Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
türkiye gibi 3. dünya ülkelerinde sıkça karşılaşabileceğiniz insan güruhunun toplum için çok matah bir şey yapmışlar gibi havalarından geçilmemesi durumu.
ama biz bilimle uğraşıyoruz, ama bilimsel bilgi, ama atom, ama kuantum, ama ot böcek bik bik bik deyip her şeyi kendilerinin bildiğini zannederler. ülkenin yönetiminde söz sahibi olmaları gerektiğini düşünmeleri bir yana, kendilerinin hasbelkader girip zar zor bitirdikleri bölümlerin dışında sosyal bilimlerden mezun olanları da aşağılamayı çok severler. sanki kendileri bilimsel bir buluş gerçekleştirmiş de kıymetleri bilinmemiş gibi bir de alıngan ve "toplum bizi anlamıyo yeaa" kafasında üst perdeden konuşmaya da bayılırlar.
bu kafalar hayatı = meslek sahibi olmak olarak algıladıkları için, türkiye şartlarında da memur olmak bilimsel bir çaba gerektirmediğinden memur olamadıklarından sağa sola çemkirir dururlar.
acınasıdırlar.
fen bilimleri okuyamayanların, okuyanlardan kat kat daha fazla imkanı ancak türkiyede bulabileceklerinden dolayı kapılmış oldukları rahatlık ve şımarıklıktan dolayı fen bilimleri okuyanlar için besledikleri düşüncedir.
halbuki gir bakalım o fen bilimlerine adam gibi hakkını vererek eğitim yapan bir okulda o bölüm kaç senede bitiyor.. ama tabi dışarıdan atması kolay.. bölümü bitirmek için okula gitmeye bile gerek görülmeyen bölüm mezunlarının çekememezliklerinden başka bir şey değil.. ama gel gör ki, başvurabilecek kadro sayısı kat kat daha fazla..
acınacak bakış açılarını görmemizi sağlayan fen bilim tahsili etmişleri içeren konu.
yahu arkadaşım mesele zaten sizin bakış açınızdaki bu çarpıklık;"siz fen bilimi okuyamazsınız, biz çok çile çektik, sen kolay mı sanıyon lab'a girmeyi, biz en akıllıyız, kıymetimiz bilinmiyo ühüü hühü" diye ağlamanız mesele. eleştirdiğimiz nokta bu. olaya bu kadar sığ bir açıdan bakmanız sizi tiksinç kılıyo zaten hala anlamadın mı?
bir bölümün kalitesi ne zamandan beri onun kaç senede bittiğiyle ilişkilendiriliyo yahu. sen tembelsin, veya kafan basmıyo, veya bölüm hakikatten zor diye, bu o bölümün kaliteli olduğunu mu gösterir yoksa senin o bölüm için yetersiz olduğunu mu güzel kardeşim? ayrıca bu neden çekememezlik olsun ki yahu? ben neden kardeşimin, eş, dostumun, veya yurt/ev arkadaşımın bölümde zorlanarak okumasını çekemeyim ki? ruh hastası mıyım? hasta mıyız komple sosyal bilimciler olarak? tam tersine memleket emek ve zaman kaybettiği için üzülürüm. tıpkı senin bilime zerre kadar faydan olmadan bilim adamı pozlarıyla ortada dolaşmana üzüldüğüm gibi...
ayrıca çekemeyen ben miyim yoksa siz misiniz? ben evde yatarken sen koştura koştura laboratuara veya derse giderken kim kimi kıskanır elini vicdanına koy da söyle. ama sorunun bir boyutu da bu işte; fen bilimciler kendilerinden başka herkesin yattığını, kimsenin üretmediğini (kendileri hazıra konmaktan başka ne yapıyorlarsa) düşünmeleri...
he gülüm he siz dünyaya çağ atlatırken mahkeme salonundaki avukat, hakim, okuldaki edebiyat öğretmeni, fabrikadaki insan kaynakları müdürü falan hepsi yatıyor dimi? herkes sizin elinize bakıyor zaten, bi bilimsel üretim yapsalar da dünya ilerlese, hepimiz rahat rahat yatmaya devam etsek diye...
önce bu sapık ve çarpık düşüncenizden kurtulun sonra mantıklı bir şekilde tartışalım.
adam daha 4 yıllık bölümü 8 yılda zor bitiriyo bir de başbakanın koltuğunda gözü var.
bir de çüş diye bi laf var bildin mi?
fen bilimleri okuyanlar türlü türlü zorluklar çekerken, sosyal bilimler ya da diğer fakülte öğrencilerinin genellikle çimlerde yatarak sözde üniversite okdukları ortamda, üniversiteyi hasbel kader bitirdiği halde diğer fakülte öğrencilerine laf söyleyecek kadar da insanlıktan uzaktırlar.
acınacak olan yata yata okuduğu halde, hocaların neredeyse zorla eline diplomayı verdiği ortamda okuyup ta tıp,mühendislik ya da fen bilimleri bölümleri okuyanları kötülemeleri mi yoksa kendileri gibi yatmadıkları için kendilerine laf söyleyen kapasitesizlere cevap vermesi mi diye düşündürten konu.
daha okuduğunu anlamayanları gözümüze sokan başlık.
öncelikle üzerine alınıp da kendince cevap yetiştirenlerle tartışmak için açılmadı bu başlık onu söyleyeyim. işim gücüm yok bir de laftan anlamayanlara laf anlatacak değilim. ben sadece hiç hakkı olmadığı halde kendini bulunmaz hint kumaşı sanan zihniyeti eleştiriyorum. o kişiler de genellikle kendilerinden beklenen şekilde sığ düşüncelerini adeta bir bilimsel kanunmuş gibi sağa sola saçarak dikkat çekmeye çalışıyorlar. yıllardır içlerine dert olan yarayı her platformda dile getirmeye çalışıyorlar, komik olmaları bir yana artık mide bulandırıyor bu zihniyet. o zihniyetin de ne olduğunu tekrar yazıyorum ki okumayı sevmeyen yüce bilim insanları belki yanlışlıkla görürler de eğer anlama yetileri de varsa anlarlar belki diye.
olayın özü şu arkadaşlar, bu fen bilimleri tahsil eden/etmiş kimseler kendilerini dünyanın en zeki yaratıkları sanıyorlar ve bu nedenle bakanlık, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı, devlet başkanlığı, kainat imamlığı falan gibi yöneten pozisyonundaki bütün işleri kendilerine bir hak olarak görüyorlar. en zeki bunlar oldukları için (böyle inanıyorlar evet) bütün dünyayı da en iyi kendilerinin yönetebileceğine inanıyorlar. işte eleştirdiğim onların bu sapık düşünceleri. çaktırmadan şuraya bak demek istiyorum sadece bu arkadaşlara. uyudukları hayallerden uyanmalarını istiyorum sadece. onlar böyle düşünerek mastürbasyon yapmaya devam etmesinler, taşın altına ellerini koysunlar istiyorum. yönetici olmak istiyorlarsa yönetici olsunlar,olanların diplomalarına bakarak "aha bak zaten bu da tarihçi, bu da iibf'li, aha bu da bilmem neci gördün mü falan demesinler komik oluyor çünkü. yönetici olmanın okulları var evet. ama her yönetici bu okullarda okumak zorunda değil. bana fenci bir adamın devleti en iyi şekilde yönetebileceğine dair bilimsel bir bulgu göstersinler susalım. ama gösteremezler çünkü yok öyle bir şey.
ağlamayın ama yok yani.
peçete şurda.
fen bilimleri okumayan yada okuyamayanların bir tür iç acısıdır bu başlık.
Zira ben bugüne kadar sosyal bilimler okuyanların kendisini birşey sanması gibi ne bir söylem duydum ne de bir yazı gördüm.
fikre saygı duymakla beraber çok da genellenemeyceğini düşündüğüm bir iddiadır.
fen bilimleri tahsili almış insanlar arasındaki kendini bir şey sananların oranını objektif bir gözlem yapılırsa eğer başka bir alanda tahsil almış veya tahsil almamış insanlar arasında kendini bir şey sananların oranından çok da yüksek çıkmayacaktır.
kaldı ki ben başarılı bir yönetici olmanın tahsille çok da alakalı olduğunu düşünmüyorum. bunu farklı ülkelerde isimleriyle dünyaya mal olmuş kişilerin hayatına bakarak zaten görebiliriz. ayrıca, ülkeyi yönetecek kişiler tahsilli insanlar arasından seçilecekse fen bilimleri okuyanlardan değil de tam aksine sosyal bilimlerde eğitim almış kişilerden seçilmesi daha mantıklı olmaz mı? sonuçta bu kişilerin toplumla ilgili bilgilere fen bilimleri okuyanlardan daha çok vakıf olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz.
kendilerini bir şey sanmaları kısmını bir kenara bırakırsak, pozitif bilimlerin insanlığın ve medeniyetin gelişimine sağladığı katkının, (felsefe hariç) sosyal bilimlerin katkısından çok daha fazla olduğunun ifade edilmesi gereken başlık.
pozitif bilimlere dahil bir bölümde okuyan biri,okuduğu bölümü sırf diploma almak için,ailesi istediği için,çok para kazanmak için vs. okumadıysa ve alanı dışındaki pozitif bilimlere de ilgiliyse,çok çok büyük tesadüflerle meydana gelmiş muhteşem bir yapının varlığından haberdardır ve fakat bu da normal bir kişi için bireysel bir aydınlanmadan öte bir şey değildir.
faraday'ın,tesla'nın buluşlarına bakıp biz şunları icat ettik diye övünen bir mühendis, curie'nin hayatı pahasına radyoaktivite ile ilgilenmesine bakıp bizim buluşlarımızla falanca makine yapıldı diye övünen bir kimyager vs. ile real madrid şampiyonlar ligi kupasını kazanınca "biz kazandık" diyen 8 yaşında r.madrid'li bir veledin pek de farkı yoktur.
son söz olarak,türkiye'de üniversite bile olmadığından, ülke ve hatta millet olarak bilime olan katkımız ihmal edilebilir bir düzeydedir, kısacası hepimiz cahiliz.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |