Türkiye'nin memur portalı

Oturum aç Oturum aç Üye ol Üye ol Parolamı unuttum Parolamı unuttum

geceye bir şiir bırak

paylaş araştır

 

  1. Ağrılardan bir dağ geldi oturdu ömrümüze

    Ama sen masal kuşlarını küstürme.

    Onlar getirecek güneşi karanlık göğümüze,

    Tükenme..

    Su durur, ay unutur

    Bakışsız kalır deniz.

    Mavisi solar, mehtapsız kalır aşıklar tükenme.

    Çarpa çarpa kırar boynunu serçeler, göğsümün kafesinde.

    Ritmini yitirir solumdaki kan gülü

    Kurur orada, öylece.

    Kara çocuk, tükenme..

    Kırılan kemik, atomlarına ayrılan biblo, tuz ve nar aşkına

    Yani ki,

    Kanayan kolumuz, kanadımız, adımlarımız,

    Dağılan avuç içi haritamız aşkına bitme.

    Ki olmaz, olmaz böyle dağılmak?

    Sevgilinin saçları rüzgarda dağılır örneğin

    Bir çocuk gülümser bulutlar dağılır örneğin

    Yok değil bu benim bildiğim.

    Dağılmak, kırılmak, ağrımak, başka..

    Dünya adaletsiz çocuk, dünya zorba

    Belki eşitleniriz bir gün aşkla.

    Bu kekeme toz ve duman şarkıyı iyi belle

    Öyle durdum ki sana, demirim pas içinde.

    İçime susmaktan derinde besmele?m yosun içinde.

    Besmele?m ki dağılan,kırılan, ağrıyan..

    Kara çocuk; buna, Amin de

    Kalk!

    Al göğüme bıraktığın yağmurları, al bu satırları

    Ah yetmiyor, yetmiyor hiç bir sözcük iyileştirmeye.

    Bir hayali yeniden kurmak için söz sırası ellerimizde

    Ama ellerim senin..

    Yok, ellerin gibisi yok?

    Değil bu, solmanın sırası hiç değil.

    Düşüp de kalmanın, yıldız saymanın..

    Durma!

    Adı illaki Umut olan yarına tay gibi koşmak gerektir.

    Un ufak olsada sol yanımız?

    Kara çocuk,

    Sevdayla..

     
  2. bu var mıydı ? dediğim başlık.

    ANADOLU

    Beşikler vermişim Nuh'a

    Salıncaklar, hamaklar,

    Havva Anan dünkü çocuk sayılır,

    Anadoluyum ben,

    Tanıyor musun ?

    Utanırım,

    Utanırım fukaralıktan,

    Ele, güne karşı çıplak...

    Üşür fidelerim,

    Harmanım kesat.

    Kardeşliğin, çalışmanın,

    Beraberliğin,

    Atom güllerinin katmer açtığı,

    Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,

    Kalmışım bir başıma,

    Bir başıma ve uzak.

    Biliyor musun ?

    Binlerce yıl sağılmışım,

    Korkunç atlılarıyla parçalamışlar

    Nazlı, seher-sabah uykularımı

    Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,

    Haraç salmışlar üstüme.

    Ne İskender takmışım,

    Ne şah ne sultan

    Göçüp gitmişler, gölgesiz!

    Selam etmişim dostuma

    Ve dayatmışım...

    Görüyor musun ?

    Nasıl severim bir bilsen.

    Köroğlunu,

    Karayılanı,

    Meçhul Askeri...

    Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.

    Sonra kalem yazmaz,

    Bir nice sevda...

    Bir bilsen,

    Onlar beni nasıl severdi.

    Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı

    Minareden, barikattan,

    Selvi dalından,

    Ölüme nasıl gülerdi.

    Bilmeni mutlak isterim,

    Duyuyor musun ?

    Öyle yıkma kendini,

    Öyle mahzun, öyle garip...

    Nerede olursan ol,

    İçerde, dışarda, derste, sırada,

    Yürü üstüne - üstüne,

    Tükür yüzüne celladın,

    Fırsatçının, fesatçının, hayının...

    Dayan kitap ile

    Dayan iş ile.

    Tırnak ile, diş ile,

    Umut ile, sevda ile, düş ile

    Dayan rüsva etme beni.

    Gör, nasıl yeniden yaratılırım,

    Namuslu, genç ellerinle.

    Kızlarım,

    Oğullarım var gelecekte,

    Her biri vazgeçilmez cihan parçası.

    Kaç bin yıllık hasretimin koncası,

    Gözlerinden,

    Gözlerinden öperim,

    Bir umudum sende,

    Anlıyor musun ?

    Ahmet Arif

     
  3. bu sefer gündüze bırakayım başlığı.

    Türküler Dolusu

    Şair: Bedri Rahmi Eyüboğlu

    Kirazın derisinin altında kiraz

    Narın içinde nar

    Benim yüreğimde boylu boyunca

    Memleketim var

    Canıma ciğerime dek işlemiş

    Canıma ciğerime

    Sapına kadar.

    Elma dalından uzağa düşmez

    Ne yana gitsem nafile.

    Memleketin hali gözümden gitmez

    Binbir yerimden bağlanmışım

    Bundan ötesine aklım ermez.

    Yerliyim yerli olmasına

    ilmik ilmik, damar damar

    Yerliyim.

    Bir dilim Trabzon peyniri

    Bir avuç tiftik

    Bir çimdik çavdar

    Bir tutam şile bezi gibi

    Dişimden tırnağıma kadar

    Ressamım.

    Yurdumun taşından toprağından şurup gelir nakışlarım

    Taşıma toprağıma toz konduranın

    Alnını karışlarım

    Şairim şair olmasına

    Canım kurban şiirin gerçeğine hasına

    içerisine insan kokusu sinmiş mısralara vurgunum

    Bıçak gibi kemiğe dayansın yeter

    Eğri büğrü , kör topal kabulüm

    Şairim

    Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası

    Ayak seslerinden tanırım

    Ne zaman bir köy türküsü duysam

    Şairliğimden utanırım

    Şairim

    Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum

    Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim

    Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm

    Hey hey, yine de hey hey

    Salınsın türküler bir uçtan bir uca

    Evelallah hepsinde varım

    Onlar kadar sahici

    Onlar kadar gerçek

    insancasına, erkekçesine

    'Bana bir bardak su' dercesine

    Bir türkü söylemeden gidersem yanarım.

    Ah bu türküler

    Türkülerimiz

    Ana sütü gibi candan

    Ana sütü gibi temiz

    Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla

    Köyümüz, köylümüz, memleketimiz.

    Ah bu türküler,

    Köy türküleri

    Dilimizin tuzu biberi

    Memleket ahvalini onlardan sor

    Kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen'i

    Öleni, kalanı, gidip gelmeyeni...

    Ben türkülerden aldım haberi.

    Ah bu türküler, köy türküleri

    Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak

    Hilesiz hurdasız, çırılçıplak

    Dişisi dişi, erkeği erkek

    Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara

    Bıçağı bıçak .

    Ah bu türküler köy türküleri

    Karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi

    Kiminin reyhasından geçilmez

    Kimi zehir, kimi zemberek gibi.

    Ah bu türküler, köy türküleri

    Olgun bir karpuz gibi yarılır içim

    Kan damlar ucundan, mürekkep değil

    işte söz, işte ses, işte biçim:

    'Uzun kavak gıcım gıcım gıcılar'

    iliklerine kadar işlemiş sızı

    Artık iflah olmaz kavak ağacı

    Bu türkünün yüreğinde sancı var.

    Ah bu türküler, köy türküleri

    Ne düzeni belli, ne yazanı

    Altlarında imza yok ama

    içlerinde yürek var

    Cennet misali sevişen

    Cehennemler gibi dövüşen

    Bir çocuk gibi gülüp

    Mağaralar gibi inleyen

    Nasıl unutur nasıl

    Ömründe bir kez olsun

    Halk türküsü dinleyen...

     
  4. Her şey birdenbire oldu.

    Birdenbire vurdu gün ışığı yere;

    Gökyüzü birdenbire oldu;

    Mavi birdenbire.

    Her şey birdenbire oldu;

    Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;

    Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.

    Yemiş birdenbire oldu.

    Birdenbire,

    Birdenbire;

    Her şey birdenbire oldu.

    Kız birdenbire, oğlan birdenbire;

    Yollar, kırlar, kediler, insanlar...

    Aşk birdenbire oldu,

    Sevinç birdenbire.

    Orhan Veli Kanık - Birdenbire

     
  5. Ne iyi alışkanlıkları olan kötü biriyim,

    Ne de kötü alışkanlıkları olan iyi biri.

    Ben sınavlarda 44'ten alınmış kanâatsiz birim..

    hiçbir şiire konu olmamıştır sol yanım,

    Ben içimde ölenlerin yalnız sollamasıyım!

    Sabah uyanır uyanmaz,

    Karyolanın kenarındaki anlamsız oturuşlarım.

    Sarı çiçeğe hiç sorulmamış sorularım ben.

    Ben kısık ateşte yanan yemeğim.

    güneşinin dahi üşüdüğü o kişiyim.

    Bazen de gidenlerin düşürdüğü ayak iziyim.

    ben ''Onun da sana selamı var '' yalanını özleyen günlerim!

    Benim olduğum yerde her şeyin suçlusu benim,

    Ben başkasını tamamlarken kendini eksiltenim..

    Bu ben değilim, bu benim ta kendim değil.

    Ben de herkes gibi aynı şeyler için vardım,

    Fakat aynı şeyleri yaşamadım.

    Bu ben değilim,

    Bu bendeki kendim, benim hiç değil!

     
  6. Tenha mabedimi beyana versem

    Gövdem aklıselim yüreğim sersem

    Bir kuşluk vaktinde rüyana girsem

    Burnunun direği hiç sızlamaz mı

     
  7. Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya.

    Ona sorarsanız: ?Lâfı bile edilmez, mikroskobik bir zaman.?

    Bana sorarsanız: ?On senesi ömrümün.?

    Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene.

    Bir haftada yaza yaza tükeniverdi.

    Ona sorarsanız: ?Bütün bir hayat.?

    Bana sorarsanız: ?Adam sen de, bir iki hafta.?

    Katillikten yatan Osman, ben içeri düştüğümden beri, yedi buçuğu doldurup çıktı.

    Dolaştı dışarda bir vakit. Sonra kaçakçılıktan tekrar düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı tekrar.

    Dün mektup geldi, evlenmiş, bir çocuğu doğacakmış baharda.

    Şimdi on yaşına bastı, ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar.

    Ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları,

    Rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan.

    Fakat zeytin fidanları hâlâ fidan, hâlâ çocuktur.

    Yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde, ben içeri düştüğümden beri.

    Ve bizim hane halkı bilmediğim bir sokakta, görmediğim bir evde oturuyor.

    Pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene.

    Sonra vesikaya bindi, bizim burada içeride, birbirini vurdu millet yumruk kadar, simsiyah bir tayın için.

    Şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız.

    Ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz.

    Dachau kampında fırınlar yakılmamış, atom bombası atılmamıştı Hiroşima?ya.

    Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman.

    Sonra kapandı resmen o fasıl, şimdi üçüncüden bahsediyor Amerikan doları.

    Fakat gün ışıdı her şeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri.

    Ve ?Karanlığın kenarından onlar ağır ellerini toprağa basıp doğruldular? yarı yarıya.

    Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya.

    Ve aynı ihtirasla tekrar ediyorum yine, ben içeri düştüğüm sene onlar için yazdığımı: ?Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar, korkak, cesur, cahil, hakîm ve çocukturlar. Ve kahreden yaratan ki onlardır, şarkılarımda yalnız onların mâceraları vardır.?

    Ve gayrısı, meselâ benim on sene yatmam, lâfü güzaf.

    Nazım Hikmet

     
  8. şiir gecenin hükmünde

    bir kaç satır ayın güzelliğinde

    yıldızlara selam durmalı

    güzel günlerin eşliğinde

     
  9. Sen bana ışık ver yeter

    Bende Filiz çok

    Köklerim içimde gizlidir

    Gelen, giden, açan, solan bere budak yok

    Bir şiir istersin

    "İçinde benzetmeler olan"

    Kusura bakma sevgilim

    Heybemde sana benzeyecek kadar

    Güzel bir şey yok

     
  10. Ben bu gurbet ile düştüm düşeli,

    Her gün biraz daha süzülmekteyim.

    Her gece içinde mermer döşeli,

    Bir soğuk yatakta büzülmekteyim.

    /

    Böylece bir lâhza kaldığım zaman,

    Geceyi koynuma aldığım zaman,

    Gözlerim kapanıp daldığım zaman,

    Yeniden yollara düzülmekteyim.

    /

    Son günüm yaklaştı görünesiye,

    Kalmadı bir adım yol ileriye;

    Yüzünü görmeden ölürsem diye,

    Üzülmekteyim ben, üzülmekteyim.

    Necip Fazıl - Anneme Mektup

     
Entry yazmanız için üye olmanız gerekmektedir. Üye olmak için tıklayın, üye iseniz lütfen oturum açın.