Türkiye'nin memur portalı |
Oturum aç Üye ol Parolamı unuttum |
İnşallah görüntüler gerçek değildir.
Bebek oyuncak bebektir.
Yürek parçalayan görüntüler.
Annenin içeriden sessizce gelip gitmesi de ilginç.
Kamera bilerek kurulmuş.
O çocuğun o darbelerden sağlıklı çıkması mümkün değil.
Acilen kişilere, özellikle de sıkı psikolojik testlerden geçerek, anne-baba olma ehliyeti getirilmesi gerektiğini gösteren içeriklerden sadece biri. Sırf biyolojik yeterlilikleri var diye Kesinlikle herkes çocuk sahibi olmamalı. Aile ve sosyal hizmetler bakanlığının bu konuda ciddi adımlar atması gerekiyor, yoksa aile içi şiddetten sağ kurtulan çocukları devlet yurtlarının himayesine almak tek başına çözüm değil.
Selam böcekler alttaki dizeleri hepimiz için paylaşacağım
Senin baban, senin anan, senin kardeşin, komşun, oğlun, dayın, teyzen, sen...
Şiir tam senlik
Neyse, uzatmayayım, işte o şiir
köylüleri niçin öldürmeliyiz ?
çünkü onlar ağırkanlı adamlardır.
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
herşeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
birgün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünemezler...
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını
büyütmeye çalışırlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarıda ezildikçe içeride zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarsa karşı çıkarlar.
karşılığı olmadan kimseye yardım etmezler.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştirmezler
evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur.
birgün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
kendilerinden olanlarla alay edip
tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
devlet; tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir
devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
yiğittirler askerde subay dövecek kadar
ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
ezim ezim ezilirler.
enflasyon denince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
onbir ay gökyüzünden bereket beklerler,
dindardırlar ahret korkusu içinde
ama bir kadının topuklarından
memelerini görecek kadar bıçkındırlar
harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
şehre giderler!...
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler
birbirlerinin evlerine ancak
ölümlerde ve düğünlerde giderler.
şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
binlerce yılın kabuğu altında
yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
aldanmak korkusu içinde
sürekli birbirlerini aldatırlar.
bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
karılarından en az on adım önde yürürler
ve bir erkeklik işareti olarak
onları herkesin ortasında azarlarlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar otobüslerde ayakkabılarını çıkarırlar
ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
kızlarının talihsizliğini ve hayırsız oğullarını anlatır,
yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
Zengin akrabalarından sözederler.
kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
ama sokağa çıkar çıkmaz hünküre hünküre
yollara tükürürler...
ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar ilk akışamdan uyurlar.
yarı gecelerde yıldızlara bakarak
başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
ve yaz güneşlerini, ekinlerini yeşertirse severler.
hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-bu, verimi yüksek bir tohum bile olsa-
sonuçlarını görmeden inanmazlar.
dünyanın gelişimine katkıları yoktur.
mülk düşkünüdürler amansız derecede
bir ülkenin geleceği
küçücük topraklarının ipoteği altındadır
ve bir kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden,
zamanın derin ırmakları önünde...
köylüleri söyleyin nasıl
nasıl kurtaralim?
İhale yine köylüye kaldı içerikli başlık.
Yukarıdaki şiir bağlamında şehirlileri, mavi ya da beyaz yakalıları, fondöten kullananları, et yiyenleri, silah sevenleri, ağaç sevmeyenleri, şişmanları, çok elektrik tüketenleri diye bir sürü uyarlama şiir yazabileceğimizi söyleyebiliriz.
Köylü de en azından iyi kötü diğer emekçiler gibi üretiyor. Kimseyi durduk yerde savunacak değilim ama tüm dünya toplumları olarak ama öyle ama böyle zaten gırtlağımıza kadar pisliğe battığımızı kabul etmeliyiz. Hesaba kitaba vurunca ahlaki olarak en aşağıda köylü mü olur, adası olan mı olur Allah bilir.
Evrenin milyonlarca yıllık ve insanlığın binlerce yıllık tarihinde pek çok şeyi denemiştir mutlaka.
Her birini de ayrı ayrı bize izah etmemiştir.
Sistem anında yok etmiş, beklemiş, zamana yaymış, şöyle ya da böyle yapmıştır.
Anında öldürmek işe yarasaydı yeryüzünde tek bir canlı bile kalmazdı.
Demek ki bu da oyunun bir parçası...
İletişim | Künye | Reklam | Sitene ekle © 2024 MN Yazılım |