Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

Amok-usta işi

paylaş araştır

 

  1. Stefan zweıg'in okuduğum tüm kitaplarından sonra kendisini övmekten asla yorulmam. Yanlış zamanda mı doğdu yoksa hiç doğmamalı mıydı? İnsanların en ince detayına müthiş tasvir ve analizlerle nokta koyuyor. O bir insan...

    Eserde iki hikaye var, önceliği olan amok...

    "Amok, Malezya yerlilerinde görülen bir delilik hali... buna yakalananlar, ileriye atılır ve nereye gittiğini bilmeden durmadan koşar, önüne çıkanı öldürür. Geldiğini görenler, tehlikeyi çevreye duyurmaya çalışarak bağırırlar: 'amok! Amok!' Herkes kaçar... ama bir amok'un delice koşusu sonsuza dek, cezasız süremez." Daha çok iç dünyanın yani ruhsal hastalığın fiziksel yokluğa doğru ilerleyeşi. ölümün, öldürülmenin ya da intiharın ardından yaşam akışının ya da yaşamın devran etmesinin sorgulayışı, cümlelere Harika bir şekilde dökülmüştür.

    Usta işi...

    Hırsızlığı farklı bir bakış açısı ile alan ikinci hikaye...

    Tahsin Yücel'in iyi çevirisi ile hayata farklı bir iz bırakan stefan zewıg eseri...

     
  2. merak ediyorum; acaba stefan zweig neden yalnız başına bir intiharı göze alamamış da her iki evliliğinde de eşlerini kendisiyle intihar etmeye zorlamıştır?

    ilk eşi friederike ile bu emeline ulaşamış ve intihardan vazgeçmiş. ancak tam kendisini güvende hissedebileceği, nazi zulmünden okyanuslarca uzakta bir ülkede ikinci eşi ile birlikte intihar ederek ölmesi... belki siz cevabını biliyorsunuzdur omayraaa, nedir bu intihar saplantısının nedenleri ve neden yalnız değil..?

    tanım:insan ruhunun derinliklerinde dolaşma konusunda gerçek bir deha olan zweig'in genç dönemlerinden beri zihnini meşgul eden intihar konusunu merkeze aldığı öykü kitabı.

     
  3. Sorduğunuz soruya naçizane birkaç edindiğim bilgi ile kendi yorumumu katarak açıklamak isterim sayın sofestai.

    Öncelikle intihar duygusu ya da düşüncesi inanıyorum ki her insanın aklından en az bir defa geçmiştir. lakin bunu pratiğe dökmez. İnsanoğlu her ne kadar güçlü ise her şey zıttı ile zuhur bulur realitesi ile bir o kadar da güçsüzdür. Tahminimce genelde insanlar özelde ise stefan zweıg intiharı teorik olarak vardır ki o dönemin koşullarını ve üstelik zweıg'in hümanist yanının kendisine bedel olarak da ödetilmesi ile çok zede almıştır. Diğer taraftan var olan intihar düşüncesi sürekli ertelenir bazı durumlar ile. İlk eşini buna sürükleyip sürüklemediğini yani böyle bir teklifte bulunup bulunmadığı konusunu bilmiyorum. İkinci eşi ile olan birliktelikte ise başta biraz mutlular ve ikinci eşi de zweıg'in bu eserlerini okuyup intihar duygusunu muhtemelen eşinde var olduğunu biliyordu. İkinci eşi de zweıg gibi hümanist bir insan ayrıca ilerleyen hastalığı nedeni ile de gayrı ihtiyari olarak hayat zor geliyordur. Eşinin, güzel bir dünyanın varlığını ya da hayalini anlatmasını istemesi hemen hemen aynı dünya görüşüne sahip olduğunu gösterir. Gelelim ikisinin aynı anda intihar etmesi ise o dönemde zweıg'in çok sevdiği bir arkadaşının eşi ile birlikte intihar etmesi zweıg için bir örnek teşkil etmiş ve karısını bu olaydan sonra ikna etmiştir. İlk intihar eden zweıg olmuştu. Lotte eğer aynı fikirde olmasa inanıyorum ki her an vazgeçebilirdi. Çünkü yaşam dediğimiz şey hakikaten tüm olumsuzluklara rağmen yaşamaya değerdir. Bu bağlamda evet teklif edip ikna etmiş olabilir lotte'yi ama takdir edersiniz ki son karar lotte'nindi.

    Son bir yorum getirecek olursam kendi görüşüm tabi ki; belki de yalnız başına bir ölümden dolayı korkmuştur. Ya da insan yapacağı bir eylemde bir ortak arar.

    Tanım: "intihar, derin bir vicdan gerektirir!" Sözünü akla getiren hikayeler bütünüdür.

     
  4. teşekkür ederim.

    bir ara intihar, derin bir vicdan gerektirir sözünü de tartışalım. şimdilik sadece katılmadığımı belirteyim .

    (sözlüğü forum gibi kullandığım için de özür. idal görünce bu entriyi siler sanırım. selamlar, mutlu tatiller..-tebessüm)

     
  5. örgü motifi tartışıp keke kabartma tozunu hangi aşamada koymaya kadar uzanan muhabbetlerden sözlüğün edebi tartışmalar ve okuma etütlerine dönüştürdüğü yazarlarımızın bilgi paylaşımlarında bulundukları başlık.

    bakınız bu bir devrimdir.

    yalnız o rica etsem'ler, belki de siz cevaplarsınız'lar, aman da aman teşekkür'ler felan nedir ya öyle??

    sanırsın hanım ablalar l'observatoire de la vie littéraire de l'Université de Paris-Sorbonne'dan diplomalı. cık cık cık.

    arabanızı lütfen forum konusundaki başlıklara park ediniz. burası savaş alanı taam mı, burda silahlar ve çatal diller konuşur.

    seviyeyi yükseltmeyin. -32 diş tekmili birden sırıtış-

     
  6. Başka başlıklarda tartışıp gelip hıncını benim çok naif başlığımda çıkaran çoçuğun hezeyanını içinde barındıran başlık. Bu arada Keke hangi aşamada kabartma tozu koyulur sorusuna cevap istediğim, bir ters bir düz sözünün ihtişamı ile devam ettiğim amacı sadece halka hizmet olan canım başlığım diyorum.

    Bakın bu bir dramdır.

    Hakikaten yahu teşekkürler de nedir?

    Bize her yer Paris aga... o arada ekşi elmalar'dan bir replik dökülür dilllere. (Anladın sen onu!)

    Arabam Yok o kadar varsıl değilim, çatal dil derken yavrucum hele göster dilini amcalara...

    seviye magmanın pardon arşı/alanın en üst noktasında. -Hunharca bir kahkaha-

     
  7. değerli yazarların paylaşımları ile gülümsememe neden oldukları başlık...

    yukarıda yazdığım entride "intihar derin bir vicdan gerektirir" sözünü tartışalım yazarak bu söze katılmadığımı belirtmiştim.

    şimdi neden katılmadığımı anlatmak isterim. muhtemelen siz de bana katılmayacaksınız ama mühim değil, amaç anlatmak.(gülücük)

    fikirlerime dayanak oluşturan hususlar tamamen kişisel gözlerim ve tecrübelerim.

    omeyranın verdiği örneklerdeki zatların hepicini tanımıyorum. ayrıca hitleri ben de düşüncelerime mesnet bir şahsiyet olarak değerlendirmem.

    ancak intiharı derin bir vicdani muhasebe, yüksek bir karakter duruşu olarak da görmediğimi ifade etmeliyim.

    şimdi efenim; bence intihar marazi bir burjuva alışkanlığıdır. evet evet hemen aaaa demeyin, bence öyle... sıcak şaraplarını yudumlarken hayatın bohemliği üzerine kafa yoran varsılların ümitsizlik girdaplarına çare gördükleri bir oyuncak...

    alt tabakanın, hayatın zorlukları ve yaşamı devam ettirebilmeleri için doğal direnç kazandıkları trajedilerden bigane insanlardır bunlar. hemen omeyraa şimdi örnek verdiği insanların yaşadığı buhranlardan bahsetmek isteyecektir, hakkıdır. ancak efenim bağışıklık sistemi hayatın başlarında henüz çocukken gelişir ve birer prenses-prens yaşamının içerisinde bu bağışıklık sisteminin gelişmesi çok güçtür.

    bu kafası çalışan ancak burjuvazinin her türlü imkanından faydalanan insanların en küçük zorlukla karşılaştıklarında bir kaçış fırsatı olarak gördükleri ölümü tercih etmeleri bana kalırsa bir kolaycılık, tembellik.

    madem zweig hitler dünyasından, onun totoliter uygulamalarından şikayetçiydi o zaman kalıp mücadele etseydi, diye düşünüyorum. üstelik dünyanın bir ucuna kaçıp kendi totosunu da kurtarmışken, intihar kalıp mücadele edenlerin savaşı kadar soylu durmuyor gözümde.

    bir aydından fedakarlık beklerim ben, öncülük etmesini her manada. kuru kuruya eleştiri değil, uygulama noktasında da örnek olabilseler keşke.

    bu manada taşı delen çiçeğe, karı aşan kardelene, vücudunun en işlek yeri beyniyle yaşama tutunup insanlığa fayda sunan Hawking'e saygı duyuyorum.

    ayrıca bir kek mütehassısı olarak kek karışımına un ilavesi sırasında kabartma tozu eklendiğini söyleyebilirim.

    bir de paris ve sorbon dışında bişey anlamadığım o okula gitmiş olsaydım, bir burjuva olarak yukarıda yazdıklarımı muhtemelen yazmamış olurdum. (gülücük)

    not: daha uzun yazmıştım ama paylaşım esnasında entrimin intiharına şahit olarak kısa bir buhran yaşadım, affola..

     
  8. Nedense; sayın yazarın yazdığı her cümleye naçizane kendimce bir yorum getirecek, alaşağı etmek değilde malum fikir teatisi babında alışveriş yapacak şartlar var da sanki, artık yukarıda sinirini naif başlığımdan çıkaran çocuğun etkisi de var mıdır bilmem ama böyle bir oblomovluk mu desem ya da tamamen volantirist bir hal içerisinde olduğum durum diyerek haydi vira diyeyim dedim. Ha cevabı uzun süredir okudum lakin bir 'alesta'/lık nefesi bulamadım kendimde. Mesele Zweig olunca böyle oluyorsa demek ki...

    İnsan dedik göreceli bir dünyası olan yaratık. Dünyadan kastım düşünce ile bir varoluşu destekliyorsak descartes misali eğer.... Var/oluş demişken yanına bir de absürdizm felsefesini iliştirerek 'intihar da bir felsefedir' ya da 'tek felsefedir' diyen kişiye nazire yapayım dedim yazdığım ilk paragraf geldi aklıma. Bu arada umarım böyle bir cümle kurmuştur filozofun biri. Şu gülücükten ekleyelim hele şuraya. Zihnim açılır belki.

    Şu hayata tepki koyma, mücadele, direnme dediğimiz şey belki de içinde intiharı da barındırıyor! Dersem ne ola ki acaba? Tamamen kendimle bir antagonizma hali yaşıyorum.

    Şu burjuvanın bohem hayatının oyuncağı dediğiniz şey hatta burjuva karşıtı proleter oluyor araya köylüyü de katarsam farklı bir felsefe ya da ekonomi sisteminden çıkarım diye korkmuyor değilim. Ya şunu diyecektim Esasında: şu bilinç ve kavrayış dediğimiz realiteyi işin içine katmak lazım. Bugün birçok olay veya olgu ile mukayese edebiliriz bu fiiliyatı. İnandığı ne varsa ve bunun adına ölmeyi göze seçmeyi de ele almak gerekir öte taraftan. Şu saatte bunları yazarken yıllar önce okuduğum; yalnızlık gittiğin yoldan gelir kitabında yaşamına kendi eliyle son veren ünlü insanları ele alarak kurguya müthiş bir heyecan katan yazar geldi aklıma. Çok fazla detaya gitmeyeceğim ki gıpta ile bakıp belki o kitabı okursunuz, neden olmasın ki... oradan Orhan Pamuk'un kar kitabındaki Batman görünümlü Kars'a değinmeyeceğim. Bunu da okursunuz yani, bu da umut işte.

    Onca şeyden sonra tüm yazdıklarımı çürütecek ya da itibarsızlaştıracak bir cümle kuracağım: aman, kim ne yapıyorsa yapsın!

    Yok! Ben böyle diyemem yahu, içimde kalır. Evet, güzel günler görelim. Bu fiili en aza indirgeyecek bir dünya dileğiyle...

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.