
şahitlik yapmak.
gereken uyarıların yapıldığına dair şahitlik yapmak.
Muhteşem bir konu ve giriş entrisi
Alışık olmadığımız türden, saygı uyandıran...
İnanç devrreye girdiğinde ilgili sorulara bilimsel metoda aykırı olmaksızın bir cevap bulunabilir
Bilimin membağından çıkan biri olarak söyleyebileceğim şu ki his ve inanç olmadan yalnızca bilimsel metodu kullanarak gönyeyi doğrultamıyoruz, rotayı bulamıyoruz.kendimde yaşadığım bu durumu onlarca kişide daha gördüm ve gözlemledim.
Huzurluca yaşayabilmek, o düşüncelere yer etmiş mıhı söküp atabilmek için bilimsel metodun bir noktasına hisleri ve inancı yerleştirmek gerekiyor
Hissettiğiniz en doğrusudur, hissetmek için var olmuş olamaz mısınız?
diyorlar ki:
insan beyni
şöyle tasarlanmıştır,
yaratıcıdır, hayal kurar ama daha önceden var olmamış ya da var olandan esinlenmemiş hiçbir şeyi tasarlayamaz.
yani tasarlamak için, inşa etmek için, temellendirmek için mutlaka varlığın bazı parçalarından yararlanır.
yarına kadar daha önce hiç olmamış bir renk bulup çıkarın ve tanımlayın desem ya da süre de vermesem
bildiğimiz hiçbir şeye benzemeyen bir hayvan tasarlayıp modelleyin desem
ya da başka bir yaşam döngüsü kurgulayın desem
var olan şeylerden yararlanmak zorunda kalırsınız.
beynimiz ya da ruhumuz diyelim
olmayan bir şeyi tasarlayamaz.
düşünceler, fikirler de aynı şekilde.
zıtlıklarıyla birlikte
tamamen olanın içinde.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |