Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
Seslerin ahengi,
Çok sesliliğin dokusu ve zenginliğine boyanmış bir kitap. Edgü'nün fırçası ses darbelerinin vicdan muhasebesine dönmesini sağlar. Fırça darbelerini öylesine derin işler ki, ötelenen anılardan kaçamayan bir "kimse"yi roman karakteri olarak derinlemesine analiz eder.
Kimse ki; yüzleşmekten korkar.
Ötelediği anılarından kaçamaz.
Yabancıdır.
Sesler karakterini sergilemekte yardımcı bir araç olmuştur. Birinci ses; tedirgin, tembel, boş vermiş yanını sergilerken ikinci ses; tamamen birinci sesi zorlayan, ona cesaret veren hatta bazen katlanılamaz bir işkenceye dönüşen yönünü sergilemektedir.
Bazan "biz" olabilen bazan ayrı ayrı kişiler olabilen seslerin karmaşası diyebiliyor iken uyumundan da bahsedebiliyoruz.
Ortak paydaları; aynı kimse olabilmeleri.
Seslerin birbirine karıştığı diyalogların tek amacı; dağ başı'nda-yazar öyle nitelendiriyor-yalnızlığını, yaşadıklarını, gördüklerini yazıp/yazmama-unutup/unutmama ikileminde kalan Birinci ses'in hikâyesini anlatmaktır.
Aslında "kimse" için ne yazılsa; eksik kalacak.
... ve devam edilebilecek bir hikâye.
Son ses, inatçı ses, ikinci ses, birinci ses... Seslerin yalnızlığına, ötekilenmişliğine, kararsızlığına, yabancılıklarına ve bütün seslerin tek bir kimse'de vücut bulmasına ben şahit oldum, sizler de şahit olmak isterseniz...
"Buradalar, diyor Birinci Ses. Herkes burada. Dışardakiler. İçerdekiler. Uzaktakiler. Yakındakiler. Sen, ben, hepimiz buradayız. Bütün dertler. Bütün dertliler."
kimsesiz eser.
tekillerin çoğullarla kavgası daha çok. bir insanın yalnızlığına kafa tutması, akıl tutulması da desek kabalık etmiş olmayız inşallah.
bir muhabbet sarmalı, okuru kendi kendine nasıl konuşulur dersi vermekte ısrar eden ve kitap bittiğinde, aradan hatırı sayılır bir zaman geçtiğinde bile, kendi kendineliği sözlere döken bir okur haline de çevirdiği görülmüştür.
nasıl mı? işte böyle;
sorsan, dağlar aştım, denizler yuttum, derim
sorsan, ben ne günler gördüm geçirdim, derim.
hâlâ sormadıysan, hadi ne olur sor, derim.
ben sorsam; hayır o bendim, dersin,
hele geç öteye bakalım sıranı bekle, dersin,
ama olmaz, önce ben sordum, derim.
az biraz dinle de, çoktur benim derdim, derim.
bak dinle, neler söyler bu dillerim:
bir kuşun kanadına saklandı tüm gülüşlerim
sevinçlerim ,bir gecenin sabahında gerildi çarmıha, derim.
gün mü kovaladı günü, göç mü etti kuşlar
her kaybolduğumda söylenen şarkılar
bir de ıslık çalan rüzgarlar
bir bahar gecesi evet, bir bahar gecesi
üzerimde hayatın yorgun damgası
iki dudağının arasına sıkışıp kalmıştı koca yüreğim
kocaydı ya hani,
koskocaman hem de
ama;
bir şey oldu
evet bir şey
yeter artık sus, dersin
konuşacağım bu kez engel olamazsın, derim
nerede kalmıştık!
yüreğim , küçüldü, büzüldü, eridi..
duymadı bile kopan kıyametleri
boğazıma yerleşti bir toz bulutu
bir beni ıslatmadı yağmurları hüznümün,
yutkundum, kör bıçak gibi kesildi her yanım
acıyla inledim...
vurdum kendimi sessizliğe
bakındım durdum, her köşeye sinen sensizliğe
ara sıra selam gönderdim nefesinin değdiği şehirlere..
..
sonra bir şey daha oldu
güneş göz kırpmaya başladı gizlendiği yerden
sen gülümsüyordun gönlümün en güzel yerinden
karlı dağlara inat, papatyalar alkışa durdu seni
almak için yüreğindeki hüznü, kederi
bir ses oldum yeniden ben
ve haykırarak diyorum ki hoş geldin yine sen.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |