![]() Türkiye'nin memur portalı |
![]() ![]() ![]() |
Yılmaz Erdoğan'ın internethaber'de okuduğum röportajında geçen cümlesi.
"Bugüne kadar gerçekle çok vakit harcadım ve artık hakikatin konforunu yaşıyorum." diyor.
huzuru bu hayat dersinde bulmuşmuş.
ilginç geldi bana, düşünüyorum birkaç dakikadır.
bazen edebiyatçıların veya düşünürlerin sırf zengin dursun, alengirli göstersin diye kurduğu saçma cümleler olur. onun gibi bişey mi bu da acaba? yahut hakikaten böyle bir nokta var da ben mi kaçırıyorum.?
hakikat ortadadır ama görmeye göz gerek anlamına gelen söz.
alenen orada ama görmek herkesin harcı değil işte. zaten hakikat'e ulaşmak bu kadar kolay olsa dünya böyle mi olurdu?
diye sorar ve tebrikleri almak için kulise geçerim. tebessüm.
rica ederim.
evet zihin egzersizlerine devam edelim bakalım...;
şimdi efenim... gerçek, sözlük anlamıyla; el ile tutulup göz ile görülebilecek şekilde tam anlamıyla var olan, varlığı hiçbir biçimde yadsınamayan bir durum, olgu, nitelik veya nesne olarak var olan demek.
hakikat ise nesnel gerçeğin düşüncedeki yansısını ifade eder.
yani gerçek nesnel gerçekliği, hakikat ise bu nesnel gerçekliğin zihnimizdeki öznel yansısını ifade ediyor.
Aslında her ne kadar hakikat nesnel değerlere bağlı olsa da görecelidir. Misal dışarıdan bakınca herkese "çınar ağacı" olarak görülen nesnenin, kişinin ona yüklediği anlama göre hakikati değişebilir.
Bu durumda kafamda oluşan aydınlanmanın etkisiyle Yılmaz Erdoğan derin konuşmuş yine diyebilirim. Adam, artık genel değerlere göre değil kendi kıymetlendirdiklerime göre yaşıyorum demiş kısaca. Yaşam derslerinden, tecrübelerinden, düşüncelerinden oluşturduğu hayat algısını hakikat kılmış. görünmeyenle görünenin birleştiği nokta diyerek gerçeğin zihne yansıdığı noktayı işaretlemiş. ben bunu anladım, naçizane...
Hakikate ulaşmak için ve bunu anlama, arama, çözme merakı, inancı, kararlılığı yaşamın içindeki gerçekliğin ,Temeli ile birlikte geliştirip bu güne gelmesini sağladı. İnsanların sosyolojik ve dünyayı algılama aşamasından sonra belki de bu cümle arkheye olan cevapların yöntemini belirledi. Daha da genelleyecek olursak felsefe ve felsefeden yola çıkarak bilim ilerledi. İlk ayrışma hakikatin ya görünen kısmında ya da görünmeyen kısmında olduğu düşüncesi oluştu, sonradan ise geliştirilme yoluna gidildi. Bir adım sonrasında ise hakikatin görünen ve görünmeyenin arasında olduğu düşüncesi oluşturuldu. Hatta farklı bir düşünce ise bir filozofun rüyanızda işte efendim şurada olduğunuzu görüyorsunuz ve bir nesneden bahsediyor. Uyanınca o nesneyi başucunuzda görürseniz ne olurdu? Tam toparlayamadım şimdi mazur görün. Bunun gibi bir şeydi.
Bir de tam olarak ne rasyonalizmi ne de tam olarak denemeleri savunanlar var.
Duyulur dünya ve görülür dünya ayrımında durduğunuz taraf, hakikati anlamlandırmada yol olacaktır. Bilincin nesnelerin yansıması olduğunu söyleyenler varken bir taraftanda esasında her şeyin yansıma olduğunu söyleyenler oldu.
Tasavvufta ise bu tam bir mistik havaya bürünüyor. Teolojiden ise hiç bahsetmek istemiyorum.
Gördüğümüz şeylerin esasında tam olarak anlaşılmadığı ve sadece derinden algılandığı görüşünden hareketle bir de gördüklerimizin bir bakış olduğu ki hakikat olmadığını söyleyenler vardır.
Tüm bunları yazıp harmanlamak, hakikatı iyice çıkılmaz bir hale bulandırdı gibi.
Velhasıl Veysel'in biz sözünü yazalım: "ölümlü dünyada hakikat gördüm."
Tanım: Yılmaz'a takılmamak gereken durumdur. Bu sözün tonlarca sayfa ile hatta zıttı ile ve hatta yan görüşleri ile yazan/söyleyen çok büyük insanlar vardır.
şu son entryden sonra ne yazsam korkarım yazarlığım hakikatsiz kalacak..! (gülücük)
teoloji, sosyoloji,felsefe, edebiyat binlerce yıldır karar verememiş, bir sürü anlaşılmaz kelimelerin ardına saklamış, sen gel burada yılmaz'ın aklının ipiyle konuyu anlamaya çalış. cık cık cık!.. benimkisi sözlük saflığı olmalı...
şimdi ben ne yapıcaadım? hah, Yılmaz'a boşverip, birkaç merkep yükü kitap okuyacağım.
okuduklarımın ağırlığından beynimin pekmezi akıp sözlerim anlaşılmaz hale gelince, suyuna yumurtayı kırıp terbiyesini yapacağım.
ne demişler; hakikat insana aittir, yanılgı ise zamana.
zaman... evet ihtiyacım olan şey sanırım o...
Hakikat mi dediniz?
Hakikat, görünenle görünmeyenin arasındaymış? ne havalı laf! Kimin dediğini bilmiyorum ama iyi sallamış. Tutarı var mı, bakalım.
Gerçek dediğimiz şey gözümüzle gördüğümüz, elimizle dokunduğumuz şeydir diyorlar. Ama mesele şu ki göz de yanıltır, el de aldanır. O halde gerçek, o kadar da gerçek değil mi? Peki ya hakikat? O daha mı sağlam bir yerde duruyor? Yoksa tam da bu sallantının ortasında mı şekilleniyor?
Şimdi bazılarınız çıkıp diyecek ki "Hakikat, mutlak olandır!" Eyvallah, güzel. Ama herkesin mutlak sandığı şey başka. Hakikat belki de gerçek dediğimiz şeyi kim nasıl görmek istiyorsa ona göre eğip büken bir ayna. Çınar ağacı mı gördün? Güzel. Ama biri de o çınarı çocukluğunun gölgesi, geçmişinin sığınağı, kaybettiği birini hatırlatan bir siluet olarak görebilir. Hangisi daha hakiki?
Velev ki hakikat mutlak. O zaman neden binlerce yıldır filozoflar, mistikler, bilim insanları, sokaktaki adam hâlâ bu meseleyi didikliyor? Daha garibi, neden hep "hakikat tam da burada, işte şurada!" diye gösterdikleri yer birbirini tutmuyor? Hakikat bu kadar netse, niye bu kadar farklı tarif ediliyor? Yoksa bu işin raconu, tarifi yaparken kendini biraz allame göstermek mi?
Gelelim Yılmaz Erdoğan'ın lafına! "Gerçekle çok vakit harcadım, artık hakikatin konforunu yaşıyorum." Ha şöyle! Mürekkep yalamış adam konuştu mu biraz şairane olacak tabii. Ama bak, burada bir noktaya takıldım. Hakikat konforlu mudur? Hakikat, içini rahatlatan bir şey mi? Yoksa tam tersi, huzur kaçıran, insanı içinden içinden kemiren, uykularını haram eden bir şey mi?
Hakikatle yüzleşmek, bazılarının dediği gibi özgürleştirir mi gerçekten? Yoksa seni zincirlerinden kurtarıp, başka bir yükün altına mı sokar? Kendi doğrularını hakikat sananlar rahat uyuyabilir belki, ama hakikatin hep biraz ötede olduğunu, hiçbir zaman tam yakalanamayacağını görenler? Onların geceleri nasıl geçiyor acaba?
Bak, şunu söyleyeyim: Hakikatin arayışı, varılacak bir durak değil, yürünecek bir yol. Ama bu yola girenler şunu bilsin: Hakikate ulaştığını sandığın anda, en büyük yanılgıya düşmüş olabilirsin.
Çünkü hakikat bir hedef olamaz, hakikat arayıştır
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |