Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
Ülkemizde, kaynakların ,bilinçsizce ,önem ve öncelik sirası gözetilmeksizin tüketildiğini ,harcandığını daha doğrusu savrulduğunu gösteren durumdur.
Bir mahalleye bir cami yeterli iken ,bakıyorsunuz sayısi ikiyi üçü bulmuş.cemaat kapasitesi bir camiyi zor dolduruyorken diğerleri ne olacak?fiiliyatta var olan 5 vakit ezan okunan boş yapılar.
Olmasın mı camiler? Yapilmasın mı?
Yapilsın .tam kapasite tum ihtiyaçlara cevap verebilecek bir tane yapılsın
Geriye kalan kaynaklar,eğitim ,huzur evleri ,kreşler ,yurtların ya da diğer inançlara ait(aleviler- süryaniler vs)ibadet yerlerinin yapımı için kullanılsın.
Her işte olduğu gibi bunda da bir ayrımcılik söz konusu malesef.
çevre araştırmaları yapılmadan inşa edilen ve çevresindeki mahallelerde bile neredeyse o kadar insanın yaşamamasına rağmen gereğinden fazla büyük yapılan camilerdir.
küçük bir mahalleye 2000 kişilik cami yapmak ne kadar doğru olur.elbette cami yapılsın ama daha küçük,ihtiyacı karşılayacak kadar yapılsın.
seyircisiz tiyatro salonu veya sinema salonu gibidir. ilk önce seyircisizi alanları yıklım sonra cemaatsız camiyi düşünelim. luzumsuz algı yaratmayın
reklam kokan başlıktır. yahu cuma namazı diye bir namazdan da mı haberiniz yok anlamadım. tamam camiler beş vakit namazda da tıklım tıklım dolsun eyvallah, ama bunu doldur-ama-yan bizleriz. diyelim ki dolmuyor boş kalıyor, ben cuma günü şöyle serbest bir cami göremedim. Peki sadece cuma namazında cemaat olmuş olsa dahi o cami gereksiz mi olacak? yıkılması mı gerekiyor? hem yıkmak da ne kadar itici ve tahrik edici bir söylem. Futbol stadyumlarında da haftada bir maç bazen oluyor bazen olmuyor. hatta küçük mahalle ve kasabalarda dahi futbol stadı var ve çoğu zaman da maç olmuyor ya da olan maçı taraftar izlemiyor. ee yıkalım mı bu sahaları? Küfrün işi tahriptir, iman ise inşa ve tamirdir.
yıkılmaması gereken yapıtlardır.
Mekke yakınında Mugammes denilen yerde Ebrehe ordusu çadırlarını kurdu ve çevredeki Mekke'lilere âit develeri yağmaladılar. Burada, Ebû Regal öldü. Develerin içinde Abdülmuttalib'in de iki yüz devesi vardı. Ebrehe'nin elçisi Hınata el-Himyeri Mekke'ye giderek Kureyş'lilerin ileri gelenleriyle görüştü ve "Kâbe'yi tavaf etmeyi bıraktıkları takdirde onlara saldırmayacaklarını" söyledi. Onlara sadece Kâbe'yi yıkmak için geldiklerini, kendileri ile savaşmayacaklarını bildirdi.
Abdülmuttalib, "Biz onunla savaşmak istemiyoruz, buna gücümüz de yetmez. Orası Beytullah'tır, eğer korursa O (Allah) Harem'i korur" dedi; develerini görüşmek üzere Ebrehe'nin yanına vardı. Abdülmuttalib'e iyi davranan ve önce onu takdirle karşılayan Ebrehe, Abdülmuttalib develerini isteyince şöyle dedi: "Seni ilk gördüğümde gözüme büyük bir şahsiyet olarak görünmüştün. Ama sen Kâbe'nin korunmasını isteyeceğin yerde develerinin peşine düşünce gözümden düştün." Abdülmuttalib, "Ben develerin sahibiyim. Kâbe'nin de sahibi var, O onu korur" dedi.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |