oldukça uzun bir film ve sonu ise ancak sonlara doğru tahmin edilebiliyor (yaklaşık son 30-40dk sularında). filme dair tanıtım okuduktan sonra bir biçimde koşullanıyorsunuz ama alakasız bir biçimde ters köşeye yatırıyor izleyiciyi. diğer filmlerde gördüğümüz çift kişilikli şizofren hikayelerinden birisi herhalde demişken bambaşka bir şeyle karşılaşıyorsunuz. işte burada, hele çocuğunuz varsa, o sahnelerde acı her yanınızı kemiriyor. leonardo di caprio'nun o güzel gözlerinde sanki yaşamışçasına büyük bir acıyı görüyorsunuz. gerçekten de her yeni filmde kendini aşıyor. titanic adlı batan gemideki romantik bebeyi terkedip bu rolleri hakkını vererek oynaması takdire şayan. filme dair çok şey var; bunların bir çoğu izleyiciye bırakılmalı ama soundtrack'teki mahler piano quartet a minöre dikkat diyorum. depresif hastalara pek önerilmeyen mahler kederi filmin ortamına çok uymuş...