Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
Rivayet olunur ki lokman aleyhi selam, anadolu'ya gelip keçiboynuzu görünce, bu varsa bana gerek yok deyip gitmiş. O derece faideli bir bitki. Pekmezi filan tamam da en iyisi aktardan alinip, kaynatip suyunu içmek. Bir ara yapıyordum, ozellikle sigara içenler için bayağı rahatlatici, göğüs yumuşatıcı etkisi vardi ama çok zahmetli bir iş oldugundan ben de biraz tembel olduğumdan ha bugün ha yarin derken uzun süreden beri suyunu kaynatamadigim bitki. Pekmezini aldim da orjinalini hazirlamak gibi değil sanki.
Efenim, küçükken gerçek keçi boynuzu sandığım meyvenin ta kendisidir. Kimse de açıklamamış ki "kızım bu keçi boynuzu değil, bak biz bunu dalından kopartıyoruz, keçinin boynuzu kopmaz, yenmez." diye. E tabi küçükken kurban kesiminde küçükbaşın kellesine kadar yendiği için öyle düşündüm demek(kahkaha). Bir de kendine has bir kokusu yok mu, keskin. bu koku burnuma gelince keçinin boynuzu, boynuzunun kokusu, keçinin kokusu, dolayısıyla keçi kokan bir mekan, ev işte her neredeysem orası bana öyle kokar. Bu konuda hala hassasım. Keçiboynuzu yiyemem. ama dondurmasını yiyorum, çünkü kokmuyor(gülümseme).
akıllara bir demet tiyatrodaki yüzsüz, yapışkan kudbettin'i getiren bitki.
hiç yemediğimi de ekleyeyim.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |