Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

babil

paylaş araştır

 

  1. m.ö 2 bin yıllarında kurulmuş olan ve türlü cefaya maruz kalmış olan krallık.

    bilinen ilk kralı sumuabum en bilinmiş kralı hammurabi biraz daha az bilinen nabukednezar.

    tüm yakın krallıkların hedefinde olan ve persler tarafından ele geçirilip,yağmalanıp,yıkılan caanım krallık.

     
  2. Nasıl oluyor da koskoca bir medeniyetin merkezi olan şehirden geriye biraz kül biraz duman kalıyor anlamak mümkün değil.

    Babil kalıntılarını gezenler hep bir hayal kırıklığı yaşıyor.

    Ya çıkarılan her şey bir sebepten bazı ülkelere taşındı,

    Ya da zaten çoktan yakılıp yıkılmıştı.

    Aklımda kalan tek şey bereketli Fırat kenarı,

    güneşin mis gibi ısıttığı sıcacık topraklar,

    Saddam Hüseyin'in şimdi viran olmuş devasa sarayı,

    bunca efsaneyi çatlamış topraklar üzerinde beyhude arama çabaları.

    Galiba ünlü kapının bir replikasını da oraya oturtmuşlar.

    Belki zamanla farklı şeyler de keşfedilir.

    Irak bu anlamda çok zengin bir ülke gibi görünüyor.

     
  3. eveeeett bakalım herodot gezip gördüğü babil'in kendisine tuhaf gelen adetlerinden nasıl bahsetmiş:

    1- genç kızlar meydanda bir daire içinde toplanıyor ve açık arttırma ile en çok para verene teker teker satılıyormuş. yüksek fiyata satılanların parası bir yerde birikiyor üzerine para alınarak kabul edilenlerin parası da buradan çıkarılıyormuş. çünkü tercih edilmeyen bir kızı alan üzerine bir de para alabiliyormuş. ( sosyal adalet anlayışınıza limon sıkayım )

    Kısacası cazip görülen kızlar diğerlerini de elde edilen parayla evlendirmiş oluyormuş. Buraya kadar cins de olsa biraz tutarlılık var. Asıl mesele şu ki kızlar ( tabi gizlice anlaşmıyorlarsa ) asla kendi seçtikleri kişiyle evlenemiyor mutlaka en çok parayı verenle evlenmek zorunda kalıyorlarmış. ( herhalde çok para toplamanın yollarını bu cins kuralı koymakla bulmuşlar. ) günümüzde süren başlık parası saçmalığının kökleri de böylelikle ortaya çıkıyor.

    2- Her kadın hayatında bir kere tapınakta bekleyip kendini bir yabancıya sunmak zorundaymış. bunu çabucak gerçekleştirenler ömür boyu bu durumdan muaf oluyormuş ama tapınakta yıllarını geçirmek zorunda kalanlar bulunuyormuş. efendim bunu gerçekleştirerek tanrıça bilmemkimin ruhunu mutlu ediyorlarmış. ( Yersen tabi ) Bütün bu eylemler kutsal kabul edildiği için kadınların bu geleneğe itiraz etmesi gibi bir durum düşünülemezmiş bile. Aynı gelenek kıbrıs adasında da aynı çağda yürütülüyormuş.

    3- Hastalıkların tedavisi ve doktor hak getireymiş. yine tüm hastalar meydanda toplanır gelen geçene gösterilirmiş. Bu hastalığı atlatan ya da bir yerlerden tanıdık gelenler hastalara tavsiyelerde bulunurmuş. ( Bizdeki eltimde de aynısından var şunu iç bunu kullan durumları ) Boş geçmek yasakmış, hastaların bulunduğu yerden tavsiye vermeden geçilemiyormuş.

    4- Ermenistan'dan kestikleri söğüt dalları ve derilerle yuvarlak su taşıtları yapıp Fırat nehri boyunca eşya taşımacılığı yapıyorlarmış. taşıtlarda hurma kütüklerinden yapılmış fıçılar dolusu şarap, en az bir eşek ve zemine döşedikleri otlar bulunuyormuş. her bir salda iki kürekçi bulunurmuş. biri önde dümen vazifesi görür diğeri arkadan salı idare edermiş.

    5- şehir geniş bir düzlükte ihtişamlı bir şekilde kurulmuşmuş. döneminin metropolü olmayı hak ediyormuş. şehrin etrafını derin su dolu bir hendek çevreliyormuş ve ondan sonra da surları bulunuyormuş.

    6- komşusu is şehri daha küçük ve gösterişsizmiş. surların yapımında kullanılan bitüm denilen katran vs. fırat'tan çıkarılıyormuş. Babil'in ortasından Fırat geçiyormuş ve babil iki mahalleden oluşuyormuş.

    7- Babil kulesinin en tepesinde bir tapınak bu tapınağın içinde ise bir yatak ve altından bir masa varmış. ölümlülerin içeri girmesi kesinlikle yasakmış ve ( bundan sonrası cinci hocaların cin çıkarma seanslarını andırdığı için yazmıyorum. Bizar alengirli işler dönüyormuş. )

     
  4. Ha sal yapıp gelen tüccarların nasıl geri döndüklerini yazmayı unuttum.

    karaya, Babil'e çıktıkları yerde sallarını bozup salın odunlarını da satışa çıkarıyorlarmış.

    eşeklerini ve derilerini toparlayıp Ermenistan tarafına bu kez kara yoluyla geri dönüyorlarmış.

    Zira akıntıya karşı kürek çekmek pek akıl işi değilmiş.

    Yukarı ülkelerde bulunan malzemeyi aşağı ülkeye götürüp satıyorlarmış.

    derileri tekrar o yuvarlak sallardan yapmak için kullanıyorlarmış.

    yaptıkları sallar ise epeyce büyük oluyormuş.

    derinliği fazla ve debisi yüksek olan Fırat'ı aşmaları bu şekilde mümkün oluyormuş.

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.