![]() Türkiye'nin memur portalı |
![]() ![]() ![]() |
bu arada geçen bahar candan diye bir kız vardı stilim mi ne yarışmasına katılmış iki kardeş
biriyle evlenmiş zengin diye sonra baktım bu benden de fakir diye boşanıyordu
zengin diye züğürt agayı kucaklamayında :D
Zengin eş arayanların bileceği iş.
Zengin ararken eldeki bulgurdan olmayında. :)
Cep zenginliğinden, kalp zenginliğine geçiş yaparsa ruhunuz saadeti bulursunuz.
Parayla saadet olmaz şarkı dizelerini sizlere armağan ediyorum hatta spoiler'e ekliyorum dinleyin ruhunuz açılsın.
Hiçbir zaman zenginliğe önem vermedim ve öyle zengin olmadım.Evlenirken hadislerde vurgu yapıldığı gibi dindar bir eş seçtim.19 yıldır evliyiz Elhamdülillah...Zorlu bir hayatım oldu .Çok imtihanlardan geçtik ama hamdolsun yıkılmadık.Karakter ve ahlak eş seçiminde herseyden önemli.Tabi bir de yaş ,aile ,eğitim,fikirler ,yaşanti gibi bazı konularda uyum olursa güzel olur.Evlilikte denklik İslam hukukunda önemli bir konu.
aklıma bir şarkı geldi:
kızım seni ali'ye vereyim mi? istemem babacığım istemem. onun adı ali, eder beni deli, istemem babacığım istemem.
kızım seni engin'e vereyim mi? isterim babacığım isterim. onun adı engin, eder beni zengin, isterim babacığım isterim.
şarkıdan da anlaşılacağı üzere engin'ler yüzünden ali'ler evde kaldı.:) kesin bilgi yayalım.
Zengin eş, çalışan eş, güzel ya da yakışıklı eş, dindar eş vs vs vs Çoğuluğun peşinden koştuğu profil bu.
Bir de erdemli eş, onurlu eş, ahlaklı eş, düşünen ve akleden eş var ki; bu, ancak azınlığın aradığı ve arayabileceği bir profil.herkesin maçası yemez diyelim
Eş seçimi, çoğu zaman bireyin henüz ailesinden tam anlamıyla bağımsızlaşamadığı bir döneme denk gelir. Kendi hayatına yön verme cesaretini bulamamışken, bir başkasıyla hayat kurma telaşına düşer kişi.kriterler 'aile hapishanesi'ne yaraşır olmaktan başka ne olabilir.
Boomer'lara ve X kuşağına bakıyorum da,
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde bu nesiller tam anlamıyla bir baş belasıydı.
Ne yaşadıkları çağa temas edebildiler, ne de yarına katkı sunabildiler.
Onların hâkim duygusu hep korkuydu, hep kaygıydı.
Kuduz olan birinin nasıl öldüğünü bilir misiniz?
Duyguların yönetildiği merkez olan hipokampusta "Negri cisimciği" adlı bir viral iz oluşur.
Bu yapı sinir hücrelerine yayıldığında artık dönüş yoktur; kişi kesin olarak ölecektir.
Ve bu ölüm, sıradan bir ölüm değildir: Duygu merkezi bozulduğu için hasta ölene kadar yoğun bir korku ve kaygı yaşar.
Saldırganlaşır. Kendi canıyla birlikte etrafı da yakar.
İşte bahsettiğimiz eski nesiller de böyleydi
Korkudan kudurmuşçasına maddeye saldırdılar.
Yaşamı daha yaşanmaz hâle getirdiler.
Kendi korkularını çocuklarına da aktarıp, yeni nesli de kendileri kadar kalitesiz yetiştirdiler.
'yağ kuyruğu bekledik, ekmeği karneyle aldık yeğenim' teranesini 20 yıldır dinliyor olmamız...
Bu tür hikâyelerin karşımıza çıkması tesadüf mü sanıyorsunuz?
Korku dolu hatıralarını kutsallaştırarak üzerimizde hâlâ tahakküm kurmaya çalışıyorlar.
Neyse ki internet imdadımıza yetişti de mağaranın dışına göz atabildik.
Ve şimdi, yavaş yavaş anlıyoruz:
Madde kutsal değil.
Bir hayatı anlamlı kılan şey, madde değil onun harcına ne kattığımızmış.
Toplum olarak daha gidecek çok yolumuz var.
Evlilik ve eş seçimi meselesine dönecek olursak bilinmeli ki, hayat herkese birini nasip eder, çoğu kişiye birini bulmak nasip olur, bu dert edilecek bir şey değil
Asıl mesele, birbirini bulabilmektir
mikrobiyoloji okuyanın hali başka oluyor.
ailede iki tane olunca aslında bu bilgileri alanların yaklaşımını da anlıyorum.
ben almadım o yüzden bodoslama gidiyorum.
neyse...
ayrıca yazılanlara noktası virgülüne katılıyorum.
plüton güneş nesli fena yamulttu bizi.
onları korkuları bizi de onlar esir etti.
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2025 MN Yazılım |